HAYDİ SEÇİME Mİ DEMİŞTİNİZ?

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hatasıyla sevabıyla bir seçimi arkada bıraktık. CDU bu seçimden zaferle çıktı. Demek ki Alman halkı CDU ve CSU’yu istiyor. Demokratik bir hak kullanıldı ve demokratik bir tercih yapıldı. Saygı göstermek lazımdır. Bu seçimlerde beceremedik, ama belki gelecek seçimlerde biraz daha iyi organize olur da Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerin ve Müslümanların menfaattarını korumak için aynı kuyuya taş doldururuz.

Sivil toplum örgütleri de gördü ki, bu iş öyle “Haydi seçime” demekle olmuyormuş. Vatandaş nereye bakacağını biliyormuş. Partiler de gördü ki, seçimlerden seçimlere cami ziyaretleriyle, iftar yemeklerine katılmakla da bu iş olmuyormuş. Halkın değerleriyle barışık olmak gerekiyormuş.

Ancak bir konuda dini cemaatleri tebrik ediyorum: Ben bu köşemde zaman zaman birlikte okunan hutbelerin cemaat üzerindeki tesirinden bahsettim. Haftada bir gün mütedeyyin Müslümanların camileri doldurduğundan bahisle, bu fırsatı değerlendirmek gerektiğinin altını çizdim. Sivil toplum kuruluşlarının toplantılarında Cuma hutbesinin öneminden bahsettim. Bazı çatı kuruluşlarına bu konuda teklifler sundum. Teklifim aynen şöyleydi: “Din hizmeti veren dernekler ihtiyaç duyulan zamanlarda , -ideali ayda birdir- bir araya gelerek hutbe hazırlamalı ve bu hutbe bütün camilerde okunmalıdır. Hem Müslümanların bilinçlenmesi açısından, hem de Alman kamuoyuna verilen mesaj açısından önemlidir…” Uzunca bir teklif dosyasıdır bu. Buraya bir cümle ile özet aldım.

20.09.2013 tarihinde bütün camilerde “Federal Almanya 2013 Genel Seçimleri İnisiyatif Grubu” nun hazırladığı bir hutbe okundu. 50 seneden beri ilk defa bütün camilerde aynı hutbe okunuyor. Hem de milletvekili genel seçimiyle ilgili bir hutbe. Bu bir milattır. Bu milatta benim tekliflerimin azda olsa katkısı olmuşsa kendimi bahtiyar hissederim. Ayrıca, bu hutbenin hazırlanması konusunda teklif sunan ve teklifi hayata geçiren derneklere teşekkür ediyorum. Birlik ve beraberlik konusunda atılan bu ilk adımın ikincisini, üçüncüsünü, dördüncüsünü….bekliyor halkımız. Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerin kaderini değiştirecek olan adımlardır bunlar. Allah’ın ayetleri aynen şöyledir:

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin…”(Âli İmran 103)

“Ve Allah’a, Onun Elçisine duyarlık ve bağlılık gösterin ve sakın birbirinizle çekişmeye girmeyin, yoksa yılgınlığa düşersiniz; cesaretiniz sönüverir. Ve zor durumlarda sabır gösterin: çünkü Allah, gerçekten, zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir.” (Enfal 46)

Yüce Mevla’mızın bu uyarılarına kulak vermek gerekir. Bilhassa Hristiyan çoğunluk içinde yaşayan Müslüman azınlıkların, tefrikaya düşmeleri intihar olur. Bugün muhafazakâr yelpazedeki insanımızın attığı bu ilk adım, gelecekte sosyal demokratlarla birlikte atılması gereken ilk adıma eşiklik etmelidir. Avrupa’da yaşayan Müslümanların, muhafazakârı, sosyal demokratı olmamalıdır. Avrupa’da, Müslümanların menfaattarı ön plana çıkarılmalıdır. Avrupa’da yeteri kadar, sosyal demokrat ve muhafazakâr var, onların, Müslümanların muhafazakârına ve sosyal demokratına ihtiyaçları yok. Müslümanlar, sosyal demokratlarıyla, muhafazakârlarıyla hep birlikte geleceklerini nasıl inşa edecekler, bu konular üzerinde yoğunlaşmalıdırlar.

