HANGİSİ FITRAT

ABONE OL
11:52 - 23/10/2020 11:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

HANGİSİ FITRAT 

 
Her durumu, aslıyla, gerçeğiyle değil de, fıtratla açıklamak moda oldu ne yazık ki son günlerde!..
 
İş kazalarını ve ölümleri fıtratla açıklamanın kaçamak bir yanıt vermek ve gerçeği maskelemekten öte olmadığını biliyoruz. Ecele inanmamak mümkün değil, “Ömür bittiğinde ölüm ne bir an gecikir, ne bir an önce gelir bildirisi var ayette, (A’RAF 34: Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler)
 
Bu yanına inanıyoruz şüphesiz ama Allah akıl da vermiş, tedbir denen bir olgu da var ve de dikkate almak gerekir ki ecel de, ecel-i kaza, ecel-i müsemma diye ikiye ayrılıyor. Yani müsemma olan ecel, yukarıdaki ayette sözü edilen, ertelenemeyen ecel, Allah’ın takdir ettiği ecel. Ecel-i kaza ise, tedbirsizlik nedeniyle, daha önce gerçekleşen ecel ve gerekli tedbirle bunu, ecel-i müsemmaya kadar uzatabiliyoruz. Ecel-i müsemmayı değiştirmek ise, bizim elimizde de değil, mümkün de değil. Peygamberimiz de buna vurgu yapmış: Deveni sağlam kazığa bağla, tedbirini al, ondan sonra Allaha emanet et diye. Ha buna rağmen başına bir şey gelirse, bu ecel-i müsemmadır, işte o zaman de fıtrat diye, o zaman de, eceli geldi diye ya da kader diye…
 
Demek ki iş yerlerindeki tedbirsizlikler nedeniyle olan ölümler ecel-i kaza olduğundan, fıtrat gereği olmuyor!
 
Özetle iş kazalarını fıtratla açıklamak, gerçekleri görmezden gelmeye çalışmak, örtbas etmek çok yanlış bir davranış olduğu gibi, zavallıları bile bile, göre göre ölüme göndermek, bile bile öldürmek, katletmekle eşit hatta!..
 
Ama kadın erkek konusundaki fıtrat açıklaması çok daha başka. Şayet amaç, pek çok kez olduğu gibi gündem şaşırtmak, örtbas etmek, başka cenaha çekmek değilse, doğru bir söz. Sırf söyleyene güvensizlik nedeniyle, her iyi görünümlü dediği ve yaptığının altından daha sonra başka bir şey, çok farklı, hatta tersi bir şeyler çıkıyor oluşla, kuşku da uyandırmıyor değil gerçi ama şimdilik yiğit öldürülse de, hakkı yenmemeli diye düşünüyorum…
 
Üstelik tekrar açıkladı, eş değerdir dedi, yanlış anlaşıldı, maksatlı haber edildi dedi ama dedim ya güvensizlik hâsıl oldu bir kez, o nedenle, bu açıklamaya rağmen, hâlâ buzağı aranmaya çalışılıyor, öküzün altında mı, ineğin mi o şimdilik bilgimiz dışı…
 
Evet, fıtrat sözcüğünün anlamını biliyorsak, kadınla erkeğin fıtratı gereği, eşit olmadığını da biliyor olmalıyız!
 
Fıtrat: Yaradılış, hilkat.
 
Yaradılış: Bir kimsede doğuştan bulunan vücut ve ruh özelliklerinin tümü, mizaç, huy, tıynet, cibilliyet.
 
Sözcüğün anlamı bu ve bu anlam ışığında değerlendirildiğinde de hayır, fıtratı gereği de eşittir demek mümkün değil, üstelik çok yanlış ve de cehaletle bağdaşır bir söz…
 
Dersek ki kadınla erkek aile içinde, sosyal hayatta, iş hayatındaki haklarında, tüm yasal haklarında da eşit değildir, işte o zaman yanlış, o zaman çirkin ve büyük haksızlık ki Cumhurbaşkanı da zaten bu anlamda söz etti. “Kadınla erkek fıtratları gereği eşit değildir, eşit olamaz” dedi. Örnek olarak da, “Hamile bir kadın (ki bence hamile olmasa bile) erkeğin çalışabildiği ağır işlerde çalıştırılabilir mi” dedi. Doğru, yaradılışı gereği, fizik yapıları da, fizik güçleri de, duygusal donanımları da eşit değil kadınla erkeğin. O nedenle de, fizik güç gerektiren, sadece erkeğin yapabileceği ağır işleri yapamaz istisnalar dışındaki kadın.
 
