GLADİO NEDİR NE DEĞİLDİR?

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’de Psikolojik savaş her alanda sürüyor. Öylesine ki suçlamalar devam ederken devlet gücünü elinde tutanlar susturma, sindirme etkisizleştirme de her yöntemi uyguluyorlar. Bakın bugün Türkiye’de sıkça dillendirilen bir konuyu ele alalım. Gladio nedir ne değildir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, ABD, İtalya’da Mussolini’nin faşist yönetimine karşı beraber savaştıkları komünist direnişçilere karşı tavır aldılar. İtalya’daki Amerikalı resmi görevliler, daha önce savaşmakta oldukları aşırı sağ ve faşist kökenlilerle işbirliğine gittiler. 1949’da NATO’nun kurulması, İtalya’nın kurucu üyeler arasında yer almasıyla beraber Hıristiyan Demokratlar (Democrazia Cristiana -DC) bünyesinde filizlenmeye başlayan Gladio yapılanması, giderek resmi hale geldi.

İtalyan Savunma Bakanlığı’na bağlı olan Silahlı Kuvvetler İstihbarat Servisi (Servizio Informazioni Forze Armate-SIFAR) General Giovanni Carlo yönetiminde, Gladio’yu teşkilatlandırmaya başladı. Carlo’nun ardından SIFAR Başkanı olan General Giovanni De Lorenzo, Gladio üyelerinin eğitileceği bir kamp kurdu. Sardunya Adası’nda yüksek duvarlarla çevrelenen, kendine ait ufak bir limanı olan, denizaltı eğitimi verilen, uçak ile helikopter pistleri ve yeraltı sığınakları bulunan bu okula Sabotajcıların Eğitim Merkezi (Centro Adestramento Guastatori) adı verildi. Burada, ‘Gladyatörlere’ askeri ve ideolojik eğitim verilmesinin yanı sıra özellikle patlayıcı eğitimleri veriliyordu.”

General De Lorenzo, askeri istihbarat örgütü başkanı Renzo Rocca tarafından kumanda edilen Gladio birimlerinin gerçekleştirdiği eylemlerle ‘tansiyonu’ yükseltti. Gladio hücreleri, Hıristiyan Demokratlar’ın parti merkezlerini ve bazı yerel gazeteleri bombalamaya başladı ve bunların, komünist ve sosyalistler tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi. Bu eylemlerin hedefi hükümetti. Ancak başarılı olamadılar.

Bunun üzerine, İtalya’da 1995’te yayınlanan Senato Raporu’nda belirtildiği üzere, De Lorenzo, 1964’te “Gladyatörlerin, kendi işareti üzerine radyo ve televizyon kaynaklarının da arasında bulunduğu tüm önemli haberleşme merkezleri, sol partilerin merkezleri, sol görüşteki gazetelerin bürolarını işgal etmesine yönelik” bir plan yaptı. Gladio’nun gizli askerlerini acımasız ve kararlı davranmaları yolunda da uyaran De Lorenzo, darbe ertesinde Sardunya’daki gizli Gladio merkezinde hapsedilecek bini aşkın sol görüşlü kimseyi de listeledi.” Fişlemeler filan aynı. Post modern bir darbe planı bunlar..

Bunun yanı sıra, İtalya’nın önde gelen yüzbinlerce insanı hakkında dosyalar tutulmaya başlandı. Hemen her siyasetçi, önemli işadamı ve ‘medyatik’ tüm şahsiyetler izleniyordu. Başbakanlık ise sürekli dinleniyordu. Aynı yılın Haziran ayında, De Lorenzo, İtalyan polis güçleri Carabieneri’nin 150. kuruluş yıldönümü vesilesiyle, Roma’da tanklarla boy gösterisi yaptı. Kendisi de Gladio’nun kurucularından olan Başbakan Aldo Moro, kendisini alaşağı etmeye çalışan De Lorenzo ile gizlice buluştu. Bu buluşmada Moro, tansiyonun düşürülmesi karşılığında kabinedeki sert sosyalistleri daha ılımlı isimlerle değiştirmeye razı oldu. Bu sayede, Gladyatörler sessiz sedasız tekrar yeraltına çekildi. Bu operasyon yıllar sonra İtalya’nın postmodern darbesi olan ‘Piano Solo’ adıyla tarihe geçecekti. Moro olayı, icabında bu adamların kendi arkadaşlarını da infaz ettikleri çok açık!

Rosa dei Venti (Rüzgar Gülü) yapılanması, örgütün kendine karşı farklı bir örgütlenmeyi de kendi içinde gerçekleştirdiğini gösteriyor.. Anlatılanlara göre: “Tora Tora Darbe Girişimi’nin tüm sorumlusu ilan edilen ve yıllarca tutuklu kalan Amos Spiazzi İtalya’da Gladio’nun içindeki gizli başka bir yapılanmanın var olduğunu söyledi: Rosa dei Venti (Rüzgar Gülü). Bu örgüt, NATO’ya bağlı gizli ordulardan farklı bir yapıydı. Rüzgar Gülü’nün üyeleri, Gladio’nun diğer üyelerinin aksine, ABD ve NATO’ya sempati duymayan kesimlerden oluşuyordu.

Dışarıdan bakıldığında gündelik yaşamda şüpheleri kesinlikle üzerlerine çekmeyecek hayatlar süren bu kişilerin, ulusal çıkar olarak gördükleri hedefler uğruna her şeyi yapabilecek, her şeyi göze alabilecek derecede fanatik ve sadık karakterde olmasına özen gösteriliyordu. Rüzgar Gülü’nün üyeleri, askerler arasından özel olarak seçiliyordu. Emekli olduktan sonra da örgütle ilişkileri sürüyor ve her türlü operasyona hazır bekliyorlardı.

Bu gerçekler açısından Türkiye’deki yapılanmaları nasıl ne şekilde değerlendirmek gerekir?

Her kesimin kendi açısından ele alıp yorumladığı bu örgütlenmelerin, ülkeye ne kazandırdığını ne kaybettiğini iyi düşünmek gerekmiyor mu?

GüNüN SöZü: Gizemli konulardan endişe etme; oku, öğren, bil ve tedbirini al.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.