GÜNDEME YANSIYANLAR

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ayasoyfa Nihayet…

Şerefli Büyük Ayasoyfa Camii hayırlı olsun.

Şimdi orada olmak vardı…

4 minareden sıralı okunan ezan bu güne kadar dinlediğim ezanların en etkilisiydi. Bitmesin istedim…

***

Ayasofya’da Namaz Kılmak

Bir Müslümanın, her türlü ibadethanede ya da temiz bir ortamda namazını kılabileceği bilinen bir gerçektir. Bunun aksini kimse söyleyemez. Ama daha önceki dine mensuplar bunu yapmaz, yapamaz aksi halde İslâm inancını kabullenmiş olacağını düşünürler. Dolayısıyle onlar camide ibadet etmeyi kendilerine yakıştıramazlar. Oysa yazının girişinde de vurguladığım gibi bir Müslüman hangi ibadethanede olursa olsun namazını gönül rahatlığıyla ortamın uygunluğu doğrultusunda kılabilir. Bu durumda duvarda resim varmış, yokmuş kime ne? Bunu söz konusu yapmak ya da bahane etmek kişisel bir yargıdır. Eğer siz namaz kılarken dış dünyadan kendinizi soyutlayabiliyor, gerçekten namazın hakkını verecek şekilde ibadet içindeyseniz her taraf resim dolu olsa ne gam? İbadeti engellemek ya da mekruh olacağını söylemek, bunu olmazsa olmazmış gibi öne sürmek Emevîlerin, İslâmiyet adına dine giydirdiği saçma kılıflardan, din adına ortaya sürülen hurafelerden biri olmaktan başka bir şey değildir. Elbette abartılmamalıdır, hoş olmaz, ama olanı da zora sokup böyle bir kurala sokuşturmak yanlıştır. Ayasofya’nın tavanında resimler varmış. Tarihin yansıması, kültürün göstergesi ve işin en ilginci Müslümanların dışlamadığı ilâhî figürler ve sahneler. Bırakın kalsın o görüntüler. Kime ne zararı var ki? Namaz kılarken kafayı tavana dikip de ibadet yapanın, “Allah” derken aklından “yallah” geçenin zaten namazından ne beklenir ki? Ha resim olmuş ha olmamış. Kişi kendini bilende. İslamiyet de aynı düstur doğrultusunda kişinin vicdanî ve manevî duygular içerisinde Tanrı ile hesaplaşması ve bu aşamada kendini bilmesi esaslarını temel almamış mıdır? Önemli olan fikirle zikrin paralelliğini ve samimiyetini koruyup sürdürebilmektir. Buna kim engel olabilir ve buna kim ne kural, yasak getirebilir.

 ***

 Diyanet İşleri Başkanına Açık Mektup

Efendi! Senin durduğun makamı sana kim armağan etti? Bunu aklından nasıl çıkarabilirsin? Dilin nasıl o kişinin gıyabında laf söylemeye döner? Atatürk’ü hedef göstererek lânet yağdırmak ne demek? Sen kendini ne sanıyorsun Ali Bey? Senin makamında oturduğun koltuğun arkasında kimin portresi yer alıyor ve neden? Hele dön de bir bak ve düşün! Sen o zâtın bu millete kazandırdıklarının parsasını topluyorsun. Buna rağmen utanmadan kemiği olmayan o kopasıca dilin ona lânet okuyor. Ve dahi sanıyorsun ki “Millet nasılsa uyuyor, ne versem yer; kinimi de kusarım, içimi de dökerim.”  öyle mi? Yemezler Ali Efendi, yemezler… Bu millet bu hainliği yemez, sinesine çekmez ve senin yakanı kolay kolay bırakmaz.

Şimdi iki seçenek var:

  • Adam gibi edebinle istifanı verir ortalardan yok olursun. Ki bu senin için şereflice(!) bir davranış olur.
  • Sen istifa etmiyor musun? O zaman devletin başındaki zatın seni kulağından tuttuğu gibi kapı dışarı etmesini bekleyeceksin. Sayın Erdoğan’ın bu iradeyi gösterecek dirayete sahip olduğu herkesin malûmudur. Dolayısıyla yapılan bu hainliğin hesabını sormak onun boynuna borçtur.

Kısacası o makamdan ya gideceksin ya da gideceksin. Ya kendi rızanla ya da tepeden gelen baskıyla. Sayın Erdoğan’ın bu olay sonucu T.C. vatandaşı olan herkesi inciten bu davranış karşısında suskun kalmayacağını umuyorum.

***

 Pâyidâr Kalabilmek

Millî şuur ve vatan sevgisi siyasetin üstündedir. Olmak zorundadır. Sırf siyasî amaçlarla dış güçlerle aynı safta durmak vatan hainliğinin daniskasıdır. Muhalefet olsun modasına(!) kapılarak olayları at gözlüğünden seyreden ve o açıdan değerlendirenler, millî menfaatleri savunmaktan, onlara sahip çıkmaktan aciz bir zihniyet ile gaflet ve dalalet içine düşmüş demektir.

Her ne olursa olsun yapılan uygulamalar “düşmanlık” duygularıyla debelenen güçlerden tepki çekiyor ve eleştirilere neden oluyorsa o işin millî menfaatler doğrultusunda olduğu kesindir. Onların söylemlerinden çekinerek “O ne der, bu ne der?” kaygısıyla geri durmak, istikrarlı olamamak acizliktir.

Tüm bu yaşananlar doğrultusunda siyaset ötesi, kişiye/lere düşmanlığı arka plana atarak millî birlikteliği sağlamak vatan borcudur. Siyaset ve devlet kişilerin değil milletindir. Siyasîler günahıyla, sevabıyla er geç dönemini bitirecektir fakat devlet bâkîdir. Pâyidâr kalabilmenin tek yolu millî birlikteliktir.

***

Yine AK Parti Kazandı…

CHP yine AK Partiyi güçlendirdi. Niye mi?

Eee muhalefette, yani çakma CHP’de 6. kez yine değişen bir şey yok. Aynı tas aynı hamam. Yenilen pehlivanın güreşe doymadığı gibi onca yenilgiden ders alamayanların gafleti.

Yine bol bol “…cak, …cek”ler havada uçuşuyordu.

Rahmetli anamın bir lafı vardı aklıma o geldi:

“Sabirem sallar başını Ayşem bilir işini.”

***

Yazıklar Olsun!

Parti döküntülerinden medet umarak 5-6 malûm şahsiyet(…)lerle ortaklığı düşünmek ve bundan medet ummak nasıl bir akıl kârı ve acizliktir? Yediniz bitirdiniz Atatürk’ün mirası CHP’yi. Yazıklar olsun sizin gibi muhalefet anlayışındaki zihniyetlere. Bugün şikâyet edilecek onca konunun baş mümessilleri sizlersiniz. Sizin siyasetteki beceriksizliğiniz ve devlet anlayışından uzak kişisel basit hesaplaşmalar peşinde koşmanızdandır gelinen nokta. Hâlâ koltuk derdindesiniz. Utanın biraz, utanın. Partinin adını da ilkelerini de yediniz bitirdiniz. Kurban olun Atatürk’ün 6 okuna. O oklar sizi çarpar umarım.

Bunca tutarsız ve CHP’ye yakışmayan tutumlardan dolayı bari adınızı değiştirin.

Tahsin MELAN

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.