GENÇLERİ DESTEKLEME ZAMANI (I)

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Derneklerin çalışmalarını destekleyen, izleyen ve gelecek için düşünen aydın yetişkinler kendi kendilerine hep soruyorlardı. Birlikte hareket etmenin önemini kavradık, ama dernek yönetimlerini ikinci nesil devam edemezse ne olur? Gençler dernek çalışmalarına katılmıyorlar, ilgi göstermiyorlar.

Soruların cevabını gençler kendileri önce Deukisch derneğini kurarak cevap verdiler. Bu yazımda bahsetmek istediğim ikinci dernek Attila İlhan Kültür Merkezi Berlin-Brandenburg Derneği.
Atatürkçü Düşünce Derneği yöneticileri gençleri ön plana aldı, onları görevlendirerek yetiştirdiler. İşte bu gençler kolu yeni bir kardeş derneğini böyle kurdular. Bilhassa ADDB’deki emekli öğretmen üyelerin yüzleri gülüyor. Son enerjilerini bu derneği destekleyerek harcamak istiyorlar. Esas konuma girmeden önce bütün düşünen aydınları, sorumluluk üstlenen değerli işverenleri hem fikir olarak hem de maddî olarak bu genç derneğe yardıma ve desteklemeye çağırıyorum. İlk önce Berlin’de, sonra Almanya, daha sonrada tüm Avrupa’da gençleri birleştirmek bizim desteğimize bağlıdır.
Elbette www.ha-ber.com okurları da bağış yapan işverenleri ve bu gazeteye ilân verenleri desteklemelidir. Elimizdeki bu fırsatın kıymetini bilmek bize düşüyor. Zira bu okuduğunuz sanal gazete tüm Avrupa ve Türkiye’de okunuyor. Hatta Asya, Amerika ve Afrika kıtalarından bile bazen yorumlar geliyor. Gül yüzlü ve zeki gençlerin hepsi üniversiteyi bitirmiş veya bitirmeye az kalmış. Amaçları birbirlerine ve kendilerinden sonra gelecek nesillere yardım etmek, Türk edebiyatından, kültüründen uzaklaşmalarına engel olmak. Neden Attilâ İlhan’a sahip çıktıklarını, bir köşe yazısı ile bir toplantıyla anlatmak kolay değil, hatta imkânsızdır. Onun eserlerini okudukça içinden çıkmak zorlaşıyor. Zira adeta bir hazineye düşmüş gibi oluyorsunuz.
Tanıtım toplantısında Gültekin Emre katılımcılara Attilâ İlhan ve Aydın Sorumluluğu başlığı altında anlatmaya çalıştı. Şair ve yazar olan Gültekin Emre’yi ben öğretmenlik görevi ile hayran olarak, gurur duyarak izledim. Onun okul müdürü okulunda nasıl bir cevher bulunduğunun farkında mı, diye düşündüm.
Çok güzel hazırlanmıştı. Saygı ve sevgisi yalnız o büyük ustaya değil, aynı zamanda katılımcılara değer vermişti. Konferans sonunda öğretmenlerin ses tonu sorunlarını bildiğim için, ertesi günü yapılacak kahvaltı sohbetine gelemeyeceğini tahmin etmiştim.Tarih sırasına göre usta şairin biyografisini anlatırken her kitaptan şiirlerinden örnekler okudu.
 Attila İlhanAttilâ İlhan’ın 12 şiir kitabı, 12 romanı, bir öyküsü, 2 denemesi, 15 defteri, 8 anısı ve 3 çevirisi var. Dergi ve gazetelerde yazıları, eleştirileri sayılacak gibi değil.
1996 – 2005 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdı.
Ali Kaptanoğlu adıyla 15 senaryoyu sinema için hazırladı, televizyon yıllarından sonra diziler için senaryolar yayınladı. Bu kadar üretken yazar, şair, düşünür, araştırıcı, gazeteci çok yönlü bir değerimize ben filozof özelliğini de ilâve ediyorum. Biyografisini dinlerken ve okurken gözlerim yaşarıyor. Çok sevdiği ülkesinde insanlar ona bu değeri vermemiş. Kim bilir önlerine engeller konmasaydı, daha kaç yazar ve şairimiz dünyaca tanınmış olacaktı. Dünyadaki Türk ve Türkiye kötü imajı durup dururken birdenbire hortlamadı, herhalde birikti. Sorumlular ve yöneticiler kendi değerlerine saygı göstermeyi bilemediler. Kendi tarih ve hatalarımızla yüzleşmeyi öğrenseydik, belki dışarıdan kaynaklı kötü niyetlilere fırsat verilmemiş olurdu.
Atatürkçü Düşünce desteklemek ve tanıtmak için dernek kurulduğunu duyunca hayli şaşırıp, gereksiz görmüştüm. Herkes biliyor zannediyordum. ADD üyeleri Türk tarifini tekrar yazmamı rica ettiler. “Türkiye Cumhuriyetini kuranlara Türk denir.” diyordu, Mustafa Kemal Atatürk ve ilâve ediyordu: “Ne mutlu türküm DİYENE.”
O zaman bu keskin sözler gerekiyordu. Biz Almanya’da yaşayanlar bu anlamı daha kolay anlamalıyız. Kana bağlı vatandaşlık kanunu Yeşiller Partisi’nin çabalarıyla değişmesinden çok bir zaman geçmedi. Burada açıkça söylenmese de ” Ne mutlu alman OLANA.” Duygusunu hep yaşadık. Attilâ İlhan Kürt ayrımcılığı yapanlara karşıydı. Onun için yurttaşlık esastır ve eşdeğerlidir.
Daha 16 yaşındayken bir kız arkadaşının günlüğüne yazdığı Nazım Hikmet’in bir şiirinden dolayı tutuklanmıştı. Okuldan uzaklaştırma, okula gitme yasağı 1940 yılında kaldırıldı.
Okula gitmeme cezası verilmesi inanılacak gibi değil. Her toplantıda ev ödevinin bile, ceza olarak verilmesinin doğru olmadığını hatırlatan bir öğretmen olarak bu mantığı kabul edemiyorum. Öğrenim her ne şekilde olursa olsun ceza olarak verilemez.
1926 yılında Menemen’de doğdu, Attilâ İlhan 2005 yılında İstanbul’da vefat etti. Yaşadıklarına göre kalbi iyi dayanmış. Aileden aldığı mutlu temel, ayakta kalmasını sağladı, diyebiliriz. Annesi Nedim’den gazelleri ezbere söylerdi. Klasik Türk müziği ailenin yaşamındaydı.
Altmış, yetmiş yaşındaki insanları bir gece hapiste tutsalar, çıkınca işleri bitmiştir, hepsi de aşağı yukarı felç oluyorlar. Hükümlü değil tutuklular, henüz suçları tam tespit edilmemiş. Hukukçuların açıklamalarına kulak vermekten başka elimizden maalesef bir şey gelmiyor.
İlk şiir kitabı çıktığında Işık Lisesi’ni bitirmiş, İstanbul Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi yapıyordu. CHP’nin düzenlediği şiir yarışmasında çok tanınmış üç şair arasında ikinci olmuştu.
 
