HACC 2013

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yüce Yaratıcı sağlıklı olan müslümanlara, kadın ve erkek ayırımı yapmadan hicretin dokuzuncu yılının sonlarında haccetmeyi farz kılmıştır. Hac, bilinen aylarda Arafat’ta durmak ve Kâ‘be’yi ziyaret etmektir. Kur’ân’ın beyanı şöyledir: „Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda Hacc’ı kendisine gerekli kılarsa Hac’da kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur.„415 Bilinen aylar, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır.416

Bu aylarda Hac yapmak farzdır. Zilhicce ayında Hac yapmak ise sünnettir. Müslümanların iş durumları ve dünyadaki müslüman nüfus gözönünde bulundurularak, Hacc’ın bu üç aya dağıtılması, hem Allah’ın rızasına uygun olması bakımından, hem de izdihamı önlemek açısından kanaatimizce daha uygun olacaktır. Böyle bir uygulamayı şartlar belirleyecektir. Buyruk şöyledir: „Yoluna gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.„417
Hac, Mekke’ye gitmeye yol bulabilen kullar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. (Al-i İmran 97) Hac, gücü yeten/yol bulabilen Müslümanların üzerine farzdır. Bu kavram geniş manaları içeren bir kavramdır. Sadece zenginlik olarak meseleye yaklaşmak manayı daraltır. Müslümanlar, Allah’a karşı sorumluluklarını, Allah’ın tüm şartları ve düşünceleri bildiğini, vicdani kanaatlerden de mesul olduklarını göz önünde bulundurup, “yol bulabilme ve güç yetirme” kavramını en iyi şekilde değerlendirecek ve kendilerinin Hacc’a gitmeye güçlerinin yetip yetmeyeceğine karar vereceklerdir.

Hac, İbrahim Peygamber döneminden beri yapılan bir ibadettir. (Hac 26,27) Kâbe’de Hz. İbrahim’in makamı ve apaçık deliller vardır. (Ali İmran 97)

Bilinen aylarda Hacc’a gitmek, izdihamı önleyecektir

Allah Hacc’ın bilinen aylarda yapılması gerektiğini söyler. (Bakara 197) Günümüzde hacılar, Hacc’ın kısa bir süreye sıkıştırılması yüzünden kalabalıktan birbirlerini ezmekte, birçok ölüm vakası meydana gelmekte ve hacılar perişan olmaktadırlar. Hz. İbrahim döneminden beri uygulanan Hacc’ın bilinen aylarda olduğu söylenir.

Hac aylarının bilinen aylarda olmasından kasıt, aynı zamanda bu ayların haram aylar olmasındandır. Haram aylarda savaşmak yasaktır. Bu yasak Hac görevinin huzur içinde, sıkıntıya girmeden yerine getirilmesine imkân sağlamaktadır. Kâbe’nin etrafındaki kavimler haram aylara riayet ederek, Hac ibadetinin engellenmemesini, kendi çekişmelerinin Müslümanları Hacdan alıkoymamasını sağlamaktadırlar. (Enfal 34, 35)

Zaten bu ayların haramlığı da Hacla ilgilidir

Haram aylardan bahseden Bakara 194’üncü ayetten iki ayet sonra Hac’dan bahsedilmesinden, Bakara Suresi’nin 217’inci ayetinde haram aylarda savaşmanın büyük suç olduğunun vurgulanmasından, Hacc’ın yapıldığı bölgedeki Mescidi Haram’a ulaşılmasının engellenmesinden bahsedilmesinden, Maide Suresi’nin 2’inci ayetinde haram ayın ve Hac ibadetindeki ihramın beraber anılmasından, yine aynı surenin 97’inci ayetinde haram ayların ve Hac’da ziyaret edilen Kabe’nin beraber anılmasından, bilinen Hac aylarının haram aylar olduğu anlaşılır. Zaten bu ayların haramlığı da Hac’la ilintilidir.

