HER LİSEYE BİR MESCİT

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Gözümüz aydın!

Yeni Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği ibadethane açılmasını resmileştirdi.

Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 99. Maddesindeki ; “Talep olması halinde ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak uygun mekân ayrılabilir.” -anlaşılması açık ve kolay- tümcesiyle konu resmiyet kazanmış durumda.

Liselerde mescit açılması, daha önce fiilen uygulansa da, ilk kez yönetmelik hukukuna oturtulmuş oluyor böylece.
Eski Eğitim Sen Genel Başkanı Alaattin Dinçer, “Talebin ucu çok açık! Kaç kişi talep ederse mescit açılacak? Alevi öğrenciler isterse cemevi açılacak mı?” diye soruyor.
Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı.

„Alevi öğrencilerin başvurularına olumlu yanıt verilir de onlar için liseler cemevi de açarlarsa sorun yok!” diye anlamaz mısınız bu soruyu? Bu arkadaş eğitim iş kolunda sendika başkanlığı da yapmış. Al birini, vur ötekine!

Şöyle de devam etmiş muhterem: “İfade çok muğlak. Talep neye göre, kime göre gerçekleştirilecek? Kimi okullarda zaten öğretmenler için ayrılmış ibadet yerleri vardı. Şimdi hukuki bir dayanağı da oldu. İmam hatip liseleri için anlaşılır bir durum ama laik, özgürlükçü bir eğitimde olmaz. Din derslerinde namaz kılma dersi de var. Okuldan çıkıp da camiye gidilmiyordu namaz kılmak için. Şimdi din dersi öğretmenleri, ‘Haydi çocuklar mescide gidip namaz kılalım mı?’ diyecekler.”

Dese ne olur, demese ne olur?

Laik ve özgürlükçü eğitim mi?

4+4+4 uygulamasından beri, belki de ondan da önce, size ömür. Örttüler, öldürdüler onu.

Yönetmeliğin 21/4 maddesi; “Evli olanların kayıtları yapılmaz, öğrenci iken evlenenlerin okulla ilişiği kesilerek kayıtları e-okul üzerinden açık öğretim lisesine veya mesleki açık öğretim lisesine gönderilir.” diyor.

Ne demektir bu?

„Evlenin, evlenirseniz açık liseye gidebilirsiniz.” diye anlamaz mısınız siz olsanız?

Yeni yönetmelik öğrencilere 45 günlük özür izni olanağı da veriyor. Onlar „özür” demiyorlar, „mazeret” diyorlar ya! Bundan böyle öğrenciler öğretim yılının 3/4 ünde, özür göstererek okullarına gelemeyebilecekler. O süre içinde dershaneleri doldurarak eğitim tüccarlarının, eğitim pazarlamacılarının kasalarını dolduracaklar. Hoca Efendi keyiften dört köşedir şimdi.

İMAM HATİP ÖĞRETMENLERİNE TEBLİĞ GÖREVİ

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın imamlara sosyal görevler yüklemesinin ardından Milli Eğitim Bakanlığı da, imam hatip öğretmenlerine “halka tebliğ” görevi verdi.

Artık imam hatip lisesi öğretmenleri 7 gün, 24 saat “dini konularda halkın bilgilendirilmesine” yönelik çalışmalarda bulunacaklar.

Başbakanın „gözbebeğim” dediği imam hatiplerde görev yapanlar, adının başında „millî” olan bakanlığın yönetmelik değişikliğinden sonra gün 24 saat, gece gündüz halkımızı dinî konularda aydınlatacaklar.

Artık o adın önündeki „millî” nin yerini „dinî” ye bırakmasının zamanı geldi de geçiyor bile.

Dinî Eğitim Bakanlığı – DEB…

Bu bakanlık, daha önce, yönetmelikle, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cami imamlarını “ezan saatleri dışında ev, kahvehane, esnaf, fabrika ziyaretleri” ile görevlendirmişti.

Sıra benzer bir görevi imam hatip lisesi öğretmenlerine vermeye gelecekti.

Geldi.

Yeni yönetmelik gereği, buyruğu demek daha doğru olacak; İHL öğretmenleri gerek ders saatleri içinde, gerekse ders saatleri dışında olmak üzere öğrencilerinin “mesleki becerilerini geliştirmesi” için çalışacaklar. Öğrenciler bu amaçla çevreleriyle iletişim kurarlarken öğretmenleri de bu çabalarında öğrencilerine “rehberlik” edecekler.

Bu kapsamda öğretmenlere tebliğ görevi de veriliyor. Yönetmeliğe göre İHL öğretmenleri “dini konularda halkın bilgilendirilmesine yönelik faaliyetlere” katılacaklar. Yani; İHL öğretmenleri, “tam gün çalışma” kapsamında okul dışına çıkacak, başta camiler olmak üzere sosyal alanlarda halkı dini konularda bilgilendirecekler.

DEB, bağışlayın MEB, tüm imam hatip lisesi öğretmenlerine, “Tamgün, tam yıl, eğitim kapsamındaki okullarda çalışma saatleri dışında, hafta sonu, yarıyıl ve yaz tatillerinde” bile verilen görevleri yapmalarını buyuruyor.

Dindar ve kindar bir gençliğe adım adım değil, koşar adım…

Nasıldı o soru?

„TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?”

Farkında mıyız gerçekten?

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.