Hayat Güzeldir

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Hiç bir şey seni korkutmasın, hiç bir şey seni ürkütmesin, her şey gelip geçer. Tek aynı kalan Allah’tır. [Teresa von Avila]

İstanbul’da kapalı çarşıda karşılıklı dükkânları olan iki esnaf varmış. Yahudi olanı çok kâr edermiş, öteki zararla dükkânını kapatırken komşusuna imrenirmiş. Buna rağmen iyi kazanan tüccar her akşam dükkânını kapatıp, eve giderken; bu gün de zarardayım, dermiş. Zarar eden kâr eden yahudi komşusuna nedenini sorunca:
“Ben parayı kasdetmiyorum, bir gün daha ömrümden geçti, onun için zarardayım”, demiş.
Yaşlılar bir yılı daha arkada bırakırken artık yeryüzünde konuk olduğunu kavrarken, çocuklar büyüdükleri için seviniyorlar.
Gerçekten hayat heyecanlı, ilginç, bilmece dolu, renkli deneyimli, fevkalâde, muhteşem, bazan çekilmez, haksız diyebiliriz. Bardağı yarı dolu veya yarı boş görmemize bağlı, bakış açımız yönlendirir.
Eğer sabah uyanınca uyanık kalma lüksümüz varsa, biraz huzur bulursak, hemen dün olan şeyler kafamızı meşgul eder. İyi olanlar, istediğimiz gibi olmıyanlar …
Her gün telaşını birlikte getirir, gerçekleri yüzümüze vurur. Günlük çalışma hayatı ile sorumluklarla gün bitmiştir.
Her yaşam kesiti diğerinden farklıdır. Her kısımda daha iyi, daha güzel olabilirdi, deriz.
Okul zamanı başarmak baskısı, not korkusu ön plâna çıkar. Okul zamanı bir an önce geçsin, meslek öğrenimi başlasın isteriz. Mesleğimiz ilgi alanımıza uyuyorsa en güzel hayat çizgisi başlamıştır.
İlk aşkımız bu rüyadan bizi uyandırır. Duygular bizi hapsederken, mantık geri tepilir. Duygular bulutunda yüzme zamanı uzatılmışsa ne alâ. Bir göz açıp kapayıncaya kadar, çocuklar olmuş, sorumluluklar altına girilmiştir. Bir koşuşmadır başlar. Bu arada ne kadar güzellikleri farketmediğimizi, kaçırdığımızı anlamak için emekli olmamızı bekliyeceğiz, çaresiz.
iltergh-29-12-a.jpgEmekli öğretmen bir tanıdığım, sokağımızdaki kestane ağaçlarının çiçeklerinin tek renk olmadığını daha şimdi farkettim, diyordu.
Bazıları seyahat edersem, sorunları unuturum diye düşünür. Gittiğimiz yerde problemleri kafamızda birlikte getirdiğimizi birden farkeder etmez, bavulu toplayıp yola koyulur, geri eve gideriz.
Bir de bakarız ki yaşlılık kapıya dayanmıştır. Emekli olunca ömrümüzün en güzel, harika zamanı, kesiti başlamıştır.
Toplantılara, konferanslara katılırız, bol bol okuruz, geziler yaparız, güler oynarız açıkçası. Zevklerimizi, hobilerimizi geliştirir, ihmâl ettiğimiz dostları ararız …
Şayet yetişkin çocuklarımızla sorunlar büyümediyse, ağrır yerimiz yoksa, sağlığımız yerindeyse. Daha önemlisi maddî sıkıntımız yoksa güneş ülkesinde yaşarken, mutluluktan uçarız.
Fakat, bu her zaman mümkün olmuyor. Tanınmış filozof Viktor Frankl diyor ki: “İnsanın temel prensibi mutluluk, saadet üzerine değil, duygu, haz, zevk üzerine kurulmuştur.”
Mutluluğun kötü bir yönü var, kısa süreli. Gerçi arkasından koşuyoruz ama tutamıyoruz, çabuk kaçırıyoruz.
