HEY GİDİ GÜNLER..!

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Hürriyet Gazetesinde Ertuğrul Özkök`ün bir yazısı, bana geçmişteki anıları hatırlattı… Yıl 1988… ATT (Avrupa Türk Televizyonu) tüm ekonomik sıkıntılarına rağmen Ankara’da büro açmış, sürekli aktuel konularda çekimler, röportajlar yaparak Berlin’li Türklerle anavatanları arasında adeta bir haber köprüsü oluşturmuştu… Durumu daha iyi anlatabilmek için, izninizle, o dönemde, birakın özelleri, ARD ve ZDF’in bile Türkiye bürolarının bulunmadığını eklemeliyim… PKK’nin 15 Ağustos 1984`deki Eruh baskınının ardından gündme oturan ” Üç beş çapulcu” söylemi aşılmış, onun yerine gündeme, askeri operasyonlarla birlikte ciddi bazı açılımların yapılması gelip, daha yüksek sesle dillendirilir olmuştu…Özellikle Berlin’deki Avrupa Demokratlar Birliği zirvesinden sonra rahmetli Turgut Özal, konunun politik ve kimlik konusuna daha bir cesurca eğilir olmuştu… El altından verilen mesajlar, dolaylı bile olsa gizli görüşmeler falan… İşte böyle bir ortamda, Ankara’daki ATT ekibi, o dönem Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi olan Ertuğrul Özkök`le bir röportaj yapar… Röportajda konu, Avrupalı Türklerin, Türkiye’deki seçimlere, seçme ve seçilme bazında katılımıdır… Özkök röportajda, bir takım politikacıların bazı göstermelik nedenler yaratmalarını ve buradaki radikal grupları öne sürmelerini de eleştirmiş, bunlara katılmadığını belirtmişti… Röportaj sonrası arkadaslarımız kendisine, benim günlük yorumlarımda sıkca bu grupların adını anmaktan çekinmediğimi, hatta bir yorumda konuyu alaya alarak söylediklerimi anlatmışlar…

Aradan 20 yılı aşkın süre geçtiği için ancak ana hatlarıyla anlatabileceğim yorum aşağı, yukarı şöyleydi…
“Değerli izleyiciler, gazete manşetlerine bakılırsa, yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden birisi, başarılı bir operasyon sonunda göz altına alınmış… Adi İdris ama sadece İdris denildiğinde, hangi İdris olduğunu, ne Türkiye’dekiler ne de biz anlayabiliriz… Bu iş o denli katı kurallara bağlanmazsa belki bir ortak söylem bulunabilir… Belli bir etnik ad anılamadığı icin, 50 yıllık İdris’e neredeyse “Kart, kurt İdris” diyeceğiz… Yer altı dünyasının bu ünlü mafya babasının adı “Kürt İdris” tir değerli izleyiciler… İşte konu; bu boyutlardan arınmadığı için de, batı dünyasında ve özellikle de PKK terörünü destekleyen ülkelerde derhal “Asimilasyon” olarak algılanıp veya kasten o şekle çevrilip Türkiye’nin karşısına çıkartılıyor… Şimdi sorarım size… Türkiye’de bu durum sözkonusu iken, Almanya’da integrasyon adı altında uygulanan ama çok kötü bir şekilde Asimilasyon kokan politikaları nasıl eleştireceğiz, nasıl karşı çıkacağız..? İnsana dönüp “Önce sen kendi ülkene bak..!” demezler mi..?
Ertuğrul Özkök’de 1988 yılında bir yazısında “Kürt” terimini kullandığı için çevresinden çok eleştiri aldığını, hatta bazılarının “Sen bittin, meslek hayatın bitti” gibi kehanetlerde bulunduklarını yazmış… Oysa ki; Hürriyet Ankara Bürosu Temsilciliğinden bugün Türk basınının amiral gemisi konumundaki gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğine gelmiş durumda…
Bazı konuları, yüzlerce yıllık geleneklerden kopararak, zorlamalarla halka dayatmak, belki belli bir süre başarılı olsa bile, bir süre sonra eski alışılmış konumuna geri dönüyor… Bazı sosyolojik olgular fiziki zorlamalarla değiştirilemiyor…Kısacası bu işler, bir nehirin önüne set çekip baraj kurmaya benzemiyor… Ancak; bir gerceği de göz ardı etmemek gerek…Olağanüstü durumlarda alınmış tedbirler, konulmuş yasaklar, o olağanüstü durum ortadan kalktıktan sonra ve zaman içersinde kendi olağan konumuna döner… İste tam bu noktada, yani herşey normalleşmeye başlayıp, seçimlerin yapıldığı ve son derece ılımlı, yeniliklere ve özgürlüklere açık bir başbakanla hükümeti iş başına geldikten sonra meydana cıkan bu olay gerçekten şaşkınlık yaratmıştır… Çünkü; uzun yıllardır planlanmış olmasına rağmen bir türlü doğru dürüst başlayamayan GAP projesi 1984’de başlamış ve o bölgenin kaderini değiştirecek yatırımların yapılacağı açıklanmış, hatta başlamış durumdayken terörün başlaması, hele, hele ilk iki eylemin dışında, doğrudan GAP yatıımları, inşaatlar, okullar hedef alınınca, kamuoyunda oluşan yaygın kanı, terörün aslında o bölgenin gelişmesini engellemek için ortaya çıktığı veya çıkartıldığı yönünde oluşuyor… Birde buna, Avrupa ülkelerinin para ve silah temin ettilerinin ortaya çıkmasını eklerseniz tabloyu daha net görebilmek mümkün olur… Kisacası; terör örgütüne, demokrasi ve insan hakları adına destek verenlerin hedefi, aslında Dicle ve Fırat nehirlerinin ağzına musluk takmak anlamına gelen ve bölgenin kaderini değiştirecek olan GAP projesini engellemek, ayrıca sınırın öte tarafindaki petrol ve doğalgaz zengini bölgelerde yaşayanları da Saddam Hüseyin aleyhine ayaklandırarak, orta ve kısa vadede o bölgede söz sahibi olabilmek… Nitekim; bu planın çok iyi bir şekilde farkında olan Saddam Hüseyin, ilk ayaklanma provasında, toplumun üzerine hardal gazı ile gidip katliam yapmış ve toplu göçlere neden olmuştu… Bugün bir kültür ve dil sorunu olarak algılanan bu meselenin, 1920’li yıllarını değil, sadece 1984 yılından bu yana gelişmesini incelerken, konuya bir de bu pencereden bakarsak, sanırım “Kültür, Dil, Demokrasi” gibi kavramların ardında yatanları daha rahat görebilmek söz konusu olabilecek….
Sahi…. Hazır Kültür ve Dil demişken…. PKK terör örgütünün başı, bütün bu işlere Kürt dili ve kültürü için başladığı iddia edilen ve şu anda İmralı adasında  bulunan Abdullah Öcalan, Kürtçe biliyor mu..?
Kalın sağlğcakla efendim…
  
M.Deniz Olcayto

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.