Harika Çocuk

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 ”İşte harika çocuklar böyle görünüyorlar, büyüdükleri zaman:

Halâ çocukluklarındaki gibi gözler ışıl ışıl, cildi süt ile kan
karışımı, ama yüz hatları mesleğini ciddiye alan birikimli
yeteneğini yansıtıyor. Türk edebiyatında kalbim anlamına gelen
<Sinem> adı bu harika kızın soyadı <Altan> kırmızı ışıklarla gün
batımı demek. 1996 yılında Almanya’ya geldiğinde notalarla, piyano
tuşlarında parmaklarıyla anlaşıyordu.”
Christoph Stölzel [1]
Bütün büyük yeteneklerde olduğu gibi Sinem Altan beş yaşında piyano çalmıya, müzik eğitimine başlıyor. Aile geleneksel müzik severler, çocukların müzik eğitimine çok önem verirler. Daha önceki bir yazımda şahane keman çalan kardeşi Berk Altan’dan bahsetmiştim. Öğretmen olan annesinin güzel şarkı söylediğini yukarda alıntı yaptığım gazetede yayınlanan makaleden öğreniyorum.
Sinem daha yedi yaşında besteler yapmıya başlıyor. Bu nedenle Mozart’a olan sevgisini hemen anlıyoruz. Mozart kısacık ömrünün (1756-1891) on yılını konser seyahatleriyle geçirmiş. Yedi yaşında sahneye çıkan harika çocuk, disiplinli müzikçi baba Leopold oğlunu sorumlulukların altında erken ezdiğinden olsa gerek Mozart’ın içinde bir parça hep çocuk kalmıştır. O zaman fotoğraf çekme yoktu, fakat Wolfgang Amadeus Mozart tanınmış bir çocuk sanatçı olduğu için yağlı boya yapılmış çocukluk resmi var.
Sağlığında İstanbul’a gidemeyen Mozart’ı Sinem Altan (Mart 2009), kültürlerin sesi, konserler dizisinde götürdü de, bizim türk ailelerini Radialsystem’e V [2] götüremedi. Bu şahane konsere bilet bulamayarak eve geri dönen alman aileleri çoktu. Salon tıklım tıklım doluydu, ama maalesef türk aileleri yoktu. Halbuki udi Nuri Karademirli’nin büyük katkılarıyla hazırlanan konserler dizisinin tanıtımı Kasım 2008’den beri yapılıyor.
iltergh-06-04-b.jpg
“Mozart İstanbul’da ne arıyor” konserini Tiyatrom’a getirmesini Yekta Arman’dan rica ediyorum. Türk ailelerini alıştıkları yerlere götürmek belki daha kolaydır.
Nedenlerini, bu konserin güzelliğini anlatmaya geçmeden önce Sinem Altan’ın Tiyatrom’da yürüttüğü çok sesli çocuk korosu projesini hatırlatmakta fayda var.
Konserden coşku ile anlattığım başarılı bir iş kadını, berberim Sevim bana öğretmenim, yazmayı unutma Alman Operası (Deutsche Oper) tiyatro ve müzik yetenekli çocuklara her ay seçme sınavları yapıyor, dedi. Oğlu Atılım Ürgün daha on yaşında olmasına rağmen, opera personeli olarak alındı. Carmen gibi tanınmış opera oyunlarda sahneye çıkmaya başladı. Hatta çocuklara çalışmaları karşılığı harçlık dahi veriliyor. Atılım dördüncü sınıftan sonra liseye gidecek adaylar arasında.
Böylece çocuklar erken yaşta müziği sevecek, ufukları açılacak.
Sahneye çıkmaları benliklerine öz güven vererek farklı kültürleri hissedecekler. Dünya müziğinden evrensel örnekleri deneyerek öğrenirler. Sanatsal ve kültürel algıları geliştirilir.
Yetenekli çocuklar erken teşhis edilip geliştirilmezse okul çağında ve ileride davranış bozuklukları gösterirler.
Haydi anababalar güzel ve kültür şehrimiz Berlin’in bizlere verdiği fırsatları değerlendirelim.
Türklerden hep negatif haberlere vurgu yaparak, uyuma zarar veren alman basınından sık sık şikâyet edenlerin başında geliyorum. Sinem Altan’ın konserinden sonra isminden başka türk kimliğine alman basınında raslanmadı. Tek önemli olan harika bestecinin yaptığı sanat idi. O halde kötü ve negatif haberlere fırsat vermemeliyiz.
