HRANT DİNK CİNAYETİ VE MİSYONERLİK

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

„…Hrant’ı ben değil manşetler öldürdü. Ben o yıllarda Agos’un yerini bile bilmezdim. Suçlu, Dink’i vatan haini gösteren manşetlerdir. Ben yargılanıyorum ancak beni bu sürece getirenler nerede? Onlar neden yargılanmıyor? Ben mi yazdım Orhan Pamuk ve Dink’i vatan haini diye? Bize küfreden, bizi aşağılayan işte bunlar diye hedef gösteren ben miydi? …….. O manşetler atılmasaydı bunlar yaşanmazdı. Bu yazıyı yazanlar cahil ve milli duyguları kullanılmaya müsait bir gencin bir kötülük yapacağını bilmezler mi?…”

Bu satır araları Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ın, mahkemeye sunduğu dört sayfalık mektuptan alınmıştır. Samast kendini bir şekilde haklı çıkarmak için bu ifadeye başvurmuş olabilir, ama ifade üzerinde biraz kafa yorarsak „kışkırtma, kullanılma” konularında pek haksız olmadığını görürüz. Evet, tüm sanal alemde aşırı bir milliyetçilik akımı aldı başını gidiyor. Bilgisayarının başına geçen tüm azınlıklara, diğer dinlerden olanlara nefret saçan bir milliyetçi havasına giriyor. Ülkemizin insanları başka fikirlerdeyse veya başkan din veya ırktansa milliyetçilik adına hedef gösteriliyor. Neymiş, Türkiye tamamen satılmış, neymiş misyonerlik almış başını gidiyor, neymiş İsrailliler gelip Güney Doğu Anadolu’da çocuk Dünyaya getiriyorlarmış falan filan, aslı astarı olmayan, bilimsel olarak araştırılmamış bir sürü safsata…

Bugün globalleşen Dünya’da tüm firmalar ülkelerarası çalışmaktadır. Türkiye’de sadece Türk firmaları veya Almanya’da sadece Alman firmaları olacak diye bir kural yoktur. Özellikle Avrupa Birliği kapsamında milliyetçilik olarak algılanan sınırlar mal mübadelesinde ve üretimde kalkmıştır. Bugün Avrupa’da yaşayan bizler, buradaki marketlerde Manisa mesir macunundan, Tokat asma yaprağına veya Gemlik zeytininden, saatli maarif takvimine kadar bulabilmenin rahatlığını yaşıyoruz. Avustralya’da Melburn’da mağazalarda Koska helvası satıldığını, Atina’nın merkezinde Güllüoğlu baklavaları şubesini görünce çok mutlu olmuştum. Türkiye’de yaşayanlar da aynı şekilde, eskiden kaçak giren tüm malları yasal olarak mağazalardan alabiliyorlar, devlette vergisini alıyor. Türkiye’de üretim yapan yabancı firmaların yarattıkları istihdam da tartışılmaz herhalde..

Son günlerdeki misyonerlik çalışmalarının arttığı konusuna gelince… Misyonerlik olgusu yüz yıllardan beri özellikle ekonomik veya ahlaki olarak çöküntü içersinde olan ülkelerde başarılı olmuştur. Bir ülkenin insanı yüz dolara dinini değiştirecek hale gelmişse orada sadece ekonomik çöküntü değil, ahlaki bir çöküntü de söz konusudur. Demir perde yıkıldığında eski Sovyet cumhuriyetlerine dadanan misyonerler yüz dolar dağıtarak rejim gereği ateist olan halkları kolayca Hıristiyan etmişti. Suudi Arabistan’ın parasal gücüyle ve özellikle Pakistan aracılığıyla yürütülen „Tebliğ” çalışmaları ise yeteri kadar başarılı olamayıp, aksine radikal grupların oluşmasına neden olmuştu. Türkiye’deki duruma gelince… Bence bu konuda endişeye mahal yoktur… Gerçi son günlerde dinin politikaya alet edilmesine tepki olarak bazı kesimlerce dinden soğuma söz konusu olsa da, Türk insanının dine yaklaşımı başkadır. Türk genci, misyonerden aldığı yüz doları cebine indirip, camiye cumaya gider… Misyonerlerden bir avantajı varsa bunu bir süre kullanır, işi bitince terk eder. Öğrencilik yıllarımda “Yahova şahitleri” ne takılan ateistler vardı. “Niye?” diye sorduğumda “nasılsa inanmıyoruz, ama onların kiliselerinde güzel kızlar var, rahat ayarlayabiliyoruz” derlerdi. Onun için misyonerlik çalışmaları abartılmamalı, insanın içinde varsa, Allah hidayet vermişse ne yapsalar boştur. Biz Müslümanların ille de Müslümanların sayısını arttıracağız, diye bir misyonumuz olduğunu sanmıyorum, sayı yerine mevcut Müslümanların bilinçlendirilmesi, çağdaşlaştırılması yönünde çalışmalar yapalım. İhaleyi alabilmek veya aday adayı olabilmek için eşinin başını örtenler yerine gerçek inananlardan olalım. Örnek çağdaş Müslümanlar olabilelim ki, dinimizi yaşayışımıza özensinler, dinden uzaklaşmasınlar, misyonerlik çabaları boşa gitsin.

Aydın insan ırkçı olmamalıdır, hele dindar insan asla…

Yaratılanı yaratandan ötürü sevmeliyiz…

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.