HALKA GÜVEN VERİLMELİDİR!

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılın ilk çeyreğinde uluslar arası ilişkiler ve güvenlik alanında yüzyıl boyunca önemli değişimlere yol açacak kararlar alınıyor ve uygulanıyor

Oysa; Bu kaotik süreçte Siyasi parti genel başkanları nelere odaklanmıştır?

İstihbarat ve güvenlik birimleri nelere odaklanmıştır?

Dünya yeniden şekilleniyor
İdeolojiler yıkılıyor.
Sistemler değişiyor.
Globalleşme/küreselleşme rüzgarları Ulus-devletleri temelinden sarsıyor
Dünya’da sınırlar kalkıyor
Egemenlik sınıf değiştiriyor

Kendilerini yenilemeyen ulus devlet ve milletler tarih maratonunda yarışı kaybeder
Ulusal çıkarları korumayan, korumakta acziyete düşen devlet kurumları meşruiyetlerini kaybeder.

Bekle-gör tavır al lüksü ile devletler hareket edemez, aktif politikalar şarttır
Güçlü ekonomi, dış politika ve caydırıcı askeri güç üç önemli ayaktır. Caydırıcı istihbari güç bunları destekler. Bunlarında iç istikrardan geçtiği için zorlu bir dönemde iç kavgaların ülkeye zarar verdiği ortadadır.

Türk istihbaratı ABD-İngiltere ve İsrail endekslidir. ABD karşıtı, İsrail karşıtı iktidar karşıtı kişileri ve örgütleri takip etmektedir.

Ankara’da terörle mücadele mükemmeliyet merkezi, PKK terör örgütüne yönelik değil. ABD karşıtı El Kaide ve İsrail karşıtı Hizbullah ve İran’la ilgili stratejik planlamalar peşindedir.
Güvenlik zafiyeti, devletin stratejik tercih şaşkınlığından kaynaklanmaktadır.

Her kurumun kendini yenilemesi gerekir.
Aktif politika izlenmesi gerekir. Kamuoyu yanlış yolda yanıltılmak istenmektedir. Türkiye’deki kişi ve kurumlar, stratejik aktör pozisyonu almalıdır. Başta TSK olmak üzere MİT ve Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı gibi kurumlar gizli işler değil dış politikaya hakim dünyadaki gelişmeleri takip eden analiz yapan kurumlar olarak halka güven vermelidir.

Halktan gizlenmiş ülke yönetimi olmaz. Bugün kurumlar, halktan gizli kararlar almaya çalışıyor.

Diğer ülkelerdeki finans kuruluşları ve holdingler, ülkenin bağımsızlığı ile birlikte iç ve dış tehdit analizlerini ulusal duruşla sergilerken, Türkiye’deki çok ulusların stepnesi haline gelen özel sektör kuruluşları, çıkarlarını ülke çıkarlarının üzerinde görmeye devam ediyor.

Milli siyaset belgesi kapsamında aydınlar ve medya, en önemli tehdit olarak Batı karşıtlığı, ABD karşıtlığı, İsrail karşıtlığı, Avrupa Birliği karşıtlığı, irtica, başörtüsü, imam hatip okulları, namaz gibi konuları gündemde tutarken, toplum çözülmekte, devletin etkin güç kullanımı önemli zafiyet göstermekte, karar alma refleksi kırılmaktadır.

Devletin temel kurumları arasındaki gerginlik, güvensizlik belli çevrelerce teşvik edilmektedir.

Bağımsızlık savaşı yürüten meclis suskun! Medya şaşkın. İşadamı küresel sermaye sözcüsü, aydınlar suskun.. Ülkeyi bu duruma getirenler ise ahkam kesmeye devam ediyor.

Halk kime destek vereceğini düşünüyor. Siyasiler, gazeteciler, akademisyenler konuşurken ülke yönetiminde karar vericiler adına görüntüsü altında konuşuyor. Milletvekilleri Genel başkanın ve parti yetkililerin kararlarına el kaldırmaktan başka bir görevi olduğunun olacağının farkında değil. Kendi iradesi değil kendini aday yapan iradenin iradesine uyma yükümlülüğü içinde hareket ediyor. Ama çok konuşuyorlar, vaatlerde bulunuyorlar.

Bir kısmı zehir kusarken, bir kısmı toplumu ayrıştırmak için elinden geleni yapıyor. Büyük bir hınç, kin, öfke ve nefret dalgası topluma şırınga ediliyor.

Ülkenin dağ gibi sorunları tartışılmıyor. Oyun içinde siyaset oyunu oynanıyor.
Aydınların suskunluğa büründüğü, konuşmaktan çekindiği, korku ortamında, topluma güveni kim nasıl ne şekilde verecek? Düşünülmesi gereken temel konu budur.

Ancak Unutulmamalıdır ki karamsarlık bulutları ortamında bile Türk Milleti duyarlı zinde yetişmiş, birikimli, donanımlı evlatları ile çıkış yolu bulmuştur, bulacaktır.

GÜNÜN SÖZÜ: Korkuyu etkisizleştiren temel gerçeklik, cesaretle bezenmiş bilgidir.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.