Gülme Sanatı

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Yeni doğan bir çocuğun konuşmadan önce hatta uyurken bile güldüğünü görüyoruz. Bu bize gülmenin doğuşta birlikte taşıdığımız bir veri olduğunu gösteriyor. Fakat zamanla geliştirilmezse doğuştan gelen bir çok beceriler gibi körleşebiliyor.

Gülme sayesinde sıkıntılara katlanır, umudumuzu yitirmeyiz. Anlatmak istediğim candan, içten gerçekten gülmektir. Gülmenin faydaları anlaşıldıkça gülme kulübleri kuruluyor. Gülme-Yoga terapisi vücudumuzu ruhla barışık kılıyor [1].
Gülerken bazı kaslar aktif olarak çalışırken pozitif hormonların etkisizyle beyine pozitif duygular iletiyor. Bu işi yaparken stres yapan hormonlar yok ediliyor. Böylece vücudumuzu kalp hastalıklarına ve kansere karşı korumakla kalmayıp, gülme görevi yapan kasların etkisi ile iskelet yapısını da dinlendiriyor. Bu işlev kan dolaşımını olumlu etkiliyor.
iltergh-02-02-2009-a.jpg
Güldüğümüz zaman diyafram harekete geçiyor, kalp atışları hızlanıyor, gözbebekleri büyüyor, parmak uçları nemleniyor, kaslar gevşiyor.
Gülme sıfatı insana verilen güzel bir hediye olduğu halde yanlış eğitimle kayboluyor.
Bağıran, asık suratlı politikacıları dinlemek, görmek istemiyoruz, sadece katlanıyoruz. Yüz kişi öldü, bin kişi yaralandı, haberini verirken gülümseyen, maske takan sunucuları da görmek istemiyoruz.
Kadına birçok güzellikleri yasak eden, güya onu koruma görevini yaptığını zanneden erkekler asık suratlı oluyor. Öyle ya taşıdıkları yük, sorumluluk sözüm ona çok ağır. Kadını güldüğü için hafif sayan toplumlarda, kadınlarda gülünç duruma düşmemek adına gülmeyi unutuyorlar.
Milletlerin neye güldükleri değişik oluyor. Yani eğitim, çevre, dil, kültür gülünecek konuları etkiliyor. Çok iyi bilinen başka bir dilde gülebilmekte kolay değil, yalnız dilin ince ve hassas sözcüklerini değil kültürün kökenini iyi kavramış olmak gerekiyor.
iltergh-02-02-2009-b.jpg
İnsanı seven, eşit muamele yapan ayırımcı olmayan kendini iyi yetiştirmiş bilge insanlar başka olduğu veya görünüşü kendisi gibi değil diye, başka birini veya başka bir halk topluluğunu küçük düşüren, aşağı gören fıkra anlatılırsa gülemez.
Katıla katıla gülmek, gülümsemek, sıkıntılı gülmek, aşağılayarak gülmek gibi 18 farklı gülme çeşidinden tek bir tanesi neşeyi, mutluluğu ifade ettiğine göre aslında bu bir çeşidi için gülmeyi sanat yapmaya değer.
İyi bir esprinin ardından gülündüğünde nefes almayı olumlu etkilediğinden solunum organlarına iyi geliyor.
Güldürmek te bir sanattır, bir fıkrayı kimin anlattığına bağlı. Aynı fıkrayı değişik insanlardan dinleyince gülmemiz ona göre değişir.
iltergh-02-02-2009-c.jpgGüldürme deyince ilk aklıma gelen sevgili hocamız Nasrettin Hoca’dır. Torunuma hergün bir Nasrettin Hoca fıkrası okuyordum, koridorda kitapla beni beklerdi, fıkra okuyarak, gülerek güne başlar, sonra onu yuvaya götürürdüm. Bugün kendisi dokuz yaşında fıkralar kendisi okuyabiliyor ve çok güzel anlatabiliyor.
Nasrettin Hoca 1208 yılında Eskişehir’in Sivrihisar Kazası’na bağlı Hortu Köyü’nde doğmuştur. Medrese eğitimi aldığından babası Abdullah Efendi’den sonra imamlık görevine devam etmiştir. Daha sonra ilim öğrenmek için Akşehir’e gitmiş ve 1285 yılında orada vefat etmiştir, türbesi Akşehir’dedir [2]. 2008 yılında 800’üncü yaş yılını kutladık.
