HAYIRSEVER

ABONE OL
18:06 - 01/10/2020 18:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

HAYIRSEVER

28 Kasım 2017 Salı günü CHP grup toplantısında genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, yurt dışında Man Adası’nda kurulan bir şirkete yapılan para transferleri konusunda bazı belgeler ortaya koydu. Bu belgelere göre yapılan çok yüklü para transferlerinde siyasi iktidarın en yakınlarının olması, ortalığın gerilmesine neden oldu. Ancak siyasi iktidar, belgelerin gerçek olmadığı konusunda görüş bildirdi.

Aynı gün Reza Zarrab ya da Rıza Sarraf adlı İran asıllı Türk vatandaşı da tutuklu bulunduğu ABD’de New York Mahkemesi’nde ifade veriyordu. Reza Zarrab 19 Mart 2016 tarihinde ABD’nin Miami kentinde yakalanmış, 21 Mart 2016 tarihinde İran ambargosunu ihlal ederek ABD’yi dolandırmak, bankacılık sahtekarlığı ve kara para aklama suçlarından tutuklanmıştı. Türkiye’de 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’nun merkezinde yer alan Reza Zarrab, yakalanarak 70 gün hapis yatmış ve sonra serbest bırakılmıştı. Siyasi iktidar yakın zamana kadar bu kişiyi “altın ihracatı yapan dürüst işadamı”, “Türkiye’ye faydalı işler yapan hayırsever bir kişi” diye tanımlıyor ve devletin protokolüne dahil ediyordu. Bu nedenle duruşma başlayınca 16 Kasım 2017 tarihinde ABD’ye verdikleri notada, “Reza Zarrab temiz adamdır, onu bize verin” demişlerdi. 

Ancak mahkemede Reza Zarrab konuşmaya başlayınca “yalan söylüyor, bu adam casus” dediler ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından kendisine, yabancı devlet lehine casusluk yapmaktan ötürü soruşturma açıldı. Devlet sırrını açıkladı diye Reza Zarrab’ın mallarına el konuldu. Bu arada akıllara şöyle bir soru da gelebilir: yıllar önce girdikleri kozmik oda, devlet sırrı değil miydi? Kozmik odadaki belgeler ABD’ye servis edilirken seslerini çıkartmayanların, şimdi ABD’ye emperyalist, Fethullah Gülen’e terörist demeleri hiç inandırıcı değildir.

Reza Zarrab mahkemede, İran’a uygulanan ambargoyu aşmak için Türkiye’de bazı kişilere yaklaşık 50 milyon euro rüşvet verdiğini açıklamıştır. Eğer ülkemizde 17-25 Aralık 2013 tarihinde ortaya saçılan rüşvet ve yolsuzlukların üstüne gidilebilseydi, Reza Zarrab dahil bütün bu pis işlere bulaşan bakanlar, çocukları, belediye başkanları, bürokratlar, banka genel müdürleri, iş adamları yargılansaydı, bugün ABD’nde yaşanan, ülkemiz açısından utanç verici tabloyu yaşamazdık. ABD mahkemesinde yaşanan bu utanç verici tablonun sorumlusu, sadece Reza Zarrab ve adı geçenler değildir; TBMM soruşturmalarının kabul edilmemesini sağlayan AKP milletvekilleri ile bu pisliklere sessiz kalan savcıların da sorumlulukları bulunmaktadır.

8 Haziran 2010 tarihinde 15 üyeli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İran’a silah ambargosunu genişletmek için yeni yaptırımlar uygulamıştır. Bu yaptırım kararı, 12 ülkenin oyuyla alınmış, Türkiye ve Brezilya ret oyu vermiş, Lübnan ise çekimser kalmıştır. Bunun yanında ABD de, İran’a enerji ve bankacılık konularındaki ambargosunu genişletmiştir. Türkiye’nin ABD’nin ambargo kararına uymak gibi bir mecburiyeti yoktur. Komşumuz İran’a enerji kaynakları açısından bağımlıyız. Bu açıdan İran ile yapılan ticarette de bir sorun bulunmamaktadır. Türkiye, ulusal çıkarları doğrultusunda tüm dünya ülkeleriyle ticaret yapacaktır ama bu ticaret, hem iç hukukumuza, hem de uluslararası hukuk kurallarına uyularak yapılmalıdır. Ulusal çıkarlar Reza Zarrab ve benzeri adamlar üzerinden hukuk ve ahlak dışı işler yaparak korunamaz. Siyasi iktidarın bazı bakanlarının utanç verici yöntemlerle iş yaptıkları Reza Zarrab, Türkiye’nin ulusal sorunu değildir ve asla olamazda..

Lozan Antlaşması’nı hala onaylamayan, her fırsatta ülkemizi bölmeye çalışan  emperyalist ABD, bizim stratejik ortağımız değildir. Üstelik haddini aşacak şekilde, Reza Zarrab üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ni yargılama ve mahkum etme girişimi içindedir. İşte bu nedenlerle ABD’ye karşı hep birlikte dik durmak zorunluluğundayız. Ancak siyasi iktidarın yanlışları nedeniyle bugün ülkemizde hukukun üstünlüğü askıya alınıp, yargı bağımsızlığından söz edilemezken, denetim mekanizmaları yok edilirken, üstelik tüm dünya ile ilişkilerimiz bozulunca, itibarımız ve saygınlığımız ayaklar altına alınmıştır. Böylece bizim yargılayamadığımız kişileri ve olayları düşmanımız emperyalist ABD yargılamaktadır. Eğer ülkemizde hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını, her konuda tam demokrasiyi kurabilirsek, çözüme ulaşabiliriz. 

Şimdi yapılması gereken ‘hayırsever’ Reza Zarrab’ın yeni rüşvet bilgilerini beklemek ve CHP genel başkanının açıkladığı belgelerin savcılık tarafından soruşturularak, gereğinin yapılmasıdır.

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.