GÖÇ POLİTİKASI

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

GÖÇ  POLİTİKASI


Her an herkes göçmen olabilir. Elinde bulunan imkânlarla yetinmeyip gerek ekonomik gerek sosyal durumunu daha iyileştirmek için göçenlerin zamanı vardır. Göç alan ülke bellidir, plânlı olarak hazırlanır Antalya’da almanlar, Didim’de ingilizler, Avrupa’nın çeşitli ülkelerine okuma ve çalışma amacıyla gelip kalan türkler gibi.

Deprem, sel ve yangın gibi doğa felâketlerinde yurtiçi göç hareketlerine terör olayları eklendi. Türkiye’de seksen yıllarından sonra göç dalgaları artmıştır. Bugün sosyal patlama, sorunlar plânsız göçlerin etkisinde araştırılmalıdır.
Avrupa ülkelerinin bu yıl tartışdığı mülteci sorunu, savaş alanı olan Irak ve Suriye’nin komşu ülkelerinde yıllar önce başladı. Esas savaşa iştirak eden, sebep olan Batı asker ve silah yolladı. Komşu ülkeler ise acıyı çeken insan kaderleriyle başbaşa bırakıldı.

Almanya’da basın ve görsel medya acil olan bir konuyu aralıksız konuşur, tartışır. Sorumlu politikacıların sözleri halka devamlı ulaşır ve televizyonda tartışma yayınları uzman kişilerle yapılır. Hangi  kanalı açarsanız açın, aynı konu gündemde bir süre, bıktırana kadar kalır.

Yıllarca Türk göçmenler hakkında negatif konuşa konuşa nefret duyguları tohumu ekildi. Göçmen deyince Türkleri kasdediyoruz diye açıkça söyleyen politikacılar vardı. Bugün işyerlerinde, okullarda yapılan ayrımcılık hakkında konuşulmuyor. Demirperde kalktı diye sevinen Avrupa 25 yıl sonra sığınmacılardan korunmak için tekrar duvar örüyor. Silahsız her şeyini kaybeden, canını kurtarmaya çalışan insanlara karşı yeni demirperde örülüyor. Türkiye’de halk tam olarak mülteci sayı ve maliyeti bakımından bilgilendirilmiyor. Gazeteciler bile sayılara zor ulaşıyor, sorunun çözümü hükümete bırakılıyor.

Almanya’da ise politikacıların parti liderlerin bir kararda birleşene kadar söylemleri halkı korkuya, korku da sokağa hatta şiddete sürüklüyor. Mültecilerin oturacağı binalar daha sığınmacılar taşınmadan yakılıyor.

Oturduğum eve yakın bir yurda sığınmacılar daha gelmeden birbirine selâm dahi vermeyen, tanımayan komşular küme küme korkularını sokakta birbirine aktarıyordu. Onlar hırsızlık olayları, uyumsuzluk olur diye korkarken, göçmen deneyimi olanlar ise sağda, radikal teröristlerin yurdu yakmasından korkuyor. Sığınmacılara yardım eden gönüllülerin çoğunluğunun göçmen kökenli olduğu tahmin ediliyor.

Berlin-Spandau ilçesinden milletvekili Sven Schulz (SPD) Kasım ayı raporunda, bugünki acil duruma gelmeden uyardığını, ancak CDU/CSU parti sorumluları geç uyandı diyor. Parti sözcüleri artık gelecek yıl bütçesinde sığınmacılarla ilgili harcamaların bütçede yer almasını konuşuyorlar. Devlet, eyalet il, ilçe ve cemiyetleri sorunlarla yalnız bırakmamalı.

Kuralların katı olduğu ülkede bir karara varmadan önce tartışıp gelecek detaylarıyla planlanır. Fakat bu esnada savaştan kaçıp sığınmak zorunda kalanlar Ege denizinde boğularak ölüyor. Acil durumlarda çabuk karar alma bazan yerinde, bazan da rizikolu olur.

İzmir’de bir restoranın üst katından dörtyol ağzında izlediğim trafiği hatırladım. Biz Avrupa sıkı kurallarına alışan insanlar olarak hayretle izledik. Tıkanıklık olmadan tekerler yürüyordu. Deneyimli sürücüler diğerlerinin yaptığı hatalara karşı davranıp, kazayı önlüyor akışı sağlıyorlardı.

Aşağı yakarı kırk öğretmenin okulumda yaptığı bir toplantıda 
geçmiş gün, o zaman yedi DM gibi bir açık konuşuluyordu.
Sınıf gezisinde bir öğrenciye yanlış hatırlamıyorsam sosyal idare bu parayı vermemişti. Yirmi dakika kadar tartışıldıktan sonra Türk öğretmeni bir arkadaşım cüzdanını masaya koydu, lütfen tartışmayı kesin ben öderim, demişti.
Hiç kimse isteyerek ülkesini terketmez. Terk etmek zorunda olanlara yardım etme zorunludur. Sığınmacı sorunu Paris’te cereyan eden terör olayı ile gölgede kaldı. Politikacıların sagduyu çağrısı vatandaşa, sokağa ulaşmıyor. Korku baskın çıkıyor. İslâm dinine ait olanları Avrupa’da zor günler bekliyor.

Genellemeyi kışkırtan dil insanı televizyon karşısında şaşkına çeviriyor. Bütün müslümanlar hem teröre, hem de konuşulan dile karşı yürümeli ve her fırsatta karşı çıkmalıdır. Bir insanı öldürmek, insanlığı öldürmek anlamına gelen İslâm’ı, şiddet İslâmından ayırmayı, kurtarmayı amaç edinmeli. Müslüman adı taşıyan cemaatlerin birleşip Fransa elçiliği önünde çelenk koyarak yas ve teröre karşı tutumlarını göstermeleri olumlu bir davranıştır. Ama dürüst insanlar teröristler adına özür dilemek zorunda değildir. Ayrıca Paris için gösterilen dayanışma Ankara için de gösterilmeliydi.

Sözde İslâm Devleti derken terör organizesinin dilini kullanıyorlar. Allah büyüktür deyip suçsuz, günahsız insanları öldüren teröristlerin iman ve sözlerine inanmaları anlaşılamaz.
Arzum, gerçek suçluların bulunması, gençlerin iftiradan korunması, kurunun yanında yaşın da yanmamasıdır. Bir yandan teröre karşı önlemler alınırken, gençleri başarısızlığa ve sonra teröre iten sebepler konuşulup, eşit şans ve paylaşım için de önlemler alınmalıdır.

Bilhassa kamuya ait radyo, televizyon ve basın dilini acilen uyarmak dilin gücünü bilen dil, sosyal ve politika biliminsanlarının görevidir. Her cümlede İslâm  kelimesinin geçtiği terör haber ve yorumlara derhal son verilmelidir. 

Teröristlerin dilini kullanma hatasına düşen sorumluları uyarmak da önce müslüman kanaat öncülerin görevidir.
Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                       

Bu konuda okuduğum rapor:
Schulz Report, (Almanya Parlamento milletvekilinin çalışma raporu), 17 Kasım 2015 

Makale:
Uğur Gürses, Suriyeli sığınmacıların maliyeti muğlâk, 
Hürriyet sayfa 6, 7-8 Kasım 2015, hafta sonu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.