(Güçlerin eşit olmadığı yerde, eşitlikten söz edilemez. Güreşte bile, farklı sıkletlerdeki güreşçiler karşılaştırılmaz ki eşitlik hâsıl olup müsabaka da adil olsun)
 
O lafında ve buraya kadar bir sorun yok gerçi ama öylesi önemli bir günde, orada bulunuluş amacına rağmen, bu lafın gereği yoktu, konuyu başka yöne çekmenin de, başka şeylerden söz etmenin de, konuya sadece fıtrat açısından değinip, sözün ardını getirmeksizin, bu kadarcık bir sözle geçiştirmenin de…
 
Daha önemli konular vardı, dağ gibi sorunları vardı kadının, devlet koruyamıyor, suçlulara gerekli cezayı vermediği gibi, her defasında, şiddet uygulayan, döven, söven, öldüren erkeğin, ifadesini alıp serbest bırakıyordu. Devletin bu davranışı, “Eline sağlık, bu yaptığın suç değil, git, istediğin zaman yine aynını yap” demenin bir başka türlüsü…
 
Bunlara değinmeliydi, kadının asıl yerinden, değerinden, öneminden söz etmeliydi, kadına haklarının iade edilmesinin hazırlığında olunduğundan söz etmeliydi. Hatta özür dileyerek, bu konuda, çok geç kalındığından söz etmeliydi. Bu konuda, çok ciddi kararlar alındığından, yasalar çıktığından, kadınların yaşam haklarının devletçe güvence altında olduğundan… Çok ciddi boyutlu tedbirler alındığından ve de bundan böyle, böylesi erkeklerin, rahatlıkla bu davranışlarına devam edemeyeceğinden, elini kolunu sallayarak gitmesine izin verilmeyeceğinden ve de çok ağır cezalar uygulanacağından söz etmeliydi.
 
Güvencesi olmayan, yardıma gereksinim duyan kadınların, çocuklarıyla birlikte, devletin güvencesi altında olacağından söz etmeliydi. Erkeklerle kadınların birbirlerinden farklı üstünlükleri ve eksikleri olduğunu ve zaten evliliklerin de bir yandan bu eksiklerin ve üstünlüklerin bir araya getirilerek bütünleşmek, tamamlanmak amaçlı olduğundan söz etmeliydi. Fıtratları dışında, her konuda eşit olduklarını, üzerine basa basa ifade etmeliydi. Uyarmalıydı erkekleri, çekinmelerini temin etmeliydi. Bu nevi erkekler için, rehabilite merkezleri açıldığının müjdesini vermeliydi. Bu nevi erkeklerin oralarda eğitime ve ruhsal tedaviye tabi tutulacağının müjdesini vermeliydi.
 
Tüm vatandaşların güvencesinin temininden de sorumlu olduğunun görev bilinciyle hareket etmeliydi. Sadece fıtrat boyutunu ele alıp, diğer çok önemli konuları geçiştirerek, suya sabuna dokunmaksızın günü ve anı kurtarmaya çalışmamalıydı. Bunun yerine, şu an rahmetli de olsa, annesi, eşi ve kızları da olan bir devlet başkanından, her ne kadar kendileri güvence altında da olsalar, her şeyden önce bir evlat, bir eş, bir baba olarak, kadınların mağduriyetlerine, acılarına, ezilmişliklerine, ötelenmiş, yoksanmışlıklarına, haklarının ellerinden alınmışlığına duyarlılıkla yaklaşması gerekirdi.
 
Bir Cumhurbaşkanına yakışanı da, yapması gereken de buydu!
 
         Ayrıca kendisi aynı zamanda sıklıkla dinden bahsediyor ve dindar olduğunu, Müslüman olduğunu iddia ediyordu, o nedenle, Peygamberin erkeklere nasihat ederek, “Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü Teâlâ’nın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin)  dediğini unutmayarak, emanete asla ihanet etmemeli, edeni de affetmemeliydi!
 
Kim bilir belki de başkaydı amacı ve o doğrultuda doğruydu davranışı. Bilemiyoruz ki artık neyi neden söylediğini de, neden yaptığını da!..
 
Ancak çok sonra anlıyoruz altında yatan gerçeği!
 
Perihan Reyhan Alkan

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.