HAYVAN SEVGİSİ

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Hav hav, benim cici köpeğim, şarkısıyla öğrencilere küçük yaşta hayvan sevgisini vermeye çalışırdık. Köyümüzü, sürüleri bekler, çobanların sadık yoldaşı ve yardımcısı olur.

Evcil hayvanı olan insanlar iletişimde daha kolay, iç açıcı ve samimidir.
Şu anda yaz tatilini geçirdiğim Didim-Yeşilkent sitesinde geçmiş yıllarda taş atarak kedi ve köpekleri kovalayanlar vardı. Sokak hayvanları zehirlenip, saatlerce ölü hayvanların sitede bekletildiğine, geç alındığına şahit olalı yıllar geçti. Bugün artık hayvan sevgisi bilinçlendirilmeye çalışılıyor.
Geçenlerde 14-15 yaşlarında iki çocuk bir köpeği almışlar, sahipsiz diye telefon ettiler, Belediye’den görevliler gelip götürdüler. Mavi Didim Gazetesi’nde köpeklerin kayıta alındığı yazılıyordu. Televizyon yayınları hayvanların var olma hakkını gösteriyor, tanınmış ünlü sanatçılar bu spotları destekliyor.
Çevreye saygılı komşularım Berlin’de köpeklerini gezdirirken ellerinde kese kâğıdı taşırlar. Bunu söyleyince bir köpek sahibi piknik yerlerinde çöplerini bırakanlara işaret etti. Çevre bilinci, hayvan bakımına çok erken yaşta eğitimle başlanmalı. Diğer Avrupa ülkelerindeki gibi gelişmeler hayli zaman alacağa benziyor. Türkiye’den herkesin Avrupa’ya seyahat hakkı olmalı, vizesiz gezebilmelidir. Yeşil pasaportu olan Almanya gibi kuralların yarattığı hürriyeti, düzeni gören komşularım senin burada neleri, neden düzeltmek istediğini anlıyoruz, diyorlar.
Aslında bu konuyu bana Neşe Gökçen’in gözyaşları yazdırdı. Köpeği Minnoş onun bir evlâdı gibiydi. Başka bir komşunun köpeği parçalayarak öldürmüş, çok üzülüyordu.
Plaja her gün geçerken ince ince havlar varlığını bildirirdi. Şimdi eşimde bende yokluğunu hissediyoruz, o evin önünde bir boşluk, sessizlik var. Bahçesinde yaptığı mezarına bakmadan geçiyoruz, Neşe Hanım’ı üzmemek için. İyi ki arşivde birlikte çekilen fotoğraf vardı. Fotoğrafı görünce sevincini kelimelerle anlatmak çok zor. Hemen çerçeve yaptırdı. Zira köpeği her zaman sadık kalıyor. Üzülse teselli ediyor, sevinse ayaklarını kaldırıp kuyruğunu sallıyordu.
Varlığı sahibini yabancıdan karanlıktan koruyordu. Her yerde her zaman hanımını gerektiğinde bekliyordu. O köpek ona dost, arkadaş olmuştu. Sevgi ilgi bekleyince dizlerine çıkıyor, hanımı üzülse bakışlarıyla onu teselli ediyordu.
Evcil hayvanları sevmeyenler ormanda yalnız kalmak isterler, onlar yavaş yürüyen yaşlılardan, neşeyle koşturan çocukları da sevmezler. Yürüyüşlerinde tek onların var olma hakkını savunurlar.
 
