GEZİ VE ÇEVRE

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Barış Şenliği yazımda bahsettiğim zengin etkinlik programında yapılan ilk panel, Gezi’nin Düşündürdükleri konusunu ele almıştı.

  
Her iki panelde politika ve CHP konu edilirken yurtdışı Türklerinden, CHP’nin yurtdışı Almanya-Avrupa organizesinden hiç bahsedilmedi. Kışın Berlin’de yaşayan emekli bir öğretmen bu konuya dikkat çekti. Panel sonunda katılımcılara verilen zaman çok dar olmasına rağmen yurtdışı Türklerin seçim hakkını dile getirdi. Türkiye’nin nüfusu 75 milyon iken Amerika istatistikleri 80 milyon gösteriyor. Aydınlar bu 5 milyon nereden çıktığına şaşırıyorlar. Her daraldığı ortamda ülkeye döviz getiren, emlâk satışlarında ticareti canlandıran, yapı sektörünü ayakta tutan insanlar yok sayılıyor. Daha kötüsü hor görülüp, küçük görülüyor. Hâlâ Cumhuriyet gibi ciddi gazetede bile gurbetçi, Almancı kelimeleri kullanılıyor.
Her iki panelde kadın konuşmacı yoktu. Panelde birçok toplantı akustik sorun olan mikrofon çok iyi ayarlanmıştı. Moderarörlüğünü yapan Tayfun Talipoğlu, her konuşmacıdan sonra özetle çok güzel derledi.
 
İlk söz verilen Gürkan Akgün TMMOB, Şehir Plancıları Odası İst. Şub. Kur. Üyesi. Konuşmasına Taksim Gezi Park’ın kuruluş amacı ve tarihini özetleyerek başladı. Parkın korunması Taksim Dayanışma Projesi ile bilimsel olarak ele aldı. Plân, program yerel bilimsel önlemler hiçe sayılarak, bilgi verilmeden Topçu Kışlasında yapı başladı. Vatandaşa bilgi verilmeden, uyarılmadan 1000 kişinin çadırı yakıldı, polis şiddete başvurdu. Gezililer akıllı, bilgili şekilde sabırla karşılık verdi. Aralarına katılan şiddet eylemine yönelik küçük bir azınlığa karşı geldiler. Barışçıl demokratik haklarını kullanan gençleri polis koruyacağı yerde, şiddeti kendisi uyguladı. Eylemlerde sıkılan gaz ve atılan uyarı lastik mermilerde yaralananlara sağlık hizmeti yapan doktor ve elemanlara zorluk çıkardı. Çocuklar korku içinde bile direnmeye devam ettiler. Tüm dünya basında, medyada olayları gösterirken Türk basın ve medya tek tip gösterip, çoğu susmayı tercih etti. Halk TV, Ulusal TV, Cumhuriyet, Aydınlık Gazeteleri hariç.
Meşru talepler doğrultusunda parkta olağan üstü görülmemiş bir işbölümü sergilendi. Teyzeler büyükanneler dolma getirdi. Yemeğini içeceğini paylaşan bir toplum vardı. Çoğu gençti, her kesimden insan manzaraları vardı. Çığ gibi her gün büyüdü, gelişti. Polis şiddet gösterince vatandaşın yasaklarla cendereye sokulan hayatına karşı siyasi proteste dönüştü. Bu yılların birikimi idi, birden sel gibi çığırından çıktı, bütün diğer şehirlere dağıldı. Eylemciler ölen, yaralanan ve özürlü kalanlar olduğu halde şiddete başvurmadı. Kendisine basınçlı gaz ve su sıkan polise karanfil dağıtan bir gençlik vardı.
 
