Herkes şaşkın, ben bir başka şaşkın…

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Anadolu’nun güzel ve şaşmaz ata sözlerinden biridir ” Peşembe’nin Gelişi, Çarşamba’dan bellidir ” deyimi… Ama; ne gariptir ki, kendisi veya kökü bu topraklardan gelen Avrupalı Türkler, bu deyişi sanki unutmuş gibi yaşıyorlar buralarda… Efendim; ne olmuş…? Federal İçişleri Bakanı Wofgang Schäuble, sipariş bir kamuoyu, (sözde) araştırmasını, bize göre, son derece münasebetsiz bir dönemde açıklamış ve Federal Almanya’da yaşayan müslümanların % 40 gibi bir çoğunluğunu, demokrasiye inanmayan,dini motiflerden kaynaklanan, potansiyel terörist gibi gösteren bu(sözde) araştırmayla, müslümanları rencide etmiş…miş…!!!!

Bildiğiniz gibi değil… Nasıl şaşırdım, tahmin edemezsiniz… Benim şaşırmam; Schäuble’nin basına gereksiz yere ve zamansız sızdırdığı bu kamuoyu araştırmasına değil…Bu işlerin, bu noktalara geleceğini öngöremeyen ve sonra da olaylar belli yönde gelişince şaşıran, sözde düşünür ve sözde entellektüel geçinen toplum ve kanat liderlerine, önderlerine…
Allah’ını seven beri gelsin ve dürüstce söylesin… 2007 yılının başından beri, Federal Almanya’daki Türk toplumu olarak olumlu ne yaşadık…? ”Uyum Zirvesi” mi..? Öncesinde, birçok kişi ” Tamamen göstermelik… Birşeyler yapıyor olmak için yapıyorlar, birşey çıkmaz…” dediler…Bazıları ise ” Başlaması bile başlı, başına bir olay, bu şansı iyi değerlendirelim…” dedi… Benim de içinde bulunduğum çok az sayıda kişi ise ” CDU/CSU’ nun ağırlıklı olduğu bir koalisyon hükümeti bu kararı alıyorsa, bunu, daha sonra verilecek acı ilaca, ağız tatlandırıcı bir parmak bal olarak bakmak gerek…” dedik…  Ve adeta şeytan taşlanır gibi taşlandık… 
Peki; ne oldu…?  Bir yandan Federal Alman kamuoyu, basın tarafından, Marko gibi ucube bir olayı kullanarak Türkiye ve Türkler aleyhine oluşturulurken ve tam da ikinci ”Uyum Zirvesi” arifesinde, göç yasasında yapılan değişlikle Türkler, alenen dışlanır oldu… Bazı çatı örgütleri, ellerindeki tek protesto enstrümanının ”Uyum Zirvesi” olduğunu keşfettiler ve ikincisine katılmama kararı aldılar… Hadi onlar; etkiler veya etkilemez, kazanımları olur veya olamaz, demokratik bir tavır koydular… Ya katılanlar..?    
Onlar için sorulacak soru şudur…” Katılmakla ne kazandınız…?”  Veya daha açık yüreklilikle sormak gerekirse ” Katılarak karşı tarafa ne kazandırdığınızın farkında mısınız…” Tabii farkındasınız da… Katılımcılık, çoğulculuk, içende olup etkilemek… gibi safsatanın ötesine geçmesi mümkün olmayan ve hiç bir zaman gerçekleşememiş klişe lafların ardına sığınmak durumunda olduğunuzu sizler de biliyorsunuz… Neyse; bu başka bir yazı konusu… Derken; CDU, Hannover’deki Parti kongresinde, tarihinde görülmemiş bir biçimde, Türkiye’nin AB üyesi olamayacağını, parti programına koydu…
Dikkat… Bu arada Marko olayı sistematik bir biçimde sürdürüyordu Federal Alman basınında ilk haber olarak… Ardından, Schauble’nin ”Özel Kamuoyu araştırması”…
Şİmdi herkes şaşkın…İşte ben de bu şaşkınlığa şaşıyorum… Bitti mi…? Ardından Münih’teki talihsız saldırı…Tek suçlu, Federal Alman basınına göre, asosyal bir Türk genci… Derken; ARD’nin Alevi kardeşlerimizi aşağılayan dizisi…
Sıkıldınız değil mi…? Ben de…Ama hala birileri çıkıp ” CDU ve CSU’ da politika yaparak, bu partiler oy vererek onların görüşünü değiştirebiliriz… Aslında bu, çoğulculuk demek, demokrasi demek…” demiyorlar mı…? Gel de ortandan çatlama, Diyarbakır karpuzu gibi…Mesaj açık… 
Demokratik katılım adına, çoğulculuk adına BÖLÜNÜN… 500-700 bin civarındaki oylarınızı belli partilerde yoğunlaştırıp, belli ölçülerde baskı gücü OLAMAYIN… Emriniz olur efendim… Biz de aynen, efendilerinizin size dikte ettirdiği ve sizin de demokrasi ve çoğulculuk adına bize dikte ettirmeğe çalıştığınız konuda, sizlerin arzu ettiğiniz gibi davranacağız, hiç kuşkunuz olmasın… 
Daha önceki yazılarımdan birinde ” İktidara taşıdığımız SPD,  göç yasasındaki değişiklikte kötü sınav verdi… Önümüzdeki seçimlerde Birlik 90/Yeşiller, FDP ve Sol Parti’nin programlarına bakalım…” demiştim… Meraklısı okuyabilir… Ama; kendisini tekerleki sandalyeye bağlayan gerçeğin, çocuk felci değil, bir parti kongresinde arkasından ensesine bıçak saplayan ve ifadesinde ” Siz Federal Almanya’yı yeniden faşizme götüren kadronun ideoloğusunuz, onun için vurdum…” diyen meczub (Alman) kadını, sayın Schäuble unutmuş ve Federal Alman basını tarafından, kamuoyuna ututturulmuş olabilir ama biz unutmadık ve bu toplumda azınlık olduğunu bile, bile, çoğunluğu etkilemek adına, her partide politika yaparak, aday olarak oyları bölme çabalarını destekleyenlere de örnek olarak sunulur…
Yeni yılınız kutlu olsun, kalın sağlıcakla efendim…
Mehmet Deniz Olcayto

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.