HAKİMİYET-İ MİLLÎ ULUSAL EGEMENLİK

ABONE OL
18:00 - 01/10/2020 18:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

HAKİMİYET-İ MİLLÎ ULUSAL EGEMENLİK

16 Mayıs 1919.

Bir vapur kalkar İstanbul Limanı’ndan.

Bandırma’dır o vapurun adı ve limandan demir almasının nedeni; yolcuları arasında bulunan 20 YY`ın, tartışmasız en büyük insanını, yurdu kurtarmak ve hakimiyet-i millîyi, ulusal egemenliği gerçekleştirmek olan sarı saçlı, mavi gözlüyü Anadolu’ya, halkına ulaştırmaktır.

Kız Kulesi açıklarında durdurulur vapur işgalcilerin askerlerince.
Sarı saçlı, mavi gözlü kaptana neden durdurulduklarını sorar:

– Bu adamlar niçin gelmişler?
– Efendim silah ve cephane arıyorlarmış.
– Bu sersem adamlar işte böyle. Yalnız demire ve çeliğe, silahın gücüne dayanırlar.

Maddeden başka bir şey bilmezler. Bağımsızlık ve özgürlük uğrunda savaşa kararlı bir ulusun kudret ve gücünü anlamaktan acizdirler. Biz; silah ve cephane değil, ülkü, inanç dolu kafa götürüyoruz.

Kararını vermiştir.

Yurdunu kurtaracak, cumhuriyeti kuracak, ulusal egemenliği sultan ve halifeden alarak gerçek sahibine, halkına verecektir.

30 Ekim 1918 günü sona eren 1. Dünya Savaşı’yla Cumhuriyetin ilân edildiği 29 Ekim 1923 arası, bu ülkede demokrasinin, halk egemenliğinin doruk noktasına ulaştığı yıllardır.

Dünyada hiçbir savaş; Kurtuluş Savaşı’mızdaki gibi, meclis tarafından yönetilmemiştir.

O Meclis; Kurtarıcı ve Kurucu ‘ya sürekli başkomutanlık yetkisi vermeyen meclistir.

15 Mayıs 1919 günü, İzmir’de atılan ilk kurşunla başlayan ve 9 Eylül 1922 günü İzmir’de zaferle sonuçlanan o savaş; ilk günden son güne değin, katılımcı demokrasinin kurum ve kurallarıyla yürütülmüş ve sonuçlandırılmıştır.
AKP`nin ve ona destek veren diğer partilerin işlevsiz konuma düşürmek istedikleri meclis işte o meclistir.

Bu gaflettir.
Bu dalâlettir.
Bu ihanettir.
3 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi…

4 Eylül 1919 Sivas Kongresi…

23 Nisan 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi…

Bu kongrelerde ve ilk mecliste demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla işler.
Alınan tüm kararlar katılımcı bir anlayışın sonuçlarıdır.

Bir o “Tek Adam”’a bakın, bir de bugün “Tek Adam olma heveslisi” Badem’e.

Karşılaştırılmaları olanağı var mıdır?

Benzer tek yönleri var mıdır?

Kurtarıcı ve Kurucu ‘ya göre; “Meclis, bir nazariye değildir. Bir hakikattir ve hakikatlerin en büyüğüdür.”
Bunu söyleyen birine “Tek Adam” demek; ona büyük haksızlıktır aslında.

O; “Tek Adam” değildir.

O; bir devrimci, bir devlet adamıdır.

Bir de “Tek Adam”lığa heveslenen Badem’e bakın!

Onda devrimcilikten ve devlet adamlığından kırıntı görebiliyor musunuz?

15 Mayıs 1919 da işgâlin anlamını kavrayan ulus; Edirne ve yöresinde “Trakya Paşaali Derneği”’ni, Erzurum ve Elazığ’da “Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti”’ni, Trabzon’da “Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti”’ni, İstanbul’da “Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti”’ni, İzmir’de “Redd-i İlhak Cemiyeti”’ni kuran ve Kurtarıcı ve Kurucunun çağrısıyla birleşerek  “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”’ni kuran Kuvva-i Millî, Ulusal Güçler yurdu kurtarmış ve 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’i kurarak Kurtuluş Savaşı’nı taçlandırmışlardır.

“Tek Adam Heveslisi” Badem’in şürekâsıyla yıkmaya çalıştığı cumhuriyet, Ulusal Güçlerin kurduğu o cumhuriyettir.
Buna izin verecek miyiz?

Hançerinizi yırtarcasına “#HAYIR! “çığlığınızı duydum.

Yetmez!

24 Haziran 2018 günü sandıklara koşacağız ve bu demokrasi, bu cumhuriyet, bu halk düşmanı, bu özgür bireye düşman, ümmetçi, saltanat ve hilâfet özlemiyle yanıp tutuşan gaflet, dalâlet ve ihanet erbabının heveslerini kursaklarında bırakacağız.

Yarın 23 Nisan!

Hasan Arslan

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.