HER YER SESSİZ

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Baharla birlikte canlanmaya başlıyan tatil, turizm mekânları birdenbire sessizliğe terkedildi.

Siteler boşaldı, plajlar sakin. Adeta doğa bile susuyor. Dün hızlanan, hırslanan Ege rüzgârı bugün coşkusunu hissettirmiyor.
Her vatandaş seçim sandığına kayıtlı olduğu şehre, köye bir gün önce gitti.
Mektupla seçim yalnız yurtdışında yaşıyan türkler için değil, bütün Türkiye için önemli. İç turizm durmuş durumda, ekmeğini turizmde kazananlar boş duruyor. Restoran ve otellerde eleman aranır levhalarına cevap veren yok. Halbuki işsizlik sorunu birinci sırada yer alıyor.
Parti liderleri son hızla vaatler vermiyorlar. Ses tellerini bugün korumaya aldılar. Karşılıklı hakaret içerikli sataşmaları dinlemeyen halk televizyonunu kapatmıyor. Didimliler uzaktan kumandayı icad edene düne kadar dua ediyorlardı.
Geçen hafta açıklanan araştırma sonuçlarına göre Adalet ve Kalkınma Partisi’nin üçüncü kez tek başına iktidar olacağı şüphesiz görünüyor. Bu neticenin iyi tarafları, sakıncaları Uluslararası Haber Ajansları’nda dile getirildi. Türkiye’de araştırma kuruluşlarının anket neticeleri de bu ifade ile örtüşüyor. Muhalif olmıyan aydın, aydın değildir, diyenler ülkede demokrasi yok diyerek demokrasi illüzyonu yaşandığını iddia ediyorlar.
Konuştuğum kişiler acıya, baskıya rağmen hiç bu kadar umutlu olmadıklarını söylüyorlar. Basın ve medyadan aldığım izlenimler de bu yönde. Seçmenler, seçim propaganda sürecinde izlenen parti yöneticilerinin, milletvekili seçilenlerin iletişim çabalarının seçimden sonra devam etmesini istiyorlar. Pastahane de bir üniversite öğrencisi artık bağıra çağıra partilerin müziği ile dolaşan dolmuşlar geçmediği için şükrediyor. Berlin’de böyle bir kültür göremezsiniz, diyor. Bugün sessizliğe kavuştuklarına şükrediyorlar. Halk kuvvetli, uzlaşmacı ve tutarlı muhalif istiyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin verdiği sözleri tutması herkes için iyilik getirecek. Kadınların pozitif ayrımcılıkla korunması. Aile Sigortası ile kadınların güvence altına alınması.
Şiddete uğrayan kadınları korumak ve tekrar şiddete uğramamaları için önlemler alınması.
Cinayetlerin aynı şekilde cezalandırılması, töre veya namus sözleriyle yumuşatılmaması. Kadınların siyasete daha fazla katılması. Kadın ve erkeklere eşit, temel halkların verilmesi. Kadınları özgür ve güçlü bir toplum yaratma.
Bu saydığım verilen sözler yalnız kadın konusunda. AKP sözden ziyade yaptığı şeylerden bahsetti.
Mustafa Balbay gibi hüküm giymedikleri halde tutuklu olanlar da bugün dinlenecek.
CHP İzmir ikinci bölge adayı seçimden önce şöyle seslendi:
“Burada esirhaneyi eserhaneye çevirdik. Demir parmaklıklar kalemimiz, gökyüzü rehberimiz, tel örgüleri kendimize gümüş tepsi yaptık.”
Bu sözleri son kitapları Zulümname ve Zulümdar’ı Zulümhane’den sonra en kısa zamanda okumamız gerektiğini anlatıyor.
Bugün susmayan, doğa kurallarına uyan tek canlı türü kuşlar. Her yer sakin, herkes sessiz, ama kuşlar ötüyorlar. Öğle sıcağında dinleniyorlar, akşam üzeri gene başlıyorlar notalı müziklerine.
