Gölgelerin Sesleri

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Pasaport, kimlik insanın en değerli parçasıdır. İnsan gibi öyle kolayca meydana gelmez. İnsan her yerde, düşüncesiz bir şekilde ve akıllıca bir sebep olmadan meydana gelip, var olabilir, ama pasaport asla! İnsan çok iyi olabilir, ama kabul görmeyebilir. Pasaport iyi ise kabul görür, tasdik edilir. İnsan sadece pasaportun mekaniksel taşıyıcısıdır, diyebiliriz… [Bertolt Brecht]

Bertolt Brecht’in ne demek istediğini fakir ülkelerden, üye olmayan ülkelerden Batı Avrupa sınırından EU’ya giren insanlar çok iyi anlar.
Tiyatronun konusu hiç bir kâğıdı, kimliğini gösterecek pasaportu olmayanların, yani gölge gibi yaşıyanların hikâyesi ise, daha da hazin, trajik oluyor.
Senaryosunu Feridun Zaimoğlu ve Günter Senkel yazmış. Feridun Zaimoğlu’nun kullandığı kelimeleri her zaman sözlükte bulamazsınız. Schattenstimmen = Gölgelerin Sesleri olarak çevirirken hayli zorlandım. Zaimoğlu adını duyduğum için bu oyuna gittiğimi itiraf ediyorum. Ama karşımda belgesel tiyatro rejisörü ikinci nesil Nurkan Erpulat’ı görünce sürpriz oldu.
Böyle fantazi dolu bir tiyatro oyununu ilk defa yaşadım. Yaşadım diyorum çünkü her zaman görmedim, bakmadım bazan da dinledim ve yaşadım.
Eşim ve benden başka katılanların hepsi aileleri çok çeşitli ülkelerden gelen genç ikinci nesildi. Rejisör de dahil organize eden Ballhaus çalışanları bizim sağlığımızla candan, sevgi ile ilgilendiler. Bilhassa merdivenlerden inip çıkışlarda bize yardım ettiler. İhtiyar birileri böyle bir oyuna gelmez, bize yaşlı olduğumuz için saygı gösterdiler.
Oyun dört ayrı sahnede yirmibeşer dakikalık yaşanmış hikâyelerdi. Her hikâyenin sonunda soğuk duş almış gibi, donuyor, adeta şok geçiriyorduk. Öyle ki şahane oynuyan oyuncuları alkışlayamıyorduk. Her hikâye bitişinde acaip ürperten bir sessizlik vardı.
Aramızda yaşıyan dört insanın hikâyesi, bunlarla Berlin sokaklarında hiç karşılaşmıyoruz. Onlar çoğunlukla gece çalışıyorlar, siyah oldukları için kontrol edilseler bile birbirinden ayırdedilemiyorlar. Bu nedenle zaman zaman bazıları arkadaşlarının kimliklerini alıyorlar.
Kimliksiz, kaçak yaşıyanların Almanya’da sayılarının bir milyon olduğu tahmin ediliyor. Hiç dikkat çekmeden, yani gölge gibi yaşamak zorundalar. Her an büyük bir korku ile yaşıyorlar, sınırdışı edilme korkusu ile içli dışlı olmak zorundalar.
Bu durumda istenmiyen, çirkin işler yapmadan başka çareleri yok. Hepsi erkek, hepsi genç, hepsinin herşeye rağmen hayalleri arzuları var. Şef olmak, evlenmek gibi arzuların yanında bir sıcak kahve, güzel bir kahvaltı, temiz bir yatakta yatabilmek de var.
En aşağıdakilere, arka sıradakilere mucizeler gerek. Bunlar hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Gerçek yolu ile hayal yolu birbirinden çok ayrılmış, uzaklaşmış, bilinmeyen bir gelecek onları bekliyor.
Birinci hikâyeyi Vernesa Berbo anlatıyor. Doğu Almanya’da sözleşmeli işçi iken duvarların kalkması ile bir gölge oluyor. Bin bir zorluklar içinde uyuşturu satmak bile var, bir erkeği oynuyor.
Aloysius İtaka üniversite öğrencisi, tahsili bitince oturma izni uzatılmıyan bir gencin hikâyesini anlattı, oynadı. Çatı katında geçirdiğimiz şokla, acılı hikâyeyi izlerken bize verilen battaniyelerle üşüdüğümüzü unuttuk.
Michael Wenzlaff’ı karanlıkta yaşadık. Hikâyesini dinlerken tüylerim ürperdi. Evli bir erkeğin hayat kadını yaşantısını canlandırdı.
Murat Sevcen yaşam mücadelesini genç bir erkeğin hayat kadını olarak yaşamını anlatıyor. Yaptığı işten ailesinin haberi yok.
Yazarlar hikâyeyi yaşıyanlarla söyleşi yaparak senaryoları yazmışlar. Naunyn sokağında Ballhaus’ta gölgelerin sesi duyuldu, yarım saatlikte olsa cisim oldular. Bireysellik ve varolma mücadelesi verirken herşeye rağmen kendilerini kurban olarak görmüyorlar.
iltergh-22-12-a.jpg
Tiyatroyu terkeden her seyirci bu duygularla, o gece nasıl uyuyabileceğini düşünmüştür, herhalde. Her fert ne yapabilirim,
diye düşünmelidir… Ki yeryüzünde bütün insanlar mutlu olmasa da, acıları daha aza nasıl indirebiliriz … Işıksız gölge olmaz.
Benim kuvvetim; bu büyük dünyada yalnız olmamaklığımdır.[Nazım Hikmet]
Fatih Akın bu projeyi himayesine aldı, tanınmış adı ile başarısı ile dikkat çekip, çok sayıda seyircinin katılmasını sağladı.
Ballhaus’un sanat müdüresi Shermin Langhoff sanatçılara, çalışma arkadaşlarına çok samimi davranış gösteriyor. Sıcak bir atmosfer izleniyor, masa başı müdürlerden değil, sanatçılarla, seyircilerle birlikte. Eski başkonsolosumuz A.N. Alpman açılışını yaparak desteklediğini göstermişti.
Tiyatro binasının tarihi ikinci nesil göçmen çocuklarına becerilerini, tahsillerini göstermeye, barınmaya uyum sağlıyor.
Birinci neslin çektiği zorlukların meyvasını, ikince neslin başarılarını görüyoruz. Bu örnekleri çoğaltmak, görülebilir duruma getirmek gelecek nesillere göstermek, sorumluluk alabilecek herkesin görevidir.
Sevgili www.ha-ber.com okurlarım, daha oyunlar, ikinci neslin sanat festivali bitmedi, 29 Ocak 2009 da sona eriyor. Henüz bazı oyunları görmek için vaktiniz var. Hemen arkasından Dialog Festivali başlıyor. Ballhaus [*] restore edilmiş, çok güzel olmuş.
Tiyatroya gidin, ve 1973 yılında Aras Ören’in sorusuna cevap arayın. “Niyazi Naunynstraße’de ne arıyor?”
Belki bu sokak halâ kekik kokusundan geçilmiyordur, veya sokak hasret ümit ve kinle dolu olabilir.
Frohe Weihnachten, hören Sie auf Schattenstimmen!
Hoşça kalın, ama tiyatrosuz sakın kalmayın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen
 
[1]
Ballhaus Naunynstr. 27, 10997 Berlin (Kreuzberg)
Tel.: 34 74 59 899 (17:30-20:00 Uhr)
Tickets online: www.BallhausNaunynstrasse.de
 
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.