Tevbe Suresi’nin 2’inci ve 36’ıncı ayetlerinden ise bu ayların arka arkaya gelen üç ay olduğunu anlıyoruz. Bazıları bu ayların dört olduğunu söyler. Bu aylar, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. Bakara Suresinin 189’uncu ayetinden bu üç ayın, Ay (kameri) takvimindeki “aylar” olduğunu anlarız. Yani Hac art arda gelen üç ayda yapılan bir ibadettir. Bu üç ay aynı zamanda içinde savaşılmasının haram olduğu aylardır. (Tevbe 3) Bir başka deyişle, Hac bu üç ayda yapılması gereken bir ibadettir. Ayrıca Kur’an Tevbe Suresi’nin 37’inci ayetinde haram aylarla oynanmasını kötü bir fiil olarak takdim etmektedir.

Hac da yasaklar

Hac’da kavga, kötülüğe sapma ve eşler arasında cinsel ilişki yasaklanmıştır. (Bakara 197) Hac kişinin davranışlarına dikkat etmesi gerektiği, insanlarla bir arada sorun olmadan yaşamanın sınavının verildiği bir ibadettir.

„Safa ile Merve Allah’ın nişanlarındandır. Kim Kâbe’yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir günah yoktur.„418

„Ey insanlar Allah size Hacc’ı farz kıldı, haccediniz”419 „İnsanları Hacc’a çağır ki, yürüyerek veya uzak yollardan gelen idmanlı binekler üstünde sana gelsinler.„420

„Hacc‘ı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, Hacc’a kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurbanı kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacc’da, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram’da oturmayan kişi içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.„421

O Ev sığınakatır

Yüce Yaratıcı Kitab’ında, Hac ibadetinin önemini, Ev’inin emin bir yer olduğundan bahisle, müslümanlara sığınağın adresini göstererek vurgular ve o sığınaktaki görevlerini tenbih eder:„Hatırla o zamanı ki, biz Beytullah’ı insan için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim’in makamından bir dua yeri edinin. İbrahim ve İsmail‘e şu sözü ulaştırmıştık: Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû- secde edenler için evimi temizleyin.„422

Müslümanların güç gösterisi

Oruç ibadetiyle kötü arzularından kurtulan, zekâtla fedakârlık duygularını geliştiren, namazla ruhen yükselen, cihadla Allah’a teslimiyetin tadına eren müslüman; Hac ibadeti ile de müslümanların birlikteliğini ve gücünü dünyaya ilan eder.

İhram (Tören) elbisesi

Hac ibadeti sırasında kişi, kendisine helal olan bazı şeyleri de haram eder. “Eşlerin cinsel ilişkiye girmesi” ve “kara avı” (Maide 95) gibi… Buna ihram denir. Hacının ihramda olması budur. Fakat günümüzde belli bir elbiseye de ihram adı verilerek bu elbisenin giyilmesi farzlaştırılmıştır. Eğer Allah, Hac’da böyle bir elbisenin giyilmesini isteseydi, onun giyilmesi gereken bir elbise olduğunu söyleyerek, şüpheye meydan vermeden bunu açıklardı. Böyle bir izahın olmaması ve bu kelimenin sözlük manasının, Kuran’daki anlatımla tam örtüşmesi yüzünden ihramın; belli bir süre içinde, belli şeylerin yasaklanması dışında bir manası olmadığını anlarız. İhram sırasında yasak olan şeylerin biri de avdır. Bu av bir tek kara avını kapsar, deniz avı yapılabilir.

