GÖÇMEN KUŞLAR

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Ayda bir Durmuş’un Evi’nde Berlin Emekli Öğretmenler toplantılarını organize eden Nurhayat Kopar’ın gönderdiği iletinin başlığı böyleydi.

Onlar gerçekten göçmen kuşlar, Nisan ayında havaların ısınmasıyla, bahar geldiğinin müjdesi görülür görülmez Türkiye’ye uçuyorlar. Sonbaharda tekrar Berlin’e dönüyorlar. Torun ve çocuklarıyla kış aylarında hasret giderip yuva ve okullarda kış hastalıklarının fazla olduğu zamanda yardım ediyorlar. Dört yaşındaki torunum bana telefonda “öksürüyorum, yarın klinik anneanneye geleceğim”, diyor.
Club 60 ve üstü toplanınca kuru fasulye, bulgur pilavı ve çoban salatası gibi Anadolu yemekleri yiyor. Her toplantıda üç kişi yeteneğini gösteriyor. Şiir okumak, şarkı söylemek, mandolin çalmak veya bir şey anlatmak.
Elli yılın en az kırk yılını yaşamış bu emekçilerin anlatacak çok şeyi var. Bu toplantılara gençlerin kurduğu Atillâ İlhan Kültür Merkezi, Yeşil Çember ve Deukisch gibi derneklerden gençleri davet etmeyi düşündüler. Birikimlerini vermek, gençlerle irtibatı ayakta tutmak kaçınılmaz. Gelenek, göreneklerimizin ve Türkçemizin korunmasında neler yapılmalı? Asimile olmak insanlık suçu mudur? Yoksa zihinsel, ruhsal rahatlamak mıdır? Çelişkilerden kurtulmak mıdır?
Nurhayat öğretmen, Berlin’de bugün çok az izlerine rastlanan eriyip giden Böhmen azınlığından bahsetti. Erimemek, yok olmaya karşı savaş çoğunluk toplumda hayli çetin görünüyor.
Bugünkü Çek Cumhuriyeti’nde yer alan Bohemya’dan (Böhmen) göçme sebepleri kovulma ve orada dinlerini serbestçe yaşayamamaları. Ev sahibi Prusya bulaşıcı hastalıklardan ve harplerden dolayı nüfus azalmasına karşı nüfus politikası uygulayarak göçmenleri kabul eder. Bohemyalıların göçleri 1736 yılından itibaren 1860 yılına kadar devam eder. Anadili korunmadığından ve asimile neticesinde 1912 yılında koloni dağılır. Bugün Berlin-Neukölln ilçesinde Richardplatz’da Brüder cemiyeti ve Bethlehem kilisesinin çabaları ile küçük bir grup gelenek, görenek ve inançlarını korumaya çalışıyor. Almancada şöyle bir deyim var: “Bohemyalılar gibi ondan hiç malumatı yok, ondan hiç çakmaz.” [Das sind ihm böhmische Dörfer.]
Türk toplumunun şu anda yaşadıkları onların tarihinin tekrarı gibidir. Her meslekte olabilir, ama öğretmenlik mesleğinde daha belirgin görünüyor. Bir öğretmen emekli oldum, artık ayağımı uzatıp yatmalıyım, diyemiyor.
Öyle olsaydı herhalde tarih dersine gerek kalmazdı. Bu düşünceden hareket ederek yazmak isteyen öğretmen dostlarımın hikâyelerini derlemeyi üstlendim.
Yıllarca dernek çalışması yapan Mustafa Şahin ve Nurçin Atalay gibi deneyimli öğretmenler, bugün ulaşılan pozitif iyi şeyleri haklı olarak organize olmamıza bağladılar.
GÖÇMEN KUŞLAR
 
Organize olmak, dernek çalışmaları çok önemli. Ama bireylerin yerine getirmesi gereken sorumlulukları da unutmamak gerekir. Ayrıca dernek yönetimi üyelerine görev taksimini iyi yapmalıdır. Konumuz dernek çalışmalarının önemi. Halime öğretmen, “dernekleri eleştirenlere sorunuz şöyle olsun, dernekte görev aldın mı, alıyor musun, yoksa duyduklarınla mı hareket ediyorsun” dedi.
Dernek yönetiminde görev alıp düzeltmeye çalışmıyorsan, susmayı bileceksin. Hiç değilse çalışanların keyfini bozmamalı. Dernek çalışması özveri işidir. Şikâyet duraklama, iyi niyetli eleştiri ise ilerleme demektir.
Organize olmanın aynı zamanda büyük bir aile kurmak olduğunu Veliler Birliği Onursal Başkanı Kâzım Aydın, öğretmen Sevim Aydın, yönetim ve üyeleri derneğin abisi Mustafa Adıyaman’ın cenazesinde dostluğun, emek verenlere saygı göstermenin anlamını gösterdiler.
Yetenek gösterme sırası bana gelince Can Yücel’in şu yazısını okuyacağım. Özetleyerek hikâye şöyle başlıyor:
“Yaşamın en tatsız yanı sona erişidir. Hâlbuki mükemmel olanı sondan başlamalıydı. Yani camide herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ederken, tüm haklar helâl edilmişken, siz tabuttan doğruluyorsunuz. Yaşlı, olgun ve ağırbaşlısınız. Herkes etrafınızda, büyük iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz. Doğar doğmaz devlet size maaş veriyor.
Ne güzel hazır maaş, hazır ev…
Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz. Genel müdürlük gibi yüksek bir makamda deneyimli olarak işe başlıyorsunuz. Herkes karşınızda el pençe divan.”
Sevgili okurlarım, hikâyenin devamını en iyisi kendi fantezinize bırakıyorum.
Sonunu getirelim, “mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.
Bir gün karanlık, ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz. Beslenmek için ağız açmaya gerek yok, kordondan besleniyorsunuz, sıcacık yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz. Veee en güzeli deee…
Günün birinde müthiş keyifli bir geceyle hayatınız bitiyor…”
İyi uçuşlar Göçmen Kuşlar, geride kalanlara sabır ve başarı dualarınızı esirgemeyiniz!
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Kaynak:
Von Zuwanderern zu Einheimischen, Steffi Jersch-Wenzel und
Prof. Dr. Barbara John, S.491ff
Nikolai’sche Verlagsbuchhandlung, 1990
ISBN 3-87584-262-6
Fotos: Jusuf Jusuf
Duyuru (Serpil Aydınlı):
Sergi: Kadıköy-Geçmişte, Dün ve Bugün
Açılış:3 Mayıs 2011, Salı saat 18:00
Caddebostan Kültür Merkezi
Süre: 13 Mayıs’a kadar
Adres: CKM, Bağdat Cad. Haldun Taner Sok. No. 11
Kadıköy-İstanbul
Bilgi: Nesibe.Musevitoglu@kadiköy.bel.tr

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.