Bu seçimin her açıdan ülkeyi selâmete çıkarmasını diliyorum. İnsan her şeyini kaybedebilir, ama umudunu hiçbir zaman kaybetmemeli.
Milletvekili adaylarından çok değerli kişiler halka bu ümidi veriyorlar. Gülsün Bilgehan gibi, çok iyi öğrenim görmüş, iki dil bilen, eli kalem tutan genç bir kadın. Lâik, üniter devlet sosyal hukuk devlet anlayışına sahip. Atatürk’ün emaneti Cumhuriyet ve ilkelerine gerçek anlamıyla sıkı sıkıya bağlı olduğunu Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Cüneyt Arcayürek’in 11 Haziran, Cumartesi günü köşesinden okuyorum.
Partisinin kadın raporu üzerinde görüşlerini açıklarken “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünün ülkenin bütün insanlarını kucakladığını söylüyor.
Almanya’ya gittiğimde bu sözü daha iyi kavranmıştım. Hitler
“ne mutlu ari alman olana” tezi ile ülkesini ve dünyayı felâkete sürüklemişti. Aradaki farkı iyi anlamak ve anlatmak kanaat öncülerinin ve seçilecek politikacıların görevidir. Ben de Cüneyt Bey gibi, mecliste Balbay’lar, Gülsün’ler çoğalsın diyorum.
Onlar Türkiye’nin siyasal yaşamına ve gelecek günlerine çok katkı sağlıyacaklardır.
Sevgili okurlarım, partilerin seçtiği müziklerin sözlerini sizlere iletmek için merak ettim. Seçim propagandasında müziğin rahatsız edici gürültüye dönüştüğüne şahit oldum. Yazılı metinler elime geçerse sizlerle paylaşacağım. Ama bu yazımda geçmişten, seçim kazandıran şarkılardan bahsetmek istiyorum.
Müzikli seçim kampanyası 1939 yılında ilk kez İsmet İnönü döneminde başladı.
Çok partili dönem için 1960 yılının ikinci yarısına kadar beklemek gerekti. En gözde parçaları seçme yarışı o devirde başladı.
Parti liderlerin konuşmaları plâklarla halka duyruldu. Geçmişi okusalar liderler ses tellerine bu kadar zarar vermezlerdi.
Ercan Bostancıoğlu ve Yalçın Otağı 1950’li yılların ortalarından itibaren siyasi mizahta sınır tanımıyorlardı.
Seçim şarkılarında Bölükbaşı şöyle diyor:
Elveda politika
Artık çatamıyorum,
Suyu içip kürsüye hızla çıkamıyorum
Eskiden güldürürdüm
Şimdi ağlatıyorum,
Liderler kına yaksın,
İstifa ediyorum.
Ateşböcekleri Süleyman Demirel’e solistliğini şöyle ispat ettiriyorlar:
Ekmeğime sürdü kaynak,
Paşa babamın attığı parmak,
Şimdi içimden geliyor
Şakır şakır göbek atmak,
Seçim var, seçim var, bağırıyorum,
Hepinizi sandığa çağırıyorum
Seçim var, seçim var, zayıflıyorum,
Ölçümü koltuğa ayarlıyorum.
Son olarak asrımızın en kıdemli solisti İnönü söylüyor:
Bir yaşlı yolcuyum senato yolunda,
Başkanlık kaybetmiş emektarım ben,
Süpiç misali sıcak günlerde
Çivileme dalış yapıyordum ben,
Kapıları açan anahtardım ben,
Turhan pek hoş, Kemal mayhoş,
Damadım loş, Bülent bir boş,
Seçimlerde sandık bomboş,
Hadi canım sen de!
Bir alman atasözü şöyle der:
Müzik duyduğun yerde korkmadan kal.
Kötü insanların şarkıları yoktur.
Önemli olan müziği gürültüye dönüştürmemek, yerinde ve kıvamında kullanmak.
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Kaynak ve tavsiye:
Atlas, Tarih Sayı 7, Haziran-Temmuz 2011
Yapı Kredi Yayınları Kitabevleri
Alıntı sayfa 105
www.ykykultur.com.tr

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.