Duvar şiir kitabı 1948’çıktığında Berlin Utanç Duvar’ı daha yapılmamıştı.
D U V A R
ben bir duvarım hiç güneş görmedim
sen hiç güneş görmemiş bir başka duvar
yüzümüz benek benek tahtakurusundan
ve sinemiz baştanbaşa ak üstünde karalar
-kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim
-sıyrılıp çıktım artık ölüm korkusundan
-dilim dilim sırtımdaki yaralar
ben demirbaşım sığır siniriyle dayak yedim
biz de duvarız dinleyen duyan düşünen duvarlar
bizim kucağımız terk edilmiş bir yatak gibi kirli soğuk
ve bizim kucağımızda kasırgalı insanlar…
Noktalama işaretlerini, büyük harfleri okura bırakıyor. Onun şiirleri müzik ve ritimdir. Romanları imge ve şehir resimleriyle doludur. Şiirde fiil ile özneyi sık sık değiştirir, yani devrik cümleler kurar. Kitaplarının sonunda meraklılara bir bölüm sunar.
Aydın ve gerçek sosyalist solcu halktan biri olarak kalmalıdır. Aydınlanma devrimine candan inanıyordu. Parasızlığı iyi bilirdi, sokaktaki insanı tanırdı. Onun için sınıf değil, ırk değil iyi ve kötü insan vardı. Yurtsever olduğundan yurtseverleri severdi.
Nazım Hikmet’i kurtarma etkinlikleri desteklemek için Paris’e gittiğinde cebinde sadece 100 TL vardı. Dönüşte Gerçek Dergisi’nde çıkan bir yazısından dolayı yine tutuklanır. Yıl 1951, her başı daraldığında Paris’e gitmek zorunda kalır. Ve bunu iyi bir Fransızca öğrenerek değerlendirir. Karl Marx düşüncelerini, Rus Devrimi ve Fransız İhtilal’ını çok iyi araştırır, derinliklerine iner.
Hangi Atatürk, kitabında bu birikimleriyle karşılaştırma yapar. Mustafa Kemal’in geçmişteki okuma ve bilgi birikiminin başarısına katkısını açıklar.
Şiirleriyle Atatürk adına işkence yapılan, eziyet edilen ve susturulan aydınlarımızın duygularını dile getirir. Tutuklunun Günlüğü kitabında klasik Türk şiirinin sesini, havasını çağdaş ve toplumsal bir içerikle yeniden kuruyor.
elektrik elletirler kıvılcım yalatırlar
tuzruhu damlatırlar kulak boşluğuna
çekip alırlar kerpetenle tırnaklarını
öğrenmek istedikleri aslında bildikleridir…
Artık kaç kere tutuklandığını saymıyordu. Her fırsatta
üniversite tahsiline devam etmeye gayret ediyordu. Dehşet saçan Sansaryan Han Cezaevi’ nde yaşadıklarını sonradan
1968-1973 yılları arasında İzmir’de yazdı ve bu günlüklerini yayınladı.
anlaşılmaz nereden geldiği korkunun
darağaçları kelepçeler yıldırımlarla uyanmak
tetik düşerken duyulan tık sesi
alarm gecesi yangın zilleriyle dolan telefon
fakat asıl korkacağından korkması insanın
bunu en iyi sorguya çekilenler bilir
kendilerini cam çerçeve pencerelerden atanlar
damarlarını açanlar bulanık hücrelerde
Gençlere şimdiden yazın Akköy-Didim’de Atillâ İlhan Sokağı’nda dolaşıp, Akköy Kütüphanesi’nde Hangi Atatürk kitabını okumalarını, güzel insan fikir babası Güven Pamukçu’yu tanımalarını tavsiye ediyorum. Köyde tam yirmi sokağa tanınmış Türk yazar ve şairin adı verilmiştir. Oradan şairlerin buluşma merkezi adayı Akbük’e geçebilirsiniz.
Attilâ İlhan’a sahip çıkan sevgili gençler, Akköy’den sonra filozoflar antik kenti Milet’i ziyaret etmeyi de ihmal etmeyin.
Sevgili okurlarım, hem yeni kurulan bir dernekten hem de Attilâ İlhan’dan bahsetmek bir yazı ile yeterli olamaz. Bu yazımın devamı gelecek.
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.