HALEP PARİS’TE ŞEYTANIN BACAĞINI KIRDI!

ABONE OL
11:46 - 23/10/2020 11:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Daha önce ikisi Paris’te olmak üzere, 3 Grand Slam finali kaybeden Romen tenisçi Simona Halep, bu sefer elindeki fırsatı kaçırmadı ve daha önce ABD Açık’ta şampiyonluğu bulunan Amerikalı rakibi Sloane Stephens’i 3 sette 3/6, 6/4, 6/1 mağlup ederek ilk Slam şampiyonluğa uzandı.

Böylece Halep, bir türlü büyük bir kupaya uzanamayan dünya bir numaraları listesinden bir isim daha eksildi, aynen bu yıl Avustralya’da kendisini yenerek ilk büyük şampiyonluğunu kazanan Caroline Wozniacki gibi! Maçtan önce “Daha önce üç final kaybettiniz, bunu da kaybedersiniz ne olur?” sorusuna Halep’in verdiği yanıt çok ilginçti: “Daha önce üç finali kaybettim ve kimse ölmedi herhalde yine kimseye bir şey olmaz!”

Paris’te finale giden yol, Halep için çok kolay olmamıştı yine zaten. Henüz ilk turda Riske’ye karşı kaybettiği giriş seti, çeyrek finalde Alman şampiyon Kerber’e karşı zorlanarak 6/7, 6/3, 6/2 kazandığı maç, nihayet yarı finalde, diğer çeyrek finalde Sharapova’yı resmen dağıtan eski şampiyon Muguruza’yı beklenilenden çok daha kolay bir şekilde 6/1, 6/4 yenmesi, onu yine geçen seneki gibi finale çıkarmıştı. Geçen seneki finalde ise Jelena Ostapenko’ya karşı beklenilmedik şekilde kaybettiği maç, hala yaralı tilki gibi beyninin içinde gezinip duruyordu. Zaten bunlara ek olarak 2014’te Paris’te Sharapova’ya karşı kaybettiği finali de düşündüğümüzde, bugünkü finalde, dünya 1 numarası olarak gelen Romen şampiyonun üzerinde endişe duyacağı çok şey olduğu ortaya çıkıyordu. Finalde ona moral vermeye gelenler arasında Georghe Hagi, Nadia Comaneci gibi Romen spor dünyasının ilahları vardı; her biri bugün 1.68 boyunda ki bu küçücük kızın adını devler listesine yazdırmasını ve yerinde izlemek için gelmiş, onun ailesi, takımı ve hocası Daren Cahill’in yanında tribünlerde yerini almıştı.

Geçen yılın Amerikan Açık şampiyonu Sloane Stephens ise, hiçbir final maçı kaybetmemiş bir tenisçi olmanın özgüvenini yaşıyordu maçtan önce.

SLOANE STEPHENS’İN ISRARLI VE BAŞARILI “AGRESİF MÜDAFAA OYUNU”

Maça her iki tenisçi servislerini kazanarak girdikten sonra forehandini fileye takan Halep’in bu hediyesiyle, rakibinin servisini kırarak durumu 3/1’e getirdi ve ardından 5/3’e kadar da bu avantajını korudu. İlk setin son oyununda kendi servisinde zorlanan Stephens, sonuçta ilk seti 6/3 kapanmayı başardı ve hatta bu hızla ikinci setin giriş oyununda de rakibinin servisini tekrar kırdı ve 2. sette de 2/0 öne geçti. O ana kadar oynanan maçın akışına baktığımızda şunu görüyorduk: Amerikalı tenisçi çok iyi müdafaa yapıyor, ortaya derin toplar atıyor ve gerektiğinde geriden olmadık açılar yaratarak güçlü bir direnç oyununa sahip rakibesi karşısında kontrolü elden bırakmıyordu. O anda Halep, kendi oyunu ve taktiği içerisinde çaresiz görünüyordu ve herhalde stadyumda ve televizyon başında hala kendisinden bugün şampiyonluk bekleyen insan sayısı %10’u geçmezdi.

HALEP’İN KADERE DOĞRUDAN MÜDAHALE KARARI

İşte o anlarda Halep, maçın gidişatına müdahale etmeye karar verdi. “Asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl” der gibi oyunu hızlandırdı ve birden sık sık fileye gelmeye başladı. Üst üste köşelere giden “stroke” voleler, rakibini hataya zorlayarak patlayan forehandler ve backhandler, ortaya bambaşka bir tablo çıkardı. Aklında geçen sene kaybettiği maç vardı ve benzer hatalar yapmamaya karar vermişti bir anda. Maçı kazansa da, kaybetse de, dizginleri kendi elinde tutmaya karar vermişti. Önce Stephens’in servisini 0’a karşı kıran Halep, ardından kendi servisini de aynı şekilde tamamlayıp, şaşkınlık yaşayan Amerikalı’yı tekrar kırdı ve 4/2 öne geçti. Her ne kadar skor 4/4 de eşitlense de, agresif oyununu ve hatta bu başarıya aç öldürücü ruh halini (killer spirit) kaybetmeyen Halep, direkt sayıya dönüşen geri vuruşlarıyla ve her topa yetişmeye kararlı ayaklarıyla, seti 6/4 kapadı.

3. sete Halep, ikinci setin aksine oyuna hakim ve morali yerine gelmiş bir dünya birincisi gibi başladı. Her puanı dikkatli ve ısrarla ayrı ayrı düşünerek konsantre bir şekilde oynadığı her halinden belli olan Halep, skoru inanılmaz bir hızla 5/0’a taşıdı. O andan itibaren Sloane Stephens’in tek yapabildiği son setin onurunu kurtarmak için “halka”yı kırabilmekti. Bunu başardı da. Ama kararlı Romen maçı 3/6, 6/4, 6/1 kapayarak üzerindeki o büyük yükten kurtulmayı başardı! Artık bugün “kimse ölmediği gibi”, bütün Romanya sokaklarda ve barlarda bu zaferi kutlayabilecekti! Simona ise mikrofonda artık son oyunda zor nefes alabildiğini ve tenise başladığı günden beri bu anı beklediğini herkese açıklayabilirdi. Mağlubiyeti çok zarif bir şekilde karşılayan rakibi Stephens ise “zaten kaybedeceksem dünya bir numaraya kaybetmeliydim” diyerek kendisine bir çiçek daha yolladı…

Halep’ten tam 40 yıl önce bir başka Romen’in Virginia Ruzici’nin kazandığı Paris Açık’ı kazanan tek diğer Romen ise, en hayran olduğum stilin sahibi, İlie Nastase idi ve yıl 1973’tü..
Kazanılan büyük şampiyonlukların en güzel tarafı, tarihin o sayfasına kalıcı bir giriş yapma onuruna kavuşmaktır. Halep’in bundan sonra kariyerinin geri kalan kısmında çok daha rahatlamış olarak yoluna devam edeceği ve bu gece güzel uyuyacağı kesin.

ha-ber.com

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.