GERÇEKTEN 12 EYLÜL MÜ YARGILANIYOR?

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

4 Nisan günü 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasına başlanmış. Darbeciler yargılanıyor, darbe değil. ”Başlanmış” dedim; çünkü yargılamada iki darbeci fail var. Bir darbe yapılıyor, öyle bir darbe ki Türkiye’nin tüm siyasal, toplumsal, kültürel, ekonomik, dengeleri ters yüz ediliyor; sayısız idamlar, cezaevlerinde ölümler oluyor, binlerce insan işkencelerden geçiriliyor, işini yitiriyor, memurlar sürgüne gönderiliyor… On binlerin mağdur olduğu bir darbenin iki sanığı var, öyle mi?

Gazeteler, televizyonlar canlı yayın yarışındalar, darbecilerden hesap soruluyor naraları yükselmekte. Darbenin asıl amacının 24 Ocak kararlarının uygulanmasının yolunu açmak, uygun ortamı oluşturmak. Böylece daha dışa bağımlı kontrol edilebilir, özgürlüklerin kısıtlandığı bir toplumsal yapıyı yaşama geçirmek. ABD’lilerin ”bizim çocuklar dediği beş general midir yalnızca darbeciler? 24 Ocak kararlarının mimarı ve 12 Eylül hükümetlerinin ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı Özal’ı nereye koyacağız? Özal’dan demokrasi kahramanı yaratarak darbeden hesap sorulabilir mi? 12 Eylül’ün parlattığı ve bugün de siyaset sahnesinde yer alan kişilerden sözde demokrasi söylevleri dinleyerek mi yargılayacağız darbecileri? Bu darbenin polis müdürleri, istihbarat şefleri, siyasetçi destekçileri, işadamı kışkırtıcıları, basın şakşakçıları neredeler?
Darbeden de darbecilerden de hesap sorulmalı; ama bu yaşı doksanı aşan, sağlık durumlarının elverişsizliği nedeniyle mahkemeye gelemeyecek iki generale indirgenmemeli. Tabi ki bu iki darbeci asker suçludur, ancak suçu onlara atıp diğer darbecilerin ortadan kaybolmasına da olanak verilmemeli.
Benim bu yargılamada merak ettiklerim var. Acaba bunlar sorulacak mı, kamuoyu bunları tartışmaya açacak mı? İlk aklıma gelen Rogers planı. Ülkemiz dış politikasını çok ilgilendiren bir konu. Diplomatik geleneklere, ülke çıkarlarına aykırı bir biçimde bu planın darbecilerce onaylanmasının hesabı sorulacak mı? Ülkemizin ABD politikalarına teslimiyetinin açık bir göstergesidir Rogers planı.
Çalışma yaşamına egemen kılınan demokrasi dışı yasalar sorgulanacak mı? Bugün hala 12 Eylül’ün örgütlenme ve çalışma yasaları uygulanıyorsa nasıl bir hesap sorma söz konusudur?
Siyasal yasaklarla birçok yurtseverin eli kolu bağlanırken tarikatların, cemaatlerin ve ABD’den getirilen liberal tosuncukların önü açıldı. Bu yolla siyasetimizin ekseni kayarken devlet kurumları çökertilirken toplumun değer sisteminde de erozyon başladı. Darbe sonrası sözde sivil iktidarlar dönemi hep yolsuzluklarla anıldı. Bu toplumsal dönüşümün hesabı sorulacak mı?
12 Eylül yönetimi ”Atatürk” diye diye Atatürk’e de Cumhuriyet değerlerine de en büyük zararı verdi. Cezaevlerinde Atatürk’ü öğretmeyi bir ceza aracı olarak uygulamaya soktu. Bu nedenle de toplumda Atatürk düşmanlığının oluşmasına yol açtılar. Bu da yetmemiş gibi Ata’mızın vasiyetini değiştirme hukuksuzluğunu uyguladılar. Türk Tarih ve Dil kurumlarını Ulu Önder’in vasiyetine aykırı olarak devlet dairesine döndürdüler. Bu yolla da toplumumuzun çağdaş ölçülerde bilgilenmesini, doğru bir dil ve tarih bilincinin oluşmasını engellediler. Atatürk gibi en büyük ulusal, toplumsal değerimize yapılan bu haksızlığın hesabı sorulacak mı, Atatürk’ün vasiyetine uygun olarak Dil ve Tarih kurumları özerk yapılarına kavuşacak mı?
Atatürk’ü belleklerden, gönüllerden çıkarıp büst Atatürkçülüğüne dönüştüren darbecilere bunu neden ve hangi telkinlerle yaptıkları sorulacak mı?
Siyasal partiler ve seçim yasaları 12 Eylül’ün ürünü. Siyasal partilerde demokrasi yerine lider diktatörlüğünü getiren de darbeciler. Bu yasalar dururken ve siyasetçilerimiz tarafından da çok benimsenmişken 12 Eylül’den hesap sorulabilir mi?
12 Eylül toplumumuza iki siyasal miras bıraktı: İrtica ve bölücülük. Bir de toplumsal ahlak: Kır şişeyi dön köşeyi. Ne olursa olsun parayı kazan. Bugün toplumu yönlendiren siyasal anlayış ve ahlak 12 Eylül’ün eseri. İrticanın iktidarda bulunduğu, bölücülüğün dağlarda ve kentlerin izbe sokaklarında dolaştığı bir ortamda 12 Eylül darbesinden hesap sorulamaz. 24 Ocak’ta başlayan toplumu dönüştürme, siyasal yaşamı yeniden düzenlenme projesi amacına ulaşmak üzeredir günümüzde.
Yine önümüzde kamuoyunu günlerce oyalayacak bir konu, gündem saptırması. 12 Eylül yargılanıyor derken peş peşe zamlar yapılarak halkın cebinden paralar götürülmekte. Bu darbe yargılanması işi, Suriye’ye yapılacak bir müdahalenin kamuflajı olmasın sakın. 12 Eylül ürünlerinin, her şeylerini borçlu oldukları bir darbeyi yargılamaları mümkün müdür? Güldürmeyin adamı…

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.