HAYALGÜCÜ OLMASAYDI

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 İnsanlığın bugün geldiği gelişmiş noktaya yükselmesi ancak hayal gücünün varlığı ile olmuştur. Yaşamımızın her alanında hayal kurmanın etkisi vardır. Buna açıkgözle görülen rüya denebilir.

Yerküreyi tepsi şeklinde açıklayan yer bilimcilerinin yanılgısını açıklayan bilim insanları, var olandan yola çıkarak dünyanın küre olduğunu, kendi etrafında ve güneşin etrafında döndüğünü tespit etmişlerdir.
Gezgincilerin merakı, onları destekleyen krallar sayesinde Amerika gibi bilinmeyen ülkelere ulaşılmıştır. Christoph Kolumbus’un asıl amacı altın, ziynet eşyası olmasaydı, medeniyete daha çok hizmet etmiş olacaktı.
Çocuk kitabı Gulliver’in Seyahatleri’ni okurken çocuklar gözlerini kapatarak dinlerler ve onunla yolculuğa çıkarlar.
Aslında 1726 yılında Lemuel Gulliver tarafından yayınlandığında yetişkinler için sosyal eleştiri amacıyla yazılmıştı.
Filozofların var olandan olması gereken düşünceleri, hayal ürünleri ile bugün en iyi idare şekli demokrasiyi ortaya koymuştur. İnsanlık hâlâ tam anlamıyla demokrasinin en mükemmeline ulaşamadı.
Sanata, edebiyata, teknoloji ve kısaca insan yaşamını etkileyen her alanda devleti tarafından desteklenen bilim insanları icat ve buluşlara imza atmışlardır.
Sanatçısını, edebiyatçılarını ve her alanda bilim insanlarını desteklemeyen politikaların hâkim olduğu ülkeler topallayarak ileri ülkeleri ve onların ürünlerini taklit ederler. Platon’un Devlet’ini, Morus’un Utopi’sini, Defoe’nun Robinson Crusoe’sini okumaya devam ederler.
Eski eserler okunmalı, ama yeni hayal gücü ile yeni şeyler söylenmeli, yeni icat ve buluşlara genç nesiller teşvik edilmelidir.
Anaokulundan itibaren önce eğitim esnasında, sonra ilkokuldan başlayarak tüm öğrenim sürecinde çocukların yaratıcılık becerilerini geliştirmeye önem verilmelidir. Bunun için eğitmen ve öğretmenlerin iyi yetiştirilip, göreve iyi hazırlanmaları gerekir. Çocuğa kalıp vermeden ziyade konuyu verip onları hür bırakmalı.
Bu satırları yazarken önümde Protestan cemiyetinin çıkardığı Himmel und Erde adında bir dergi var. Gökyüzü ve Yeryüzü diye çevirebiliriz.
Yuva, anaokulu yaşındaki çocuklara yaptırılmış çok güzel resimler. Verilen ödev: En çok isteyerek bulunduğun yerin resmini yap. Çok güzel resimler ortaya çıkmış. Evde, bahçede, yatakta ve en fazla tatilde, deniz kum güneş üçlüsü resimleri var.
Sahi, Almanya’da İslam dinî cemaatlerin yayınladığı tüm aileye hitap eden böyle bir dergi veya gazete var mı?
Beş yaşındaki torunumla güneş gelen yatağı plaj olarak düşünüp, yanımıza güneşlenirken sevdiklerimizi alalım, dedim.
Abisini, anne babasını büyükanne, büyükbabaları aldı. Sonra Çetin Ağabey’de gelsin, dedi. Çetin ağabey, yazın otelde tanıdığı garson olduğunu söyledi.
Küçücük çocuklar kendilerini seven insanları en derin, yoğun duygularla seviyorlar. Biz yetişkinler onlar gibi kendimizi hayal dünyasına bırakamıyoruz. Ancak onlarla birlikte olarak unuttuklarımızı hatırlamalı ve onları, hayal gücü yeteneklerini desteklemeliyiz.
On bir yaşında bir öğrenci piyano dersi aldığını söyleyince başka bir öğrenci ağız ve yüz çizgileriyle sen kimsin ki piyano dersi alabilirsin, der gibi bir vücut dili göstermiş. Bilhassa Türk çocuklarını böyle küçümseme ve ayrımcılığa karşı güçlendirmek gerekir. Hor görme öğretmenden dahi gelebilir, bunu akıldan çıkarmamalıdır.
Hayal gücü ile ilgili düşünce üretirken hiç unutamadığım, kendine güvenen çok kuvvetli bir kız öğrenci aklıma geliyor. Alman öğretmenine karşı gelerek benim annem de melek diyerek, meleğin saçını sarı değil, siyaha boyamıştı. Masallarda da prensesler hep sarışın diye itiraz etmişti. Siyah saçlı prenses olarak karnaval kutlamasına gelmişti.
Bu örnekle, çocuklarımızın hayal gücünü destekleme yerine kösteklemek isteyenlere fırsat vermeden, çocuğu evde kendine güvenen güçlü bir çocuk olarak yetiştirmekle mümkün olduğunu anlatmak istiyorum.
Böyle gelmiş, böyle gider diyenlerin hayal kurmaya ihtiyaçları yoktur. Kukla gibi onu diğerleri idare eder. Hiçbir değişikliğe ihtiyacı yoktur. Onlar zaten suya sabuna dokunmaz. Ona dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, sözü onun yaşam prensibidir. Başkalarının icadını en önce onlar kullanır. Hazırcı oldukları, düşünce üretmedikleri için onların fikrine başvurulmaz.
Okuyan, gezen, bakmasını görmesini bilen, sanata karşı ilgisi olan, kendini yetiştiren insan hayal gücünü iyi kullanır.
Aldırma Gönül Aldırma derken Sabahattin Ali gibi düşünür yazarların hayal ürünleri vermesine hapishanelerin bile engel olamadığına şahit oluyoruz. Duvara vuran deniz dalgalarını şiirinde haykırışa çevirmek için hayal zekâsı gerek.
Hayal gücü olmasaydı, yetenekli insanların rüyalarının gerçek olması için etrafında güzel, iyi bireyler, güçlerini karara çevirenler olmasaydı, bugün hayatımız çok kuru ve fakir olurdu.
Buzdolapsız, arabasız yaşayıp uçamayacaktık. Çeşitli bulaşıcı hastalıklarla uğraşıp, erkekleri baştan çıkarıyor diye güzel ve çekici kadınları cadı diyerek öldürmeye devam edip, düz bir tepside yaşayacaktık.
Gece gündüz, mevsimlerin varlığından habersiz olacaktık. Cep telefonu ve internette olmayacaktı. Sunucu bir kadına soruyor, eşinle nasıl tanıştın? Kadın şöyle cevap veriyor: Tıklayarak!
Hoşça kalın, ama sakın hayalsiz, rüyasız kalmayın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
 
Kaynak: Gemeindezeitung Himmel und Erde, Februar 2012 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.