GÖÇ- TEHDİT VEYA GELECEK

ABONE OL
18:46 - 01/10/2020 18:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bu başlıkla düzenlenen okuma akşamı bilimsel bir tartışmaydı. Etkinlikler dizisini Tempelhof-Schöneberg Belediye nezdinde bazı kuruluşlar destekliyor. Davetiyeyi Uyum Görevlisi Gün Tank göndermişti. Cross Kultur, Jugend Müzesi ev sahipliği yaptı. Konuksever müze müdürü beni kapıya kadar uğurlarken Mölln ve Solingen’de insanlar Türk oldukları için yakıldıktan sonra beş yıl önce bu müzenin açıldığını söyledi.

 
Şehrimizde barış ve ahenk için çalışan insanları, bunu görev yapan komşuları bazen gecikmiş olarak tanıyoruz. Program çok ilginç, yanız Türkiye’ye göre yüzünü çevirmeyen, Berlin’de yaşadığının bilincinde olanlar için yapılmış bir program. Türkiye’den bu satırları okuyanlar da oradaki göçmenlerle ilgili araştırmaya, bilimsel çalışmaya ön ayak olabilirler.
 
Bu etkinliklerde nesnel tartışmalar, sebep sonuç tespiti var. Duygusal önyargıları kışkırtma, düşmanlık yerine halkı bilinçlendirme, bilgilendirme amaç edilmiş. Bilim insanı olmayanın da bu konuyu ilgilenen bir vatandaş olarak takip etme imkânı var. Yaşadığım ilçede uyum görevlisinden etkinliklerde davetiye alırım. Zira yıllarca sosyal, politik ve kültürel çalışmalarda uyum konusunda çok emeğim var. Ama Gün Tanık’ı tanıdığım bizden birisi oldu için oraya gitmeyi tercih ettim. Bununla katılımın önemine vurgu yapmak istiyorum.
 
Başlıkta verdiğim tartışma konusu bilimsel bir etkinlikti.
 
Bu başlıkla kitabı derleyen Andreas Heinz ve Ulrike Kluge bizzat oradaydı, kendileri bazı bölümleri okudular. Prof. Dr. med. Andreas Heinz, Charite’de Psikiyatri ve Psikoterapi Kliniği müdürü ve Ulrike Kluge, aynı klinikte bilimsel çalışma görevlisi.
 
Gelen soru, tamamlama ve cevaplarla katılımcıların deneyimlerini anlayıp konuşmalarını ona göre ayarladılar.
 
Kitap başlı başına Thilo Sarrazin tezlerine karşı bilimsel cevap niteliğinde. Bilimsel çalışmaya alışmayan birisi için roman gibi al bu kitabı oku denemez. Bu yazımı ciddi derneklerin üyelerinden bilim insanları okuyup üyelerine anlatmalı ki argumenleri biriktirsinler. Göç olgusunu iyi anlamak, getiri, götürüleri sayı ve grafikle normal vatandaşa anlatmak gerek. Zira normal dediğim bu bireyler aydın kişiler değil. Nerede Türklere karşı imza toplanıyor, diyen topluma varlığından fazla zarar veren komşu, iş arkadaşı her gün otobüste, trende karşılaştığımız kişiler.
 
Göçmenin iyisi, kötüsü, faydalısı zararlısı, tehdit olanı var. Her göçmen grubun değeri aynı değil.
 
 
Türkiye’den konuk işçi olarak gelipte gitmeyi unutan, Irak savaşından kaçan sığınmacı ile Doğu Avrupa’dan alman kökenli göçmenler aynı insan ölçülerinde değerleri biçilemez.
 