Hocamız zengin değildir, herişini kendi yapan yani tarlasını sürmeye, arpasını öğütmeye bizzat kendisi giden, odununu kendisi getiren kişilikli bir çiftçiydi. Fıkralarından eşeğinin onun için çok önemli olduğu anlaşılıyor.
Anlattığı olaylar günlük yaşamda görülebilen basit davranışlardır.
Bundan dolayı güldürüleri zaman ve yerle sınırlı değildir. Anadolu halkı ağızdan ağıza, nesilden nesile bazı değişikliklerle bu güne kadar taşımıştır. Matbaanın kullanımından sonra fıkralarının sayısı çoğalmıştır.
Amacı güldürmekle sınırlı kalmaz, aydınlatıcı ve öğreticidir. Her fıkrasında bir ders verir ve düşündürür. Fıkralarında kişisel yeteneklerini dile getiren kişiliği görülür. Problemler çözülmeden kalmaz, bu nedenle çocuklara mutlaka hocamızı tanıtmalıyız.
Önümüzdeki kış tatili buna büyük bir fırsat veriyor. UNESCO 1996 yılını Nasreddin Hoca yılı ilân etmişti. Bu nedenle o yıl fıkraları çok çeşitli dillere çevrilmiştir.
Güldürme sanatı deyince Aziz Nesin’den (1915-1995) bahsetmeden olmaz. Aziz Nesin toplum sorunlarını güldürerek ele alır. Hikâyeleriyle eleştiri yaptığından dolayı sık sık devleti idare edenlerle sorunları olmuştur. Aşırı ileri giden sözleriyle, şok etkisi yaparak bizi hem güldürür, hem de uykudan uyandırır adeta. Ancak sözleri sindirdikten sonra düşünmeye başlarız. Aziz Nesin’in kitaplarını tanıdık ve dostlarımıza hediye ederek, fakir çocuklar için 1972 yılında Çatalca’da kurduğu Aziz Nesin vakfını desteklemiş oluruz. Çocuk Cenneti ve kitapları onu ölümsüzleştirmiştir [3].
Bir başka güldürü sanatına sahip olan yazarımız Almanca yazan Osman Engin’dir. Zannederim 1995 yılında Macaristan’da araba tamiri nedeniyle zorunlu on gün kalmıştık. Yanımda sadece iki kitabı vardı [4].
Hergün azar azar okuyordum, kitap bitmesin diye. Osman Engin yazdığı kısa hikâyelerde ırkçılığa ve ayırımcılığa karşı, her iki toplumun alışılmış hatalarını ayna gibi yüzümüze vurur. Daha kitapların adını okur okumaz gülmeye başlarsınız. Son iki yılda çıkan kitaplarını henüz okumadım, oldukça merak ediyorum. Hem alman, hem de almancası iyi olan türklere verilecek en güzel hediye onun kitaplarıdır.
Osman Engin, 1960 yılında doğmuştur, ikinci nesilden olduğundan hem alman hem de türk mentalitesini, kültürünü, huylarını çok iyi tanıyarak yazıyor.
Piknik görüntülerinde, son zamanlarda cep telefonu kültürünü gördükçe Osman Engin ne yazardı, diyerek düşününce bile içimden gülmek geliyor. Örneğin, birisi telefon ederek trafik lâmbasında karşıdan karşıya geçiyor…
Tiyatroda, sinemada güldürme sanatı başlı başına başka bir yazı konusudur.
Gülmeden geçirdiğimiz hergün, hayatımızda kaybolan gündür.  (Charlie Chaplin)
Gülerek kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
 
Kaynaklar:
[1]
Warum Lachen gesund ist, Spandauer Volksblatt, S.20, 21. 01.2009
[2]
Dünyayı güldüren Türk, Nasreddin Hoca (Türkçe/Almanca), Müjdat Kayayerli, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları No.: 1135
[3]
www.nesinvakfi.org ve www.alinesin.com
[4]
Osman Engin, “Alles getürkt”, “Der Sperrmüll-Efendi”, ROWOHLT-Verlag
www.osmanengin.de
Fotos:
Nasreddin Hoca und Mutter mit Kind aus Wikipedia
 
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.