HANGİ HÜRRİYET?

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Hürriyet kelimesi Arapçadan gelme, sözlük anlamı özgürlük. Kendi başına buyruk bir yaşam sürmek.

Okulda öğrenci iken hürüz, birlikte yaşadığımız insanların yaşam sınırının başladığı yere kadar, diye öğrenmiştim.
Türkiye’de iken hür olmanın rahatlığını, Almanya’ya gelince karşıma her fırsatta yabancılar için yapılmış kanunlarla sınırlanınca daha bilinçli kavradım. Berlin’de bir ilçeden öbür ilçeye taşınma, serbest iş yapma yasağı mührü ilk pasaportumda hâlâ var.
Buna karşı, Almanya’da kadınların yurtdışına çıkabilmesi için eşinin veya babasının imzası gerekmiyordu. Eşimin imzasını yıllar sonra fark ettim. Yani onun imzası, izni, olmasaydı yurtdışına seyahate bile çıkamayacaktım. İlk pasaportumda böyle bir imza var, yıl 1970. Genç okurlarım bu satırları okurken şaşıracaklar.
Dr.hc. Joachim Gauck Cumhurbaşkanı adayı olur olmaz hürriyet sözünü, görevine başlamadan temel kavram olarak açıkladı.
Filozof Friedrich Hegel’in, Freiheit als Einsicht in die Notwendigkeit, kavramını ana hat olarak çizdi. Yani hürriyeti ihtiyacın olduğu kadar kullanma hakkı. Sana ait olmayan bir sermayeyi, bir malı çalmak izni vermiyor.
Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birleşmesi, biz halkız sloganıyla bireyler birleşerek savaşsız, kan dökülmeden baskı rejiminden hürriyet rejimine geçti. Böylece bütün dünyaya olağanüstü bir değişim, bir hareket getirdi.
Doğu Almanya’da yaşayan insanların hepsinin işi vardı. Ama ancak komünist rejimiyle idare edilen ülkelere seyahat edebiliyorlardı. Birey devamlı aşırı kontrol, baskı altında idi. Yazarlar düşündüklerini yazamıyor, rejisörler fantezilerini kullanıp istedikleri oyunları kurgulayamıyor, sanat dalları hür uygulanmıyordu.
Henüz en mükemmel demokrasiye ulaşılmadı. Ama her şeye rağmen en iyisi içinde yaşadığımız Avrupa kıtasında gelişti. Demokratik haklarımızla hürriyetimizi korumak, kullanmak için sorumluluk almayı bilmeliyiz.
Sen vatandaş olarak politikaya karışmazsan, senin adına politika yaparlar. Almanya’da oturmuş bir sistem, adım adım yükselme var. Tanınmış politikacıların biyografisini inceleyince görülebilir, merdivenleri basamak basamak çıkmışlardır.
En son, Berlin Eyalet Milletvekili Ülker Radzivill’in başkanlık yaptığı Sosyal Demokrat Partisi Göç Çalışma Kolu yönetim ve başkanı seçiminde çok güzel gözlem yapabildim.
 
