HER YER TAKSİM HER YER DİRENİŞ

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye bugünlerde çok zorlu bir dönemeçten geçmektedir.
Bir yanda, Türkiye’nin sahibi olduğuna inanan, her kararı tek başına almaya alışmış, eleştiriye kapalı diktatörlüğünü karakter olarak benimsemiş bir başbakan.
Arkasında çoğu korkudan sesini çıkaramayan milletin vekilleri, tek adam tarafından atanmış bakanlar, parti militanı valiler, kaymakamlar, bürokratlar, yargı ve cemaat müridi özel yetkili savcılar, yargıçlar.
Teşvik pirimi, devlet ihalesi peşinden koşan medya patronları ve yanar- döner fırıldak gibi genel yayın yönetmenleri, iktidarın emir kulu köşe yazarları.
Hepsi korkuyorlar.
Üç AKP Milletvekili çıktı, başbakana; Sen iç savaş mı çıkaracaksın? diye karşı çıktılar.
Gezi parkında AKP milletvekili çocukları, geçmiş seçimlerde AKP’ye oy vermiş türbanlı genç kızlar, orta yaşta kadınlar, namazını parkta kılan dindarlar AKP’ye ”Haddini bil!”tepkisini gösteriyordu.
Başbakan önce Akil Adamlar gibi Gezi Parkıyla ilgisi olmayan yandaşlarla takiyye yapmaya kalktı.
Sonra sanatçılar, Gezi Parkının kışla yapılmasının arkasındaki ihaneti bilenler, sendikacılar, sanatçılar başbakanla görüşürken uzlaşma ve eylemcilere anlayış istediler. Sendikacı bir bayan başbakanın gerginliği tırmandırmamasını isteyince başbakan bu bayan sendikacının üzerine yürüdü. Sanatçılara özel öfkesi olan kızı ile birlikte toplantıyı terk etti.
Başbakan hükümetin, belediyelerin ve devletin bütün olanaklarını kullanarak tüm Türkiye genelinde treniyle deneme seferi yalanıyla miting alanına insan taşındı.
Başbakan üç suçlayıcı sav ileri sürdü.
1-” Belediye Başkanı bir yakınımın karısı ve bebeği taciz edildi.” Dedi. Sırtından profili gösterilen bir kadın; ”Bana, ve bebeğime yüz tane üzerleri çıplak, elleri eldivenli saldırdı taciz etti, darbetti. Kadınlar küfrediyor, erkekler vuruyordu. Bayılmışım ayıldığımda üzerimiz idrar kokuyordu ve bebeğimin vücudu çiziklerle doluydu..” Diye marketlerde beleş satılan Star gazetesi manşetten verdi. Başbakan, ” görüntüler var”diye dünyaya duyurdu.
Görüntüler yayınlanmadı. Üstelik taciz edildiği ileri sürülen kadının kayınpederi Bahçelievler belediye Başkanı Osman Develioğlu haberi yalanladı.
2-Başbakan: ”Eylemciler Bezm-i Âlem Cami’sinde âlem yaptılar.” dedi. Caminin vaizi ”korunmak için camiye sığındılar, kesinlikle içki içilmedi.” Diyerek başbakanı yalanladı.
3- Başbakan: ”Gezi Parkı idrar kokusu ile iğrenç bir durumdadır. Hatta eylemciler ortalığa pislemekteler.” Dedi. Ama oraya giden herkes biliyorlar ve görüyorlar: Oranın temizliği eylemciler tarafından titizlikle yapılmakta. Hatta orada namaz kılanlardan biri başbakanın sözlerine tepki olarak: Burası başbakanın ağzından daha temiz.” Diye bağırıyordu.
Başbakanı, ya danışmanları bilerek yalan söyletiyorlar ya da başbakan bilerek tabanını harekete geçirmek için kasıtlı yalan söylüyor. Bu başka türlü nasıl açıklanabilir?
Gezi Platformu eyleme devam kararı yanında ”Yarın Taksim’e bir milyon bekliyoruz.” Çağrısından korkan başbakan yarına kadar verdiği süreyi bekleyemeden saldırı emrini verdi.
AKP iktidarı kendisi gibi düşünmeyen, Türk Gençliğine karşı büyük bir saldırı harekâtı başlatmıştır.
Tek adam, tek yetkili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan on yıldır hazırladığı kendi polis kuvvetlerini acımasız sertlikte gençlerin üzerine saldırttı.
Ellerinde sadece Türk Bayrağı taşıyan Gezi Parkında cumhuriyete, çevreye, bu ülkenin kurucularına, Türkiye Cumhuriyeti ismine, ulusal bayramlarına sahip çıkmanın bedelini gaz bombası, tazyikli su, plastik mermi ve coplarla ödeyen gençler direnmeye devam ediyor. Bu direnişçiler biber gazına, plastik mermiye, kimyasal ilaçlı su saldırılarına rağmen asla şiddete başvurmamıştır. Molotof kokteyli atanların, sivil sopalı saldırganların İngilizce emirlerle saldırıda bulundukları, bazılarının kendi aralarında Arapça konuştukları, polisin bunlara karşı daha yumuşak göstermelik müdahalelerde bulunduğu kanıtlanmıştır.