Zaten Sarrazin, açıkça Türk ve Arap göçmenlerin daha geri zekâlı olduğunu, sosyal dairelere yük olduğunu açıkladı ve Almanya kendini bitiriyor kitabı çok satanlar listesine girdi. O halde küçük bir azınlıkla değil milyonlara doğruyu anlatma, genelleme ve önyargılardan çoğunluk toplumu kurtarma önemli. Araplar diye genellenen grubun içinde İran’dan göçmenler de sayılmış. Devrimden sonra İran’ı terk edip Almanya’ya gelen göçmenler tahsilli, bilgili rejim karşıtları idi. Yüksek tahsil görmüş ana babalar çocuklarına çok yardım ediyor, edecek bilgi seviyesinde. Çocukları okul diplomasını başarıp, meslek sahibi oluyor. Sosyal Daire’ye yük değil, ödemesiyle katkıda bulunuyor. Bu küçük bir örnek bile kitaptaki genellemeyi, kendisi insan değil de yalnız alman olanları nasıl kışkırtıldığını gösterir.
 
Göçmen getiri ve götürüleri bu kitapta çok etraflı açıklanmış. Kaç Türk ve Arap gencin işsiz olup, sosyal daireden aldığı yardımla geçimini sağladığı götürü istatistikle açıklanabilir. Ama 50 yılda o gençlerin anne babaların nasırlı elleriyle sosyal daireleri ayakta tutmak için ödediği istatistiklerde yer almaz. 1970 yılında okuluma giderken ilk selâm verdiğim kişiler Türklerdi. Sokakları, dershaneleri temizleyenler, hatta okulu açanlar sabahın köründe Türk öğretmenleri idi. Genelde Almanya’nın bu gün ulaştığı varlık ve rahatlık için 1960 yıllarında gelen konuk Türk işçilerine ilk teşekkür eden eski Cumhurbaşkanı Wulf’u Türkler ihmâl etmemelidir. Bu yetmez gibi Müslümanların da Cumhurbaşkanı olduğunu söylemesi cesaret meselesi idi.
 
Konuma temel olarak aldığım kitaptan bir kaç alt başlıkla daha iyi anlatılabilir.
 
Göç konusunu tez yapmaları için üniversite öğrencileri teşvik edip, bu kitabı kaynak olarak göstermelerini öneriyorum.
– Göçmenler tehdit olarak.
– Irkçılığın tarihi.
– Zekâ ile cilt ve saç renginin ilişkisi.
– Testlerin göçle ilgisi.
– Almanya’da uyum, tahsil, bilgi ve eğitim.
– Zekâ testlerin ölçümü.
– Göçün ikinci üçüncü neslin uyum ve tahsilinde etkisi.
– Göç ve uyumda güncel hayattaki yalanlar.
– Göç herkes için pozitif değildir.
– Göç ve iş ortamı, piyasa.
– Politika, Medya’nın kriminel ölçeklerde etkileri, yanılgılar.
Kitapta verilen alt başlıklarda görüldüğü gibi, Uyum Görevlisi Gün Tank bu etkinlikte ancak ipuçları verebildi, daha çok araştırıp okumaya teşvik etmek.
 
Göçmenin geldiği tarihte iş piyasası önemli. Getirdiği bilgi ve tahsil derecesi, geliş amacı, geldiği ülkede kalış süresi, geliş sebebi gibi çok faktörler var.
 
Göç ve göçmen konusunu en güzel anlatan şiiri yazar Özdemir Başargan’dan dinledim. Fakat alıntı yapmam için elimde yazılı şiiri yoktu. Zannederim henüz yayınlanmadı.
 
Şiirinde göçü cenneti terk etmek zorunda kalan insanlığın anası babası Havva ile Adem’den başlıyor. İnancını yaymak ve öldürülmemek için yurtlarını terk eden peygamberlerle devam ediyor. İsa peygamber yurdunu terk etseydi, başka bir mekâna göç etseydi öldürülmekten kurtarılırdı belki.
 
İkinci Paylaşım Savaşı’nda diğer ülkeler Musevilere kapılarını açık tutsalardı birçok insan öldürülmeyecekti, insanlık utanç duvarı yapmaktan kurtarılırdı.
 
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Tartışmaya temel alınan derleme ve belgesel kitap:
Andreas Heinz, Ulrike Kluge,
Einwanderung – Bedrohung oder Zukunft, Mythen und Fakten zur Integration, Campus Verlag, Frankfurt am Main/ New York
ISBN 978-3-593-39759-79

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.