HAYVAN SEVGİSİ 
 
 
Köpek hakkında söylenmiş bir kaç deyim:
Havlayan köpek ısırmaz.
Bazı insanlar ağızlarında köpekler gibi tel sepet taşıyıp, az konuşsalar dünya daha çekilir olurdu.
Paran ve malın az olsa da, bir köpek yaşamını zengin eder.
Elbette köpeksiz yaşanabilir, ama değer mi?
Hiç köpeği olmamış bir insan sevmek ve sevilmek nedir anlayamaz.
Bir köpek dört ayaklı bir kalptir.
Kendi köpeğin gürültü yapmaz, o sadece havlar.
Sevgimi kazanmak istiyorsan önce köpeğimi seveceksin.
Franz Kafka biraz ileri gitmiş galiba:
Tüm bilimde soruların cevapları köpekte bulunur.
Köpekler çocukların gelişmelerine, iletişim kurmasında çok faydalıdır. Hayvana nasıl davranacağı çocuğa sözle değil, örnek davranışla öğretilir.
Çocuk evcil hayvanı olursa sorumlu olmayı öğrenir. Oyuncak hayvanlarla konuşur gibi konuşur, derdini azaltır sevincini çoğaltır. Küçük çocuklar köpeği ile beraberken annesinin görebileceği kadar uzaklaşmalıdır. Ona acı verirse karşılık vermesi kendisini korumak içindir. Canlılara, doğaya saygı göstermeyi öğrenir.
Hayata dair bilgiler edinir, doğum, ölüm, kaza gibi.
Sevgiyi tadar, sadık olmayı görerek dener. Evcil hayvanı olan çocuk çok hareket edeceğinden fazla şişman olmaz, sağlıklı olur.
Kediler çocuklardan kaçar, daha çok yetişkinlere uygundur. Komşum kedi başlı başına bir cumhuriyettir demişti. Bildikleri gibi, isteklerine hür karar verir. Kedi sahibine yaranmak için bir davranışta bulunmaz. Seveceği insanı o seçer. Kedinin hürriyet gereksinime anlayış göstermeyen kedi sahibi olmamalıdır. Adil Erkan’ın dört kedisi var. Yosma yazı bizim yanımızda geçirir. Çok seçici Berlin’den getirdiğimiz yemi az yiyor. Türk mutfağını istiyor. Yemese de yanımızda kalır, tüm davranışları ile insana rahat, hareketi ile huzur verip, dinlendirir. Efe gelince burası bana ait der gibi sahiplenir. Yosma olmazsa suyunu içer, gider. Efe sarışın, Yosma koyu kahverengi sarı beyaz üç renkli, tüyleri sık ve uzun adına yakışır şekilde salınarak yürür. En sevdiği yer sehpanın altı, bilhassa biz kahve içerken. Siyah beyaz renkli Lokum ikiz kardeşini bir kazada kaybetti. Adil’in
Bir çöplükte yavru olarak bulduğu Peri’yi henüz pencereden görüyoruz. Bir gözü mavi bir gözü yeşil bembeyaz Van kedisi, kulakları duymaz. Bu nedenle dışarda yaşaması zordur.
Beş çay saatinde karşı pencereye çıkar, bize bakar. Çocuklar onu uzaktan seviyorlar. Akşam sahibi işten gelene kadar camda bekler. Diğer üçü arabanın sesini tanıyor, yolun ortasına yatıp, kulaklarını dikerek bekliyor.
Zeus’un üflediği ılık, tılsımlı Ege rüzgârı insanları, hayvanları mutlu eder. Bitkiler suyu aldıkça coşuyorlar. Palmiyelere düşen ağaçkesen böceğin Guguk kuşların ormanlarda nesli azaldığından sanılıyor. Doğaya hor davranırsak unutmaz, karşılığını verir. Zira doğa insan olmadan yaşar, ama insan onsuz varlığını sürdüremez.
Balkonda öğle uykuda üstümde palmiye, çam ağaçlarını zeytin ağaçları takip ediyor. Altınoluk yani Kaz Dağları’ndan sonra Didim oksijen deposunda ikinci sırada sayılıyor.
Hani bir de Belediye anonsları, karpuz diye cırlak cırlak bağıran seyyar satıcılar uyandırmasa burası bir cennet, dünya sakin sessiz ilçe listesinde Didim onuncu sırayı almaya aday olabilir. Elbette plajda saatlerce müzik yerine doğanın sesi, Ağustos böceklerini, çocukların oyun seslerini dinleyebilsek kusursuz, fevkalâde bir yaz tatili olurdu.
Hoşça kalın, ama evcil hayvansız kalmayın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.