Protokole önden yer ayrılmamıştı. Federal ve Eyalet Meclis Parti Grup Başkanları, Uyum Kadın ve Aile Bakanı, seçtiğimiz Milletvekilleri, İlçe Belediye Başkanları halkın arasında oturdu. Davranışlarıyla bizi biz yapan sizsiniz diyorlardı seçmenlerine. Bakanın yanında korumaları olup olmadığını dahi fark etmedik.
Toplantı tam zamanında, hatta dakikasında başladı.
Seyahat özgürlüğü, başka bir ülkede yaşama hürriyeti bize karşılaştırma imkânı veriyor. İnternet devrinde ülkeler birbirinden isterlerse çok şey öğrenebilirler. Nitekim değişim iyi ve kötü taraflarıyla oldukça hızlı gidiyor. Hollanda Başbakanının Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını karşılamaya bisikletle geldiği aynı saatte Türkiye’de duyuldu.
Özgür olmayı doğru anlamazsa insan, toplumu aynı yapmaya özen gösterir. Kendi arzusuyla insanlar bir gruba ait olup o grup içinde hür hareket etmekle yetiniyor. Üniforma giyerek bir spor takımına girme gibi. Savaş alanlarından haber raporları gönderen gazeteciler isteyerek o mıntıkalara gidiyorlar.
Her düşündüğünü insan Almanya’da söyler ve yazar isterse. Ama sonucuna katlanmak şartıyla. Hapse girmez kimse, ancak toplum ona hürriyetinin sınırını gösterir.
Türk kökenli bir öğretmen, otuz kırk senedir alman öğretmenleri Türk çocuklarının adlarını doğru söylemeyi öğrenemediler dediği ve basında yazdığı için başına gelenleri anlatırsa bir roman olacağını söylemişti. Buna da şükür hiç değilse hapsedilmiyor. İzolasyon, işyeri değiştirme ile sınırlanır.
Alman toplumunu demokratik toplum yapan üç ana hatı şöyle sıralıyor Dr. Joachim Gauck:
Hürriyet, Sorumluluk, Hoşgörü.
Tüm insanları renkleri, dinî inanışlarıyla kabul etmeyi, hoşgörüyü bütün Almanların aynı seviyede benimsediği söylenemez. Daha doğu batı arasındaki duvar yıkılırken, göçmenler ile almanlar arasında görülmez duvarlar örüldü.
Çoğu Doğu Almanya kökenli Naziler kültürü, dinî başka olduğu için göçmenleri öldürdüler, yaktılar. Bu vahşete, bu mantığa söylenecek söz bulmakta zorlanıyorum.
Yeri gelmişken duymayan, okumayan genç anneler, babalar aşırı sağcı parti veya organizeleri aynı düşüncede olan kadın üyelerini eğitim yuvalarına yönlendirmişler. Çocuğunuzun gittiği yuva ve okulda eğitmen ve öğretmenleri dikkatle izleyiniz. Çocuğunuza okulda neler yaşadığını anlatma alışkanlığı vermeyi ihmal etmeyiniz. Özel okullar yapılmalıdır.
Hürriyetimizi kısıtlayan önyargı ve düşmanlıktan şikâyet ederken, karşı olmak için görev ve sorumluluk almalıyız.
Bu sabah Almanya Radyosunda (Deutschlandradio) Avrupa sınırlarına gelen kaçak sığınmacıların Yunanistan’a Türkiye’den geldiğini söylediler, sanki gelenler Türklermiş gibi. Eşim hemen telefon edip düzeltti, Türkiye’den değil Türkiye üzerinden geliyorlar. Bu uyarmayı bir alman yaparsa medyada daha etkili oluyor. Eşime vasiyet yazacağım, ben senden önce ölürsem, seni Türklere emanet edeceğim, Türkler senin hakkını nasıl öder, diyorum.
Alman akrabalarımız Türkiye veya Türklere karşı önyargılara, düşmanlıklara daha etken, duyarlı, sorumlu davranıyor.
Türk Toplumu Başkanı Kenan Kolat’ın diliyle, artık biz Türklerin, diğer azınlık grupların da Cumhurbaşkanı olan Gauck’un baskı rejiminde yaşarken teselli bulduğu alman halk türküsü ile makalemi bitirmek istiyorum:
Düşünceleri kimse tahmin edemez, onlar hürdür.
Gecenin gölgeleri gibi, onlar uçarlar.
Kimse bilemez, hiçbir avcı silahı ile vuramaz.
Düşünceler hürdür…
[Die Gedanken sind frei ! Metin: Hoffmann v. Fallersleben, 1842]
Özgür Kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
 
Kaynak:
Joachim Gauck, Freiheit, ein Plädoyer, 5.Auflage, 2012
Verlagsgruppe Random House, www.koesel.de
ISBN 978-3-466-37032-0
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.