Kim ihram sırasında kara avı yasağını bilerek çiğnerse, cezası öldürdüğü hayvanın bir benzerini Kâbe’ye ulaşacak bir kurbanlık yapmasıdır. Bu benzer kurbanı adaletli iki kişi belirler. Av yasağını çiğneyen kişi bunun yerine yoksulları doyurarak veya onun dengi oruç tutarak bu yasağı çiğnemesinin kefaretini yerine getirebilir. (Maide 95) Bu yasağın sebebi, doğayı ve hayvanları koruma altına almaktır. Milyonlarca insanın böyle bir yasakla karşı karşıya olmadıklarını düşünürsek, o bölge de Hacc’dan sonra hiç bir canlının kalmadığı görülecektir.

Yani, ihram, Hac ibadeti süresince, belirlenen yerlerde „kara avıyla avlanmanın, cinsel ilişkiye girmenin, didişmenin, itişip kakışmanın” haram olmasıdır.„(Ankebût 67)

Didişmek, itişip- kakışmak her zaman yasaktır. Hac ibadeti sırasında özel olarak vurgulanması, müslümanın bu ibadet esnasında daha disiplinli ve dikkatli davranmasını tenbih içindir.

İslâm’dan önce Arap geleneğine göre, günlük elbiselerle Kâbeyi tavaf etmek hoş karşılanmazdı, tavaf için özel elbiseler giyilirdi. Bazıları da Kâbe’yi çıplak olarak tavaf ederlerdi. Kur’an, çok nazik bir biçimde çıplaklığın hoş olmadığını güzel ve şık elbiselerle tavafın daha uygun olacağını insanlara beyan etmiştir. „Ey Âdemoğulları! Tüm mescidlerde süsü, güzel giysilerinizi kuşanın.„427

Bugün ihram olarak tanıdığımız iki parçadan oluşan beyaz elbise, tavaf için öteden beri kullanılan tören elbisesidir diyebiliriz. Kur’an bu tören elbisesiyle ilgili bir ölçü vermemiştir. Peygamberimizden gelen rivayetler de, birbiriyle çelişmektedir. „Bu elbisenin dikişsiz olması gerektiğini hatta bu açıdan iç çamaşırı bile giyilemeyeceğini” belirten rivayetlerin yanında, „elbisenin dikişli olabileceği gibi iç çamaşırı giyilebileceğini” bildiren rivayetler de vardır.

„Ayağa yalnız takunya giyilebileceğini” belirten rivayetlerin yanında, „mest giyilebileceğini” bildiren rivayetler de vardır, ihramlı iken „koku sürünmemek” gerektiğini bildiren rivayetlerin yanında „koku sürünülebileceğini” bildiren rivayetler de vardır.428

İhramlı iken, iç çamaşırı giyilemeyeceği, koku sürünülemeyeceği, banyo edilemeyeceği, yıkanılamayacağı, dikişli elbise giyilemeyeceğiyle ilgili rivayetler, bize İslâm öncesindeki çıplak tavafı hatırlatmaktadır.

Biz deriz ki; bu elbisenin dikişli olmasıyla dikişsiz olması arasında fark yoktur. Hem kadına serbest olan dikişli elbise erkeğe niçin yasak olsun ki? Mesele elbisenin dikişsiz olmasıysa, bu bir çifte sıtandart değil midir? Yöre sıcak olduğu için, beyaz olması ve de özel bir günde giyileceği için oldukça şık olmasında fayda vardır. Hac ibadetinin asıl esprisi dünya müslümanlarının birlikteliğini, gücünü, temizliğini, şıklığını, örnek alınabilecek örflerinin olduğunu insanlığa takdim etmektir.

Hiç şüphe yok ki, tören elbisesi olarak giyilen ihramın/beyaz elbisenin ayrı bir ihtişamı ve güzelliği vardır. Sanki herkes kefenlerini giymiş de ölümün provasını yapıyor gibi. Aman Allah’ım o ne ihtişam öyle!

