HALİM EVDE YALNIZ

ABONE OL
16:13 - 21/05/2021 16:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bir insan yalnız bir şey yapmak ister. Müzik dinlemek, resim yapma, gezme, dolaşma ve alışveriş olabilir. Evde bekleyen bir aile ferdi varsa, insan sevinir, rahatlar eve gelince.

Meslektaşım, yazar, öğretmen Halim Demirci arzu ederek yalnız kalmadı. Son yıllarda altmış yıllarında göç yoluna gidenlerde sık sık yaprak dökümü işitiliyor.

Eşi Saadet Hanım 16 Mart 2017 tarihinde Halim Bey’den, sevdikleri çocuk, torun ve dostlarından ebediyen ayrılıyor.

Saadetsiz Geçen Bir Yıl, başlığında günlük eşiyle konuşur gibi mektup yazıyor. Dönüşü olmayan ayrılığın verdiği hasret, acıyı kelimelere dökmek hayli zor.

Kitabı okuduktan sonra, Ümit Yaşar Oğuzca’nın metnini yazdığı, Avni Anıl’ın bestesi olan Ağla Gitar, şarkısını Özdemir Erdoğan’ın yorumundan defalarca dinledim.

Birlikte oturduğu evde eşyaları, tatil yaptıkları mekanlar, gezdiği sokaklar, çocukları, torunları, sevdiklerine adeta ben ağlıyorum, onu hatırlatan her şey, herkes ağlasın, diyor.

Hani Türk kültüründe erkek kahramandır, ağlamaz, üşümez ceketini çıkartır, sevdiği kadına verir. Üzüldüğünü göstermez, söylemez. Zira böyle zayıflık gösterilen duygular çocuk ve kadınlara aittir. Beklentilere rağmen yazarlığı, sanatın her kolunu erkekler üstlenmiş. Türk müziğinde bestekârlar yüzde doksan dokuzunu teşkil ediyor.

Makalelerimde erkek çocukların korunması gerektiğini tekrarlarım, çünkü çok önemli bulurum. Açığa çıkarılmayan duygular, bir su borusunda veya yanardağ gibi birikince patlar. İyi yetişmiş, terbiyeli erkekler şiddeti kendine uygular, yani hasta olur.

Halim Bey, acılarını, üzüntüsünü yazmakla hem içini boşaltmış hem de edebiyatımıza bir eser bırakmış. Türk edebiyatında mektup, günlük yazılmış eserlerin hemen hemen yok olduğuna, Gültekin Emre dikkat çekmişti. Ebedi ayrılıktan sonra günlük yazılı kitabı ilk defa okudum.

Saadet Hanım’ın ölümünden iki yıl önce Saadetli Yıllar kitabını yazmış, birlikte yaşamlarını ayrıntılarla anlatmıştı. Kitabın tanıtımı için yazdığım makaleyi arşivden okuyabilir, sevgili okurlarım. O zaman kendisine çok iyi yaptığını, eşi sağken yazmasının en güzel hediye olduğunu, söylemiştim. Sevdiğimiz insanlara sağlığında duyguları söylemeli, saygı göstermeli. Öldükten sonra çok geç olabilir.

Zamanında gösterilmeyen duygular, çoğu kez mezar başında söyleniyor. Kitabı iki gecede okudum, ama günlerce düşündüm nasıl yazacağımı. Kendisinden izin aldım, yazmak için, çünkü bu kitap piyasa kitabı olarak düşünülmemiş, O’nun en yakınları, akrabaları ve dostlarına sunulan bir armağan çalışması. Bu benzeri olmayan içtenliğe lâyik olmam gerekiyordu.

Ekrem Güyer’in metni, Rıfat Ayaydın’ın bestesi Unutturamaz Seni Hiçbir şey, şarkısını yine Özdemir Erdoğan’ın yorumundan dinledim.

Hiç kimse, hiçbir şey unutturmasın Halim Bey, Rüştü Kam ve Hüsnü Özkanlı gibi sevgi ve huzurlu geçen evlilikleri. Yabancı bir ülkede tutunacak dalımdın, diyerek birlikte geçirilen uzun bir zaman var. Çocuklarını, torunlarını severken bile eşinin yokluğunu hissedip, acısını çekiyor.

Yazıyorum, çünkü çevremize bakalım, eşini kaybeden emektar ilk nesle yardım edilebileceği konusunda fikir üretilmeli, diye düşünüyorum. Örneğin derneklerde eşini kaybedenler çay eşliğinde içlerini dökseler. Derdi aynı olanlar bir araya gelirse yas tutma süresi, çekilebilir hale getirilebilir.

Emeklilerin yemekli kutlama etkinliğinde, katılanlar listesinde yalnız çiftlerin adı vardı, tanıdığım yalnız yaşayanların hiçbirisi katılmamıştı. Türk toplumu yalnız yaşama zorunda olanlara karşı davranışını gözden geçirmeli.

O gitti, bir daha gelmemek üzere. Sözümün önünü de sonunu da en iyi o dinlerdi, diyor, Halim Bey. Demek ki yalnız kendi okuyup, yazmamış, eşini de birlikte geliştirmiş. Eşlerden birisi geride kalırsa veya başka yola giderse zaten bir ömür beraber yaşam mümkün olmazdı.

Bir yıllık zamanda ayrılık bedenen olursa, geride kalan ölenin ruhunu, manevi varlığını, bıraktığı değerli anıları içlerinde, benliklerinde çoğaltarak korur, yaşatır. Geride eser bırakanların ruhları ölümsüzdür.

Ne mutlu ki, Halim Bey eşinin arkasından şöyle diyebiliyor:

“Dünya ne kadar kirlense de SEN hep temiz kaldın ay yüzlüm.”

Üzüntüsünü bütün kitabında anlatıyor, kısa bir alıntı:

Yaşamın kısa devre yapmış sıkıntıları içindeyim, SEN gittikten sonra. 55 yıldır bizdik birimiz gitti, ben kaldım. Mutluluğun berrak ortamında yaşarken, SEN gittin, ben çöl susuzluğun çorak topraklarında öksüz kaldım.”

Kitabın kapağı düğün resmiyle başlıyor, son sayfasında Halim Bey’i eşinin mezarı başında üzgün, dua ederken gösteren fotoğraf, 270 sayfa kitabı özetler nitelikte.

Bir resim, bin söze bedeldir.

Ağlamak ayıp değil, lütfen çevrenize bakıp yalnızları ihmâl etmeyin.

İlgiyle kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.