GEZİ VE ÇEVRE 
 
Tayfun Bey, gezi daha büyük bir olaydır, yalnız ağaç işi değildir. Şu anda AKP’nin ayrımcılığı ile ancak ülke halkının yarısı hayatından memnun görünüyor. Kendi gibi düşünmeyenler işsiz kalıyor, doğruyu yazan gazeteci, yaralılara yardım eden doktor, kitap yayınlayan yazar gibi Gezi Parkı eylemlerini konu yapanlar işinden oluyor.
Burada tiyatro, konser ve toplantı gibi etkinliklerde eşine dostuna yer ayıranlardan başlarsak Türk mantalitesi demek gerekir. Yani öteki parti gelse kendi taraftarları faydalanmayacak mı, diye sormak gerek.
Site derneğinde bile Avrupa’da yaşayan komşular kutuplaşmaya karşı savaş veriyoruz. Seçimden sonra her yönetim, başkan bizimdir, biz seçmesek dahi. Dernek Başkanı onu seçmediğini tahmin ettiklerine selâm vermiyor. Site görevlisi ötekini destekleyen komşunun evinin önünü süpürmüyor. Hâlbuki herkes aynı aidatı ödüyor, o herkesin onu işe alan özel görevlisi olduğunu unutuyor. Kutuplaşma sitelere kadar girmiş. İşte gezililer yetişkinlere iyi bir ders verdi. Partiler üstü, kavgacı büyüklerine verilen bu uyarı iyi anlaşılır, bu gençler cezalandırma yerine sesleri dinlenirse Türkiye tüm dünyaya demokrasi örneği göstereceği mutlaktır. Kraldan çok, kralcılar kendini toparlamalı, ayağını denk atmalı. Memnun olan kesim öteki yapılanı anlamalı.
Sıra gazeteci yazar Ali Ekber Ertürk’e gelince katılımcılar hayli heyecanlı görülüyordu. Güneşin Evlatları, gezi olaylarını kayıta alan kitabı yayınlar yayınlanmaz, yazı yazdığı gazetesinde işine son verildiğini, bu konuşmayı yaparken işsiz kaldığını, söyledi. Gençleri dinlemek, anlamak gerekirse bir sorun olmazdı. Demek ki büyükler onları çok ihmal etmişti. Meydanları Mısır’da veya başka ülkelerde aramayın. Gezi ruhu hiç bir azınlık grubuna dışlamadı. Kitabımda ateistler, eş cinslere söz hakkı doğdu. Yaratıcı siyaset sokaktaki direnişte bulunur.
Bu kitabı herkes okumalı, susma, sustukça bir gün sıra sana gelecek, deyimiyle bu kısmı noktaladı, moderatör.
Siyasetçi, yazar Oğuzhan Müftüoğlu, savaşın yıkım olduğunu, Ortadoğu’nun cayır cayır yandığını görmek, barışçıl amaçla kurulan ülke vatandaşı olarak yüreğimizi yakıyor, dedi.
Salonda bulunan insanların gösterdiği manzarayı görmek gerekirdi. Herkes üzgün, savaşın bitmesi için tek tek ne yapabilir, sorusuna cevap arandı.
Elbette beş ağaç, bir ağaç bile önemli. Gençler geleceğe umut veren güzel bir ülke istiyor. Sorunlar biriktiği için patlak şimdi verdi. Her şeyi para, insanı yok saydılar.
Gezi bir tepkidir, doğru anlayana uyanıştır. Dünya şiddete yaratıcı yeteneğiyle zekice karşı koyan bir kesim Türkleri tanımış oldu. Türk kadını imajı, Avrupa’da yaşayan Türkler, turizmciler, dış temsilciliklerin 50 yılda yapamadığını başardılar. Tek tip bir kadın, tek tip bir türk yok.
Gezi eylemi öğretici, dipten vuran bir dalgadır. Dayanışma ruhu topluma umut verdi. Tayfun Bey, bu sözlerle toplantıyı bitirdi.
Panel sonunda gruplar hâlâ tartışıyordu. Bazı gruplar oradan Cafe’ye gidip sohbete devam ettiler.
 
Rusçadan 45 eseri Dostoyevski eserleri dâhil, Türkçeye kazandıran deneyimli çevirmen Dr. Mehmet Özgül’ü bu panelde tanıdım. Dostoyevski’yi anlamak için okumaya ilk eserinden başlamalı.
İktidar, hükümet olayları saptırmaz, anlamaya çalışırsa geleceğe umut vardır. Memnun olmayanlar bir araya gelirken, memnun olanları da aralarına alırsa aynı hatalar yapılmaz.
Çok okuyan değil, çok gezen bilir. Her akşamüstü günbatımını izlemeden önce gezinti yapmayı ihmal etmiyorum. Gezi esnasında yazacağım yazıları düşünüyorum. Asıl amacı sessizlik, güzel deniz manzarasında dinlenen balık avlayanlarla konuşuyorum. Artık üniversite öğrenciler de siteye terk etti. Bu yaz en verimli, öğretici konuşmalarımı adlarını unuttuğum genç üniversite öğrencileriyle yaptım. Aydın, yetenekli, barışçıl
o güzel, en büyük zengin hazinemiz gençlere selâm olsun!
 
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.