HUZURLU ÖLÜM

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Dünyada öleceğini bilen tek sosyal varlık insandır, bu nedenle filozoflar çok düşünce üretmişlerdir. Düşünceler tıp ve teknolojiye ışık vererek gelişmesi, böylece insan ömrünü uzatma imkânı sağlanmıştır. Bu gün yalnız Almanya’da aşağı yukarı 13.000 insanın 100 yaşında olduğu sanılıyor. Bu sayı tüm Avrupa Birliği ülkeleri içine alarak oldukça yükseleceğe benziyor.

Birey sağlığına bilinçli dikkat eder, hastalanmadan kontrole giderse, o kadar dinç kalma şansı vardır. Ama iyi işleyen sosyal sistem şarttır, zira şahıs ne kadar olumlu düşünen, davranan bir kişiliğe sahip olursa olsun huzurlu yaşlanamaz, sağlıklı kalıp deneyim kazanamaz. Aşı olamadığı için çocuk yaşta veda eden, savaşlarda bir hiç uğruna canlarını kaybeden kadın erkek, çocuk gençleri bu yazımın dışında ayrı bir konu olarak tutuyorum. Açlıktan ölenlerle obeziteden ölenlerin sayısının aynı olduğu yeryüzünde, haksız dağıtımı da şimdilik konu dışı bırakıyorum.
Roma İmparatoru evlenme ve aşka yasak getirir. 14 Şubat bu yasağa karşı gelen papaz Valentin’in doğum günü hediye alma verme günü sananları uyarmayı da konu etmiyorum. Bugün ulaştığımız özgürlüklere toplumda hayır diyenler, haksızlığa yasağa karşı koyanlar sayesinde ulaştık. Onlar hapsedilmiş, hatta ölüm cezasına çarptırılmıştır. Böyle belirli günleri bilinçli kutlarken, yiğitler için dua etmelidir. Bugün önce Adalet Öykü Yazma Günü, sonra sevenlerin günü olmalıdır.
Hayır demeye cesaret edenler geride bıraktıkları izin önemini bilselerdi, belki huzurlu ölürlerdi. Yaşını yaşayan, ürünlerini mesleğinin sınırları dışına çıkaran, çocuklarını büyütüp, meslek sahibi yapan, torunları ile yaşayan deneyimli insan kendisi ve toplum ile barışık ölebilir.
Huzurlu ölüm günümüzde tıpta teknolojide gelişmiş endüstri ülkelerine nasip gibi görünüyor. Yaşlı hasta önce yurtdışına, sonra şehrine, mahallesine, derken sokağına, bahçesine çıkamaz, hatta çevre giderek daralır ve yatağından dahi çıkamaz hale gelir. İşte bu durum düşünülecek, yeni çareler araştırılacak sonucuna vardırır. Gençleri meslek seçerken yaşlı hasta bakım, koruma mesleklerine yönlendirilmeli. Uzun süre yatağa bağımlı, ağrı ve acı çekenleri kurtarma konusunda, ölmeye yardım tabusu karşımıza çıkıyor. Tek Tanrı’ya inanan Musevi, Hristiyan, Islam dinlerinde bu konuyu açıkça konuşmayı yasaklarla adeta men ediyor.
Cenaze tören kültürünü konu alan bir köşe yazarı bile karşıt eleştirilere maruz kalıyor. Eleştiriler bilhassa Türk kültüründe nesnellikten çıkarılıp, eleştirenin hatasına dönüştürülür. Hele görevliler devleti temsil ediyorsa sorunlara hiç dokunulamaz, neticede böyle gelmiş böyle gider kültürü devam eder. Eleştiri veya hata tespiti yazmak ve söylemek öyle kolay bir iş değildir. Geri kalmış toplumlarda, kendini yetiştirmemiş bireylerde şahsiyete çekilir, hata düzeltilmeden kavgaya dönüşür, ama din ataşesi köşe yazarı Rüştü Kam’ın uyarısına olumlu cevap vermiş, diyalog taraftarı olduğunu göstermiştir. Yazarlar hataları görüp halkın sözcüsü olarak gerekli mercilere bildirir ve aynı zamanda vatandaşın da hatayı, sorunu görmesi sağlanır.
Sizinle aynı düşüncede değilim, ama düşüncenizi özgürce açıklamanız için ölmeye hazırım. Voltaire
Öğretmen, müzisyen Kâfiye Kaya’nın cenaze töreni bazı insanların ölümleri bile geride kalanlara bir şeyler öğrettiğini gösteriyor. Kadınlara ön safhada yer veren aydın erkekler Berlin Cenaze töreninde bir ilke imza attılar. Kadınların arkaya atılması kadınların değil, erkeklerin sorunudur.
Alete bağımlı kalarak, Alzheimer demenz gibi kendini unutanların ölümüne yardım etme hasta, aile ve yaşadığı toplumu acıdan zahmetten kurtarabilir. Ölüme yardım (aktive Sterbehilfe) konusunun Almanya’da tabu yapılması tarihine dayanıyor. Her tartışmayı açmaya çalışan Üçüncü İmparatorluk – Hitler zamanını karşısında buluyor, konu açılmadan kapanıyor. Zira o karanlık devre Yahudi ve savaş esirlerini, özürlüleri, muhalifleri sistemli olarak genç, yaşlı, çocuk kadın demeden fabrika sistemi ile öldürmüştü. Dünya’nın birçok yerinde soykırımı olmuştur, ama böyle Prusya disiplini ve bu düzenle organize öldürme fabrikası benzeri olmamıştır. Bu nedenle tarihte kalan bu leke, bugün bazı konulara haliyle tabu getiriyor.
Yukarda bahsettiğim öğretmenin cenaze töreni dernek, şehir mezarlık teşkilatı alman olumlu disiplin ve düzeniyle birleşince unutulmayacak bir cenaze töreni olarak iz bıraktı. Kadın-erkek yan yana, gözyaşların rengi aynı idi. Dershanesinin dışına çıkardığı müzik sanatına ömrünü veren bir müzisyen için Tiyatrom’da düzenlenen anma töreni ile ölenimize sevgi ve saygı taçlandırılmıştır. Artık hiç bir gün geçmiyor ki, ilk nesilden yaprak dökülmesin. Veliler Birliği’nin genç yöneticileri hocam fikrinize saygı gösteririz. Bir toplantı yaparak DİTİB’in bu konuda açıklamasını sağlayalım, dediler. 70 Yaşın üstünde olanların üye olması için telefonda verilen bilgiye göre fazla ödemesi gerektiği doğru mu, bunun gibi bazı sorulara açıklık getirilmelidir. Çocukları, torunları Almanya’da olan ilk nesilden birçoğunun ölüsü de burada kalıcı olacaktır.
Sevgili okurlarım, bu yazım ölüm konusunda yazdığım makalelerime (*) ilâve anlamına gelir.
 
Biliyorum, Yüz Kitabı gibi kısa bilgiler okunuyor, uzun makalelere zaman ayrılması zor. Buna rağmen bilgi ve haber yağmurunda okumaya zaman ayırırsanız sevinirim. Bir dakikanın önemini kavramayan bir saatin de önemini kavrayamaz. Altının bir gramı da, bir kilosu altındır. Okurlarıma dinç kalarak uzun ömür diliyorum.
Hoşça kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
(*) Bkz. Arşiv: Ölüme Dair, Sonsuzluğa Doğru.
Bu makalemi yazarken ilhâm aldığım başucu kitabı:
Nachdenken über den Tod, Daniel Callahan, Kösel-Verlag, München
ISBN: 3-466-34393-3

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.