HAYATI TERSTEN YAŞAMAK

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

HAYATI TERSTEN YAŞAMAK


İşte, ağlayarak gözlerimizi açtığımız yalan dünya. Yaşamak için öldüren caniler ve öldürülen mazlumlar burada yaşıyor. Güçlüler tarafından, ellerine vura vura malları alınan garip-guraba burada yaşıyor. Koca Ozan Aşık Veysel’in dizelerinde anlamını bulan yalan dünya işte burası:  “İki kapılı bir han”.  Can Yücel çok güzel anlatmış o hanı; hayatı, doğumu ve ölümü. Okuyalım. Ancak, sadece okumak yetmiyor, anlamak için biraz da düşünmek gerekiyor. Hayatın sonundaki hiçliği kabullenmek oldukça zor. Ancak, her canlının tadacağı mutlak  gerçek, işte o hiçlik: 
“Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş şeklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel,
Hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı ?
Camide uyanıyorsunuz. Bir tahta sandık içeresinde,
Herkes karşınızda saf durmuş,
iyiliğinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette.
Tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatlar,
çocuklar torunlar hepsi hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor,
Aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz.
Ne güzel, hazır maaş, hazır ev….
Altmışlı yaşlara kadar her şey garanti,
huzur içinde yaşıyorsunuz.
Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz
ve işe ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket
ve altın kol saati veriyor patronunuz…
Genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir
insan olarak işe başlıyorsunuz.
Herkes karşınızda el pençe divan…
Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.
Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor,
Fevkalade… Aman ne güzel günler başlıyor…
Derken bir gün patron size artık üniversiteye
gitsen daha iyi olur diyor.
Bu arada babanız ortaya çıkmış, “fazla çalıştın” diyor “artık eve dön, işi
bırak, okumaya başla, harçlığın benden olsun…” keyfe bakar mısınız ?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor.
Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor.
Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
Derken anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor,
araba kullanma derdi de yok artık…
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar,
“evde otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna” diyorlar..
Mamanız ağzınıza veriliyor,
zaman zaman altınızı bile temizliyorlar,
hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor
ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.
Bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.
Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok,
bir kordondan besleniyor, sıcacık, yumuşacık,
gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.
Ve günün birinde müthiş bir olayla hayatınız bitiyor…; ”

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.