Haram belgede yasak olanlar

Müslümana Hac ibadeti süresince o bölgede ne yasaksa Kur’an bu yasakları belirlemiştir. Kur’an’ın ruhuna uygun detayları da O’nun elçisi vermiştir. İlave yasaklarla Hac ibadetini zorlaştırmanın müslümana getireceği fayda yoktur. Buyruk şöyledir: İhramlı iken cinsel ilişki, itişip- kakışmak, çirkin söz söylemek (Bakara 197) ve kara avı yasaktır. (Maide 1, 96)

Bildirilen yasaklar bunlardır. „Başınızı yıkayamazsınız, vücudunuzu kaşıyamazsınız kıllar dökülebilir, başınızdaki, vücudunuzdaki biti pireyi öldüremezsiniz, güzel koku sürünemezsiniz, tırnağınızı kesemezsiniz v.s.„432 gibi, eziyete sebep olacak olan fetvalar doğru olmayan fetvalardır. Başka benzer yasaklarla ve o yasakları işleyenlere verilen cezalarla, Hacc ibadetini çekilmez hale getirmemek lazımdır.

Biz, bazı görevli hocaların hacılara başınızı kaşıyamazsınız, eğer kaşırken yere bir kıl düşerse ceza ödemeniz lazım gelir diye fetva verdiği halde, kendilerinin hacıların gözü önünde saçlarını taradıklarını biliriz.

Hacda, her türlü hijyen kuralına dikkat etmek gerekir

Kurbanların üzerine Allah’ın adı anılır ve bunlardan yoksullara verilir ve yenir. (Hac 28) Hac ibadeti yapılırken kirlerden arınılmalı, adaklar yerine getirilmelidir. (Hac 29) Kirleri arındırmak genel bir ifade olduğundan birçok insanın buluşma yeri olan Hac’da, her türlü hijyen kuralına dikkat etmek iyi olur. Mescid-i Haram’a saçların kısaltılmış, ya da tıraş edilmiş olarak girilmesinden bahseden Fetih Suresi’nin 27’inci ayeti bu çerçevede değerlendirilebilir. Kâbe’nin tavafı (çevresinde yürünmesi) böylece temiz bir ortamda yerine getirilecektir. (Hac 29) Böylece Kâbe’nin etrafı temiz tutulacak ve Hac ibadetinin yapıldığı yerin de tertemiz olması sağlanmış olacaktır. (Hac 26)

Hac da, Umre de Allah için tamamlanmalıdır

Hac da, Umre de Allah için tamamlanmalıdır. (Bakara 196) Bu ibadetleri yapmaları engellenenler kurban keser veya kestirirler. Kurban yerine varıncaya kadar başlar tıraş edilmez. Hasta ya da başından rahatsız olanlar oruç tutarak, sadaka vererek ya da kurban keserek fidye verme yoluna giderler. Güvene kavuşulduğunda Hacc’a kadar umre yapmak isteyen kolayına gelen bir kurbanı keser veya kestirir. Bunu bulamayan ise üçü Hac’da, yedisi döndüğünde olmak üzere on gün oruç tutar.(Bu ailesi Mescid-i Haram’da olmayanlar için geçerlidir) (Bakara 196)

Arafat’ta vakfe

Hacc’ın farzlarından biri de Mekke yakınında bulunan Arafat mevkiinde (Arafat ve Müzdelife), Hacc’ın birinci günü zeval vaktinden ikinci gününün fecrine kadar bir süre durmaktır. Kur’an Arafat vakfesinden sonra, Müzdelife‘ye hareket etmemizi ve orada öğretilen şekliyle Allah’ın anılmasını bizlere tenbih eder, Arafat vakfesi, Müzdelife zikriyle birlikte anılır; yani Hacc’ın ikinci günü hava aydınlanıncaya kadar Müzdelife‘de duran kimsenin Hacc’ı tamamdır.