Buna karşı bize anlamlı olana, olumlu şeylere dikkatimizi verirsek mutluluğun arkasından koşmamıza gerek kalmaz. Rahat bir şekilde sıcak yatağa gider, faydalı, kalıcı bir şeyler yaptık, diye düşünürüz.
Bir insana gülümsediğinizde onun içinde güzel sıcacık dünya açılır, o da bunu diğerine verir. Tatlı dil, güzel söz de aynı şekilde güzelliklere açılan kapılardan biridir.
Zaman zaman çakıllı, dikenli yollarla karşılaşınca omuzumuzdaki yükü ancak kendimiz taşırız. Buna da gerek vardır, duraklama, çekilen acılar, şikâyetler bizi olgunlaştırır.
Bazıları altının erimesine benzetir, metal eriyecek. Yoksa çekiçle istediği şekli veremez usta. Meydana gelen parlak, güzel bir cisimdir.
Yeter ki çektiğimiz, dayandığımız negatif deneyimler insana faydalı, olumlu şeyler yaptırsın, diğer nesillere örnek olsun.
İçimizdeki kuvvetin en etkili kaynağı minnettarlıktır. Şükretmesini bilirsek düşüncelerimizi temizler yeniden olumlu olmasını sağlarsak, sağlığımızı korumuş oluruz.
Gülün dikenleri olduğundan şikâyetçi olursak yaşama negatif bakmış oluruz. Halbuki güllerin güzelliğini gördüğümüz için şükredersek daha bahtiyar oluruz.
Minnettar olan birisi aynı anda mutsuz olamaz. İki duygu aynı zamanda birlikte barınamaz. Tehlike neye şükredeceğimizi gözden kaçırmak, görememek.
iltergh-29-12-b.jpgYaşadığımız her gün bize hediyedir. En iyisi bugünü, bu anı yaşamayı öğrenmektir. Ve her şeyden önce teşekkür etmeyi unutmamak gerekir.
Konferansını bitiren bir öğretmen katılanlara bakar. Salonu dolduran insanların yüzlerinden mesajını ilettiğinden emin olur. Artık son sözlerini anlamlı, etkili yapmalıdır. O anda açık pencereye bir küçük kuş konar, çok güzel öter. Öğretmen bir süre susar, sonra kararlı bir mimikle: “Konferans bitmiştir”, der.
Bu örnek anı yaşamayı çok anlamlı anlatıyor. Her gün doğan güneşi selâmlamalıyız. Her şey onun yirmidört saati içindedir, onun özünde dünler, yarınlar ve nihayet bir ömür oluşturulacaktır.
 
 
Her sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.
Yaşamak elindeyken bugüne bugün,
Ne diye bırakır, yarını düşünürsün?
Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar;
Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün. [Ömer Hayyam]
 
Sevgili ha-ber.com okurlarım bu düşünceleri yazarken eski alman Cumhurbaşkanı Karl Carstens’in eşi Dr. Veronika Carstens’in kurduğu vakfın (1983), çıkardığı bir dergiden [1] faydalandım. Sağlık üzerine daha çok kitapları da var.
Eczacı ve doktorlarımızın böyle bir dergiyi türkçe çıkarmalarını candan tavsiye ediyorum, lütfen tanıdığınız eczacı ve doktorlara bu yazıyı gönderiniz!
Geçmiş yıllarınızın en anlamlı, en güzel, en mutlu günü, 2009 yılının her günü olmasını diliyorum.
 
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
 
Kaynak:
[1] Natur und Medizin, Mitgliederzeitschrift der Fördergemeinschaft
der Carstens- Stiftung e.V., Nr. 6, Nov/Dez. 2008-12-03
Am Deimelsberg 36, 45276 Essen
Tel.: 0201 56 305 70, Fax.: 0201 56 305 60
www.naturundmedizin.de
 
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.