Sözü fazla uzatmadan bütün camilerde okunan o hutbeyi tam metin olarak taktim ediyorum. Bu hutbeyi bana E-Posta marifetiyle ulaştıran Milli Görüş Berlin Bölge Başkanı İrfan Taşkıran’a teşekkür ediyorum.

“Toplumsal sorumluluğumuz

Muhterem Müslümanlar,

İnsanlar topluluk hâlinde yaşar ve bu topluluğu meydana getiren her fert toplumsal bir sorumlulukla yükümlüdür. Özellikle biz Müslümanlar bu sorumluluğun bilincinde olmak zorundayız. Çünkü Müslümanlar olarak, yani Allah’ın, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e gönderdiği dine teslim olmuş insanlar olarak, bu sorumluğu kuşanmak öncelikli olarak bizlere düşer. “İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olanıdır.” (Feyzu’l-Kadir, 3, 480) buyuran bir peygamberin ümmeti olarak, içinde yaşadığımız toplumlarda olup biten her şeyin bizi de ilgilendirdiğini bilmek durumundayız.

Toplumsal sorumluluğumuz, hayatın her alanında Müslümana yakışır bir şekilde aktif ve görünür olmaktan geçer. Eleştirdiğimiz, karşı çıktığımız davranışların, tutumların ortadan kalkmasını istiyorsak her şeyden önce bizler bu konuda örnek birer Müslüman olarak yaşamalıyız. İşimizi en iyi biz yapmalıyız. Komşularımıza, akrabalarımıza, çocuklarımıza, ailemize ve tüm insanlara karşı en iyi biz davranmalıyız. Çünkü Efendimiz, “Allah Teâlâ, sizden birinizin bir iş yaptığı zaman, onu sağlam ve güzel yapmasını sever.” (Beyhâki, Şuabu’l-İman, IV, 334-335) buyurmaktadır. Öyleyse Allah’ın bu emrine en iyi şekilde uyması gerekenler de bu hadisin muhatabı olan biz Müslümanlarız.

Değerli Kardeşlerim,

İçinde yaşadığımız ülkelerin huzur ve refahına katkı sağlamak hem insani hem de İslami bir görevimizdir. Toplumun kenarında kalmış bir grup şeklinde yaşayarak bu katkıyı sağlamamız mümkün değildir. O hâlde, toplumun merkezinde yer almak ve bu topluma aktif katılımda bulunmak, önde gelen toplumsal sorumluluğumuzdur. Hiçbirimizin sorumluluktan kaçamayacağı ve herkesin kendi konumuna göre bir gün hesaba çekileceği bir gerçektir. Hepimiz bu sorumluluklarımızın hesabını elbette ki Allah’a karşı vereceğiz; bu yüzden, ahlâkımızla, çalışkanlığımızla, toplumsal duyarlılığımızla herkesin örnek aldığı Müslümanlar olmak durumundayız.

“Her nefis kazandığına karşılık bir rehindir.” (Müddessir suresi, 74:38) âyet-i kerimesi gereği, yaptıklarımızın, kazandıklarımızın rehini olduğumuzu unutmayalım. Sadece yaptıklarımızın değil, yapabildiğimiz hâlde, örnek olmamız gerektiği zamanda bu örnekliği göstermediğimiz anda, yapmadıklarımızın da rehini ve esiri olacağız demektir. Biz inanıyoruz ki, “Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.” (Zilzâl suresi, 99:7-8)

Muheterm Müslümanlar,

Yaşadığımız ülkelerde seçimler yapılıyor. Bu seçimler, mutlaka hepimizi etkileyen kararları uygulayacak, çeşitli konularda yasalar çıkaracak olan partileri iktidara getirecektir. Doğrudan biz Müslümanları ilgilendireceği için, bu toplumların bir parçası olarak hepimizin ortak hayatını etkileyecek konuma gelecek olan iktidar sahipleri, bizim de varlığımızı hissetmelidirler. Bu da bilhassa seçimlerde oy kullanarak mümkün olabilecektir. Bu sebeple, bu ülkelerde olup bitenlere göz yummadığımızı, bu olup bitenlerin bizi de ilgilendirdiğini göstermek için, yapılacak olan seçimlerde oy kullanalım. Böylelikle hem sosyal sorumluluğumuzu yerine getirmiş, hem de içinde yaşadığımız topluma duyarsız kalmadığımızı göstermiş olacağız inşallah.”

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.