Ama bayrakla, pankartla yürüyenlere acımasızca saldırılmasına bu eyleme katılmayanlar bile isyan etmektedirler.
Bir yaşlı insan yere çömelmiş ağlayarak; ”İşgal güçleri bile bu kadar zalimce saldırmamıştı, yazıklar olsun!”
Profesör Dr. İhsan Erdoğan Halk TV’ye konuşurken, İstanbul valisinin ”Yaralılar ayakta tedavi edilerek serbest bırakılmışlardır” Demecine; ”Yalan söylüyor, yalan söylüyor!. Gözümün önünde insanlar yerlerde sürünüyorlar. AKP polisi doğrudan Erdoğan’ın emriyle acımasızca saldırmaktadır.” Diye valiyi yalanladı.
İstiklal Caddesinde Türk Bayrağı taşıyan onbinlerce insan slogan atıyor. Birden bire polis saldırısı oraya saldırı başlatıldı.
Direnişçiler, bu acımasız saldırılara bile kendi aralarında beledikleri şarkıyla yanıt veriyorlardı.
Sık bakalım, sık bakalım
Biber gazı sık bakalım
Kaskını çıkar, copunu bırak
Delikanlı kim, bakalım

Polis Taksim’deki otellere de gaz bombası attı. AKP’yi güvenle destekleyen Alman Yeşiller Partisinin Eş başkanları Cem Özdemir ve Claude Rot, on bir sene sonra şaşkın, pişman olaylara inanamıyorlar.
Claudia Roth, Divan Otelde çocuklara, engellilere, hastalara gaz bombalarıyla saldıranları görünce Recep Tayyip’in ileri demokrasisini yaşayarak görmüş oldu.
Başbakan, artık arada bir batıya karşı takmak zorunda kaldığı maskesini atıp asıl yüzünü, kindar yüzünü gösterdi. Çünkü batı artık ona inanamıyor. Zaten alacağını aldılar. Bundan fazlası kendilerine de zarar vereceğini gördüler ve ipini çektiler.
CHP Milletvekili Ramiz Topal kimliğini göstermesine rağmen, bir polis kaskını fırlatarak burnunu kırdı.
Artık bu ülkede milletvekillerinin bile can güvenliği kalmamıştır.
Başbakan, kendi mitingleri için tüm belediyeleri, valileri görevlendirdi. Tüm taşıma araçları seferber edildi, katılanlara her türlü olanak sağlandı.
Taksime çıkan tüm yollar, kavşaklar, evler, cami avluları gaz bombalarıyla bombalandı, ama başbakanın mitingine gidilecek yollar, kavşaklar açıldı, hatta deniz taşıtları parasız hizmet yarışına girdiler.
Başbakan, Taksimi halkın artık Kimyasal Avni diye adlandırdığı Vali’ye bırakarak aydına yurtseverlere şimdiye kadar sırtını sıvazlayan ABD’ye, AB’ye ve sermayeye hakaret etmek, tehdit etmek için, meydanlarda bindirilmiş kıtalara kindarlık dersi vermek için orta oyununa başladı.
Malezya’da başbakana destek yürüyüşü yapıldı. O destek yürüyüşünde bir tek kadın yoktu.
Başbakan, ”Bu olayların içinde bir sanatçı var, bunun hesabını ondan hesap soracağız” Diye hedef gösterir.
Sağlık bakanı yaralı hastalara müdahale eden doktorlara soruşturma açılacağını duyurur ve doktorlar kelepçelenerek bir cani gibi götürülür.
Tweet atanlar gece yarıları evlerinden toplanmaya başlandı. Artık, bayrak, kitap, gaz maskesi gibi bilgisayarlarda suç aleti sayılacaktır.
Tüm baskılarına, tüm tehditlerine rağmen artık gençliğin öncülüğünde halk direnişi başlamıştır.
Artık ne cemaat savcıların, yargıçların, ne yandaş medyan, ne korkak AK Altaylar, ne Ak Severler senin zulmünü aklayamayacaklardır.
İstediğin gücü Ankara’ya, Taksime, sana oy vermeyen mahallelere Kimyasal Avnilerinle, kimyasal silahlarınla saldırıp onları susturacağını, sindireceğini sanıyorsan yanılıyorsun.
Artık Tüm Türkiye, Avrupa ve dünya artık Gezi Parkı olmaya başlamıştır.
Sor bakalım Monşerler diye küçümsediğin TC Diplomatları yerine atadığın elçilere, konsoloslara oradaki
yurttaşlarımıza destek vererek direnenlerle yürürlerken ne diyorlar söylesinler.
Belki seni üzmemek için söyleyemezler. Biz söyleyelim nasıl bağırdıklarını:
Her yer Taksim, her yer Direniş!
Duyuyor musun?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.