Arafat’tan ayrılıp topluca inilince Meşar-i Haram’da Allah’ı hatırlamak (zikir) lazımdır. Bu hatırlama Allah’ın bize öğrettiği şekilde olmalıdır. (Bakara 198) Allah’ı nasıl hatırlayacağımızı (zikredeceğimizi), Allah bize Kuran’da öğrettiğine göre, bu hatırlama faaliyeti de Kuran’a uygun olacaktır. Sonra insanların topluca akın ettiği yerden akın edilip Allah’tan bağışlanma dilenmelidir. (Bakara 199) Gerekli ibadetler bitince Allah’ı kuvvetli bir biçimde hatırlamak (zikretmek) gerekir. (Bakara 200)

Sayılı günlerde Allah hatırlanır. İsteyen iki gün içinde işini bitirir, isteyen daha geniş bir zamana işini yayar. (Bakara 203) Günün biri Arafat’ta Vakfe (durmak, düşünmek, dua etmek) için diğeri tavaf (Kâbe’nin etrafında yedi kez, Allah’ı hatırlayarak, dua ederek dönmek) yapmak içindir. Ve bu iki fiil Hacc’ın farzını oluşturur.

Kâ‘be’yi tavaf

Arafat’ta vakfeden sonra, Kâ‘be’nin ziyaret edilmesidir. Bakara Sûresi‘nin 203’üncü âyetinde Hacc’ın süresi belirtilir. „Allah’ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki günde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de geciktirir, ertelerse sakınıp korunduğu taktirde ona da günah yoktur. Allah’tan korkun ve bilin ki siz O’ nun huzurunda haşredileceksiniz. „Tavaf ile ilgili buyruk da şöyledir: “Sonra, kirlerini atsınlar, adaklarını yerine getirsinler, Beytullah’ı tavaf etsinler.„ (Hac 29)

Safa ile Merve tepelerini ziyaret

Bakara Suresi’nin 158’inci ayetinde Safa ile Merve’yi ziyaret etmenin bir sakıncası olmadığı söylenir. Hacıların bu tepeleri ziyaret etme yükümlülüğü yoktur.

Şeytan Taşlama

Şeytan taşlama diye bir faaliyetin Hac’la hiç bir ilgisi yoktur. Bu tamamen uydurma bir eylemdir. Kişilerin birbirini en çok ezdiği ve ölümlerin en çok olduğu yerler bu yerlerdir.

Hayızlı kadının tavafı

Tavafın zamanıyla, abdestli olmak ile ve kadınların hayız durumlarıyla ilgili çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunların hiçbirisi, tavafın olmazsa olmaz şartları değildir. Sadece tavafın bir disiplin içerisinde yapılabilmesi için yapılan tavsiyelerdir. Buyruklar içerisinde, Kâbe tavaf edilirken abdestli olmak gibi bir şart yoktur. İmam Şafii ve İmam Maliki’nin aksine, İmam Hanefi ve İmam Hanbel bu görüşü savunurlar.439

Hayızlı olan kadının Kâbe’yi tavaf etmesinde de bir sakınca yoktur. İhramda iç çamaşırı giyilmesi konusunda yapılan tartışmaları göz önüne alırsak, hayız halinde kadının Kâbe‘yi tavaf etmesi, hayızlı olduğu için değil, psikolojik açıdan doğru olmazdı, sağlık açısından doğru olmazdı. Düşünün, kırk derecenin üzerindeki bir sıcaklıkta Kâbe’yi tavaf ediyorsunuz, hayızlı kadınlar yeterince kendilerini koruyamadıkları için tavaf mevkiinde hoş olmayan durumlarla karşılaşıyorsunuz, böyle bir ortamda müslüman herhalde, doya doya ibadet keyfini yaşayamayacaktır. Peygamberimiz o dönemin kadınlarına, yasak getirerek bu durumun önüne geçebilirdi ve O da öyle yapmıştır. Yoksa; tedbirini aldıktan sonra, kadın hayız halinde iken Allah’a yaklaşamaz, O’na ibadet edemez gibi kural yoktur, olamaz da.

