GENÇLİK VE ŞİDDET

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Geçen hafta Almanya’yı sarsan okul baskını beraberinde getirdiği birçok tartışma ile bir süre daha konuşulacağa benziyor. Bir gencin böylesine korkunç bir eyleme kalkışması, başkalarının ve kendi yaşamını söndürmeye bu denli kolay karar vermesi doğrusu akıllara durgunluk veriyor. Ancak, bu çocuğun hasta olması ve kanlı saldırının anormal bir ruh halinin eseri olduğu gerçeği ile vicdanlar rahatlıyor ve genellikle şiddetin yaygınlaşmasına yönelik önlemler bir sonraki eyleme kadar unutuluyor.

Winnenden’deki olay bir ruh hastasının marifeti olabilir. Pekiyi, onu bu hastalığa iten acaba nedir? Nasıl oluyor da yaşamının baharındaki insanlar çevrelerine karşı bu kadar kolay şiddet uygulamaya yatkın olabiliyor? Sonra evde bulunan 18 adet silah da neyin nesi? Bu nasıl bir aile ki çocuklarını bir ölüm aracı olan silahla büyütmüşler? Bunun oyuncak olanının bile tehlikeli olduğu bilinirken sahici silahlar anlaşılan bu evin doğal eşyası sayılmış! İşte sonunda bir cinnet, bir anlık bir delilik, öldürücü silahlara bu kadar kolaylıkla erişebilen zavallı bir hastanın birçok günahsız insanın canına kıymasına yol açtı.

Şimdi bu silah tutkusu ne yazık ki Türkiye’de de çok yaygın. Ne hikmetse sorumlu konumdaki siyasetçiler Özal zamanından bu yana silah ruhsatı almayı yaygınlaştırmaktan neredeyse zevk aldılar. Şu günlerde Almanya’da Federal İçişleri Bakanının silah ruhsatlarına ilişkin yasanın sertleşmesine karşı çıkmasını da anlamak mümkün değil. Ruh hali bozuk insanlar bellerinde silah, potansiyel katil olarak dolaşıyorlar aramızda. Bundan birkaç yıl önce İstanbul’da sen geçtin ben geçtim kavgasında iki arabanın şoförü arabalarından inip birbirlerini yok etme amacıyla tabancalarıyla uzun bir müsademeye girişmişlerdi. Bir şans eseri olarak bu iki silahşora bir şey olmamıştı da sadece siper aldıkları arabaları delik deşik olmuştu! Ben şahsen Türkiye’de araba kullanırken kazalardan korktuğum kadar silahlı magandalardan da korkuyorum. Bunların sayısı da ger geçen gün hemen her düzeyde giderek artmakta bildiğiniz gibi…

Dönelim genç insanların şiddete olan eğilimlerinin artmasına. Sırf maddi çıkar üzerine kurulmuş, sevginin, şefkatin ve toplumsal dayanışmanın azaldığı, neredeyse yok olduğu bir çağda yaşıyoruz. Kentlerimiz yalnız insanlarla dolu. Kimse kimsenin derdine ilgi duymuyor, hele gençlerin sorunlarına aldıran yok gibi. Okullarda çoğunlukla dersini verip çekilen öğretmenler var. Öğretim var, eğitim sanki okulların ve öğretmenlerin meselesi değilmiş gibi bir tutum her yerde egemen. Yüzeysel bilgilerle yetişen ve doğru dürüst görgü kurallarını bile öğrenmeyen gençlerin en büyük dostu bilgisayar oyunları. Bu oyunların da büyük bölümü şiddet öğeleri içeriyor. Winnenden kasabasındaki kadar uç bir eylem olmasa da bu oyunlar ve şiddeti kutsayan bir ortamda her düzeyde ve derecede şiddet artık çizgi dışı sayılmaz olmuş, insanlar mağdur ediliyor, toplumlarımız hastalıklı bireylerden oluşuyor.

Bu yazdıklarım dikkat ederseniz tek bir ülkeye ilişkin değil. Almanya’da veya Türkiye’de, Fransa’da, ABD’de, hemen her yerde olan, çağın hastalığı olarak nitelendirilebilecek olan sevgisizlik, yalnızlık, vurdumduymazlık ve fazlasıyla bireyciliğin doğal sonucu bence. Ne yazık ki, acı bir olaydan sonra alınması gereken önlemlerin alınmadığını, mağdurların her defasında mağduriyetleriyle baş başa kaldığını biliyoruz. Bu bireyci ve aşırı maddeci toplumlarda aslında tüm toplumun mağdur olduğunu görmezlikten gelerek başımızı kuma gömüyoruz. Bir sonraki acı olaya kadar…

Herkese huzurlu bir hafta diliyorum.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.