Konserde en mutlu duygu benim için o küçücük çocukları izlemekti. Katılımları bütün vücutları ile, elleri ayakları ile ritim tutuyorlardı.
Çil Horoz’umu ararken yedi, sekiz yaşlarında bir çocuk sahneye yaklaşıp, yere yatarak izledi. Rejisör Friedo Solter ile müzik kabare oyuncusu Alexander Voigt’e çocuklar çil horozu ararken yardım etmediler. Çil Horoz’un başına gelecekleri tahmin ediyorlardı, konuklar evde beklerken, Çil Horoz’u kurtarabilirlerdi belki. Bu başka bir horozdu ne ü ü ürü dedi, ne de kikeriki kikeriki, bu horoz bili bili diyordu.
Küçük Wolfgang’ın bir kuşu vardı, o ölünce çok üzüldüğünden, ona bir şiir yazmıştı. Müzik bilimcileri o şiiri besteleyip bestelemediğini halâ tartışıyorlar.
Mozart’ın Türk Marşını Sinem Mehter Marşı ile buluşturunca hepimiz kendimizi İstanbul’da zannettik. Sıra yağmur parçasına gelince Bay Solter salondaki çocukların ıslanmasına kıyamadığından İstanbul’da deniz üzerinden yağdırdı, hele o gök gürültüsü bateri çalan Tobias Schweda ile duyulmağa değerdi. Küçükler gözlerini kapatırken çakıl taş ve kum karışımını masayı ters çevirerek yağmur sesi çıkarması görülmeye ve dinlemeye değer muhteşem bir anı oldu.
Küçükler çok şey öğrendiler, elbette Pazar günü gibi bir aile gününde eğlence ve müzikle dinlenme de vardı. Aranjman, varyant gibi birçok müzik terimleri öğrendiler. Kulak eğitimi ihmal edilmedi. Bazı kelimeleri notalarla ritimle seslenmeyi öğrendiler. Bir saatlik konserde üç dört saatlik müzik dersi yaptılar, hiç zorlamadan.
Türk geleneksel müzik aletleri çok yönlü Özgür Ersoy’un ellerinde bağlama ve mey batı müzik aletlerine bazan cevap veriyordu, bazan birlikte sesleniyorlardı, Serdar Saydan’ın ellerinde def sihirlenmişti adeta, defin içine kum konmuştu, bir nevi eski iran defi acaip su sesleri veriyordu.
Jana Mosemann’ın flütü Sinem’in Piyano sesi ile bazan hüzünlü bazan sevinç duyguları veriyordu. Konser sonunda çocuklar müzik aletlerine dokunarak, yakından tanıma fırsatı verildi.
Sinem Altan 1985’de Ankara’da doğdu, daha 11 yaşında iken yurtdışı bursu almayı yetenek seçiminden sonra hak etti.
Kazandığı ödülleri, başarılarını ve şu anda yaptığı projelerle ilgili biyografisini ancak başka br makaleye sığdırabilirim.
iltergh-06-04-a.jpg
Georg Schwank Mozart’ın biyografisini şarkı olarak söyledi. Sinem bu bestesi ile çocukların müziğe olan ilgisini çekti.
At arabası ile şehirden şehre konser vermek için Avrupa’yı dolaşan bir çocuk, disiplini bir babanın hikâyesi bir masal gibi. Saraylarda kral, kraliçe, prens, prenseslere ve sarayın ve şehrin ileri gelenlerine konser verip, hayaller kurmak her çocuğun fantazi dünyasını geliştirir. Mozart kraliçelerin elinden hediyeler alıyordu.
Başta harika kızımız Sinem Altan’a, hepsi ayrı çok yönlü konser arkadaşlarına başarılar diliyorum. Bu projeyi okullar için tekrarlamalarını ve anababaların çocukları için takip etmelerini diliyorum.
Bu konserle uyum diye papağan gibi tekrarlayanlara katılım diye cevap verdiniz, türkçe diline kısıntı getirenlere karşı alman çocuklara çok sayıda türkçe sözler öğreterek,
bir dil bir insan, çok dil çok insan, diyerek güzel bir cevap verdiniz.
Tekrar tekrar başarılarınızın devamını diliyorum.
  
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
[1]
Christoph Stölzl, Berliner Tagebuch
Kolumne in Berliner Morgenpost S2 v. 23.03.2009
[2]
Radialsystem V, Holzmarkstr. 33, 10243 Berlin, Tel.: 030 288 788 588
www.radialsystem.de
Foto: Wikipedia
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.