Yirmibirinci asırdaki hayızlı kadına tavaf ve namaz yasağı getirmenin hiçbir haklı mantığı yoktur. Üstelik bu tür tedbirleri ibadetlerin olmazsa olmaz şartları olarak anlatmak İslâm’ın son din oluşuna gölge düşürmektedir. Bu görüşe göre, sanki İslâm dîni, erkeklerin dinidir de kadınların dini değildir.

Temizlik İslam’ın olmazsa olamazlarındandır

Sıcaklığın 50 derecelere ulaştığı bir yerde, banyo yapamamanın, güzel koku sürünememenin, kaşınamamanın vereceği sıkıntı ve ortaya yayılan ağır koku sadece insanlara eziyet verir, sevap kazandırmaz. Müslümanlar kendilerine ve bir başkalarına eziyet yaparak Allah’a ibadet etmemelidirler. Böyle bir ibadet Kur’an buyruklarına ve peygamber anlayışına ters düşer. İbadet sıkıntı içerisine girmek için yapılmaz, huzur bulmak için yapılır. İhramlıyken(tören elisesi) banyo da yapılır, güzel koku da sürülür.

Hacc’ın farzlarından olan Arafat Vakfesiyle ilgili bir yasaklama da yoktur. Hacc’ın farzlarından birisini yerine getiren kadına diğerini yasaklamak fazla mantıklı olmasa gerektir. Bugün kadınların hayız halinde rahat çalışmaları, dolaşmaları için gereli korunma tedbirleri alınmıştır. Dolayısıyla, sebep ortadan kalktığı için yasak da kalkmıştır.

Öte yandan hayız konusuyla ilgili delil gösterillen hadis Hz.Aişe‘ye söylenilmiştir. Bence Hz.Aişe hayızlı iken ya çok ızdırap çeken birisiydi, tavaf edecek bir güce sahip değildi, ya da bu hadis Pey-gamber hanımının böyle durumlarda daha dikkatli olması gerektiği konusunda bir uyarıdır.

Kurban

Kurbanların üzerine Allah’ın adı anılır ve bunlardan yoksullara verilir ve birlikte yenir. (Hac Suresi 28) Hac ibadeti yapılırken kirlerden arınılmalı, adaklar yerine getirilmelidir. (Hac Suresi 29) Kirleri arındırmak genel bir ifade olduğundan birçok insanın buluşma yeri olan Hac’da, her türlü hijyen kuralına dikkat etmek iyi olur. Mescid-i Haram’a saçların kısaltılmış, ya da tıraş edilmiş olarak girilmesinden bahseden Fetih Suresi 27’inci ayet de bu çerçevede değerlendirilebilir. Kâbe’nin tavafı (çevresinde yürünmesi) böylece temiz bir şekilde yerine getirilecektir. (Hac Suresi 29) Kâbe’nin temiz tutulması, böylece Hac ibadetinin yapıldığı yerin de temiz olması iyi olur. (Hac Suresi 26)

Mezheplere göre Haccın Farzları

(İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Prof.Dr. Vehbe Zuhayli, IV.Cilt 1991 İst.)

Hanefi Mezhebi

Bu Mezheb Kur’an’ın beyanına sadık kalarak Hacc’ın farzını iki olarak belirlemiştir. Arafat’ta Vakfe ve Ziyaret tavafı. Ancak bu mezhebi kabul eden müslümanlar bir ilaveyle ihram elbisesini giymeyi de üçüncü farz olarak bilirler. Yanlıştır.

Maliki ve Hanbeli Mezhebleri

Bu mezheblere göre Hacc’ın fazları dörttür. İhram, Arafafat’ta Vakfe, Ziyaret tavafı ve Say.

Şafii Mezhebi

Bu mezhebe göre Hacc’ın farzları beştir. İhram, Arafat’ta Vakfe, Tavaf, Say ve Saçları tıraş etmek/ kısaltmak.

Görüldüğü gibi Hacc’ın farzlarında bile bir birliktelik oluşturulamamıştır. Hacc’ı farz kılan Allah Hacc’ın farzını iki olarak belirlediği halde, mezhebler ilavelerle bu farzları birbirlerinden farklı olarak çoğaltmışlardır. Bu durumda hangi mezhebin takipçisi olan müslümanın Haccı tamamdır?

Eğer Hacc’ın farzı gerçekten beş ise, Hacc’ın farzını dört ve iki olarak kabul edenlerin Hacc’ı eksik olmuş olmayacak mıdır?

Eğer Hacc’ın Farzı gerçekten iki ise diğer mezhepleri kabul edenlere verilen eziyetin sorumluluğunu kim taşıyacaktır?

Sonuç:

Günümüzde yaşayan geleneksel din anlayışına göre:”Toplumda kadın yoktur, sosyal aktivitenin içerisinde kadın yoktur, cematla yapılan ibadetlerde kadın yoktur, yaratılışı icabı hastalandığı zaman; namazda kadın yoktur, Hac’da kadın yoktur, camide kadın yoktur ve sonra „kadının aklı kısa, dini de yarım olduğundan cehennemin çoğunu da onlar dolduracaktır!„ Bütün bu ve buna benzer hükümler son ve mükemmel din olan İslâm Dîni‘nin hükümleri değildir. Ve günün müslümanları da İslâm diye bu garip hikâyelerden, ucûbelerden müteşekkil „uydurma” dini, insanlara Allah’ın dinidir diye tanıtmamalıdırlar. Bu din, Allah’ın dini değil; Allah’a fatura edilen “geleneğin” dinidir.

Şeytan taşlama eyleminden vazgeçilmesiyle, (taşlamak isteyen için şeytan heryerde vardır), Hacc’ın üç/dört aya yayılması ve Safa ile Merve arasında koşturmanın farz olmadığının söylenilmesiyle, Hacer’ül-Esved denilen taşın etrafında yapılan garipliklerin terkedilmesiyle, tek başına kadının Hacc’a gidebilmesinin yolunun açılması ve dolayısıyla hülle rezaletinden vazgeçilmesiyle, yani Hac ibadetinin Kuran’daki aslına döndürülmesiyle; Hac insanları öldüren, perişan eden bir ibadet olmaktan çıkacaktır.

Duamız şudur

Güzel Allah’ım, ne olur bizlere yardım et, gerçek dininle bizi tanıştır, din bezirgânlarının elinden, bizleri kurtar, onların şerlerinden bizleri koru. Amîn

Rüştü Kam

Kaynaklar:

415- Bakara 189-197

416- I. Derveze, Kur’ân’a göre Hz. Muhammed‘in Hayatı, Yöneliş, Ist., 1989, c. 1 s.178,Bidayetü’l- Müçtehid, c. 2, s. 163

417- Ali Imrân 97

418- Bakara 158

419- Müslim 4 / 224

420- Hacc 27

421- Bakara 196

422- Bakara 125

426- Mâide 1- 2, 95- 96- 97

427- Araf 31

428- Rivayetlerle ilgili geniş bilgi için bkz: Izzet Derveze, Kur’an’a göre Hz. Mahammed’in Hayatı, Yöneliş, Ist. 1989, c. 1, s. 186, Seyyid Sabık, Fıkhu’s- Sünne, Pınar yay. Ist. 1992, c. 2, s. 91, Canan Ibrahim, Kütüb’i Sitte, Akçağ, Ank.,. 1995, c. 5 ve 6. Bidayetü’l Müçtehid, c. 2, s. 165

432- Kerimoğlu Yusuf, Emanet ve Ehliyet, ölçü yay. Ankara, 1985, c. 1, s. 530- 551, Ter. Ege Hasan, Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı, Bahar yay. Ist., c. 2, s. 160- 170

439- Bidayetü’l Müçtehid, c. 2, s. 187

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.