GEL DE HAK VERME HOCAYA!!!

ABONE OL
18:21 - 01/10/2020 18:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

GEL DE HAK VERME HOCAYA!!!

 
Bilgelik denen şey de bu olsa gerek. Tek bir sözcükle, tek bir vurguyla, pek çok şeye dikkat çekmek, öğüt vermek, önermek tam da bu olsa gerek.
 
Hepsi de Nasrettin Hocanın kendisine mi aittir o sözlerin ya da Türk zekasının ürünü olup yılların tecrübesiyle oluşan edinimlerini, Hocaya mal ederek duyurma gayreti midir bilemem ama hepsi ibretli, hepsi doğru, hepsi üzerinde didik didik düşünülesi!
 
Hani şu hepimizce bilinmekte olan, hocanın kızını suya göndermeden önce dövmesi ve sorulduğundaki yanıtı; testi kırıldıktan sonra dövmenin yararsızlığı konusundaki meseli var ya ondan bahsediyorum efendim.
 
Her bir olayda hep aynı soru gelir aklıma ve her defasında da ardından Hocayı rahmetle anarak bu olayını, bu önerisini anımsarım…
 
Bakın yine aynısı oldu; daha öncesindeki pek çok olaydaki gibi, Somada da aynısı oldu!.
 
Adet mi edindik, aklımız sonradan mı geliyor başımıza ya da neme lazımcı mıyız acaba olay gerçekleşene kadar veya tepki vermek için, sahip çıkmak için, illa ki birileri ölsün diye mi beklemekteyiz?!
 
Bu olayda da, tek suçlu iktidar ve şirket sahipleri değil, başta da muhalefet olmak üzere, hepimiziz yine!..
 
Daha önce, CHP’nin Somayla ilgili önerge verdiğini ve iktidarın bunu dikkate bile almayıp reddettiği dile gelmekte şimdi bu olay üzerine.
 
İktidar suçlu tabii ki suçlu olmasına ama o bugüne dek pek çok olayda şahit olduğumuz üzere, kendisine düşeni, daha doğrusu yakışanı yapmakta. Yapmaması gerek ama yapmakta!..
 
İçlerinden kimi, kader deyip geçiştirecek yine, kimi, ecelleri gelmiş diyecek, kimi her tedbir alınmıştı, teknik sorun yoktu, tamamen bir kaza, bir hata, noksan, ihmal yok diyecek!..
 
Kimi de demekte… Hatta öyle şeyler demekte ki insanın kanının donmaması, çileden çıkmaması mümkün değil söyledikleri karşısında. Böylesi bir durumda bile ölümün acısını unutup da olayı siyaseten dillendirmekte ve demekte ki:
 
–        Bunlar olağan şeyler, her zaman olmakta, hatta yüz yıllar önce de oldu.
 
(Yüz yıllar önce olması, hâlâ oluyor olmasına emsal gösterilebilir, mazeret kabul edilebilir mi? İhmalimizi mazur gösterir mi, o günkü teknoloji ve olanaklarla bu günkü bir mi diye sormadan da edemiyor insan!)
 
–        Bu paralelin işi.
 
–        Bu Gezi direnişinin yıl dönümüne yakın bir tarih oluşla düşündürücü ve komplo.
 
–        Ölü seviciler yine sahiplenecek olayı, yine ölüm üzerinden siyaset yapmaktasınız…
 
Daha ne insana yakışmazlıklar, ne iğrenç söylemler, ne terbiyesizlik ve de saygısızlıklar!..
 
Herkes kendi dediğinden, kendi ayıbından utansın ama suçu sadece iktidara yükleyerek aklayabilir miyiz kendimizi, vicdanlarımızı rahatlatabilir de, yastığa başımızı gönül rahatlığıyla koyabilir miyiz?!
 
İnsan olmanın gereğini ilke edinmişler, bu soruya muhakkak ki hayır yanıtı verecektir!..
 
İktidarın gerçeği malum, hangi konularda ne beklenebilir, ne kadar beklenebilir biliyoruz artık. O nedenle onların tutum ve yanlışlarını ele almayacağım. Söylenenleri, uyarı, öneri ve yanlışlarını ise umursamadıkları gibi, doğruları duymaya da tahammülleri yok, hatta dile getirilmeye kalkışılmasın, hemen bir de terbiyesizlikle, edepsizlikle suçlanmaktasınız!.. O nedenle kendimiz söyleyip kendimiz dinledik hep böylesi konularda. O nedenle daha öncekilerin tekrarı olacak şeyleri dile getirmek istemiyor, diğer gerçeklere değinmek istiyorum.
 
Peki CHP’nin, bilgisine sahip olup da önerge verdiği bu konudan kaçımız haberdar olduk ya da olabildik? CHP neden bu konu üzerinde ısrarla durmadı, neden defalarca dillendirmedi? Neden kıyametleri kopartmadı? Neden örgütleyip de dökmedi sokağa hepimizi? Neden bu denli sessiz ve cılız tepkili pek çok konuda, neden sonradan yandan yandan sahiplenmeye çalışıyor pek çok şeyi? Biz vatandaşların her şeyden haberdar olmamız, işin gerçeğini, vahametini bilmemiz mümkün değil ve bireysel olarak üzülmek, kahrolmaktan fazla yapabilecek bir şeyimiz yok  iş işten geçtikten sonra ama neden duyurmadı bize ısrarla, neden tepki vermeye davet etmedi bizi?
 
Bakınız nasıl da yağ sürüldü Erdoğanın ekmeğine!.. Gerçi her ne olursa olsun, bir başbakan; hem insan, hem başbakan, hem de vicdani olarak böylesi önemli bir konuyu ciddiyetle ele alıp hemen araştırılmasını ve gereğinin yapılmasını emretmesi ve de kendisine düşeni fazlasıyla yapmalıydı. Çünkü söz konusu candı, yüzlerce candı üstelik ama o çıkıp da diyor ki: Görüşmeleri engelleme amaçlıydı!..
 
Bu açıklamaya da inanılsın istiyor, bu açıklamayı yeterli ve haklı görerek mazeret beyan ediyor!..
 
Öyle bile olsa, insan bir araştırma gereği duymaz mı, bir kez olsun, acaba diye kuşkulanmaz mı? En azından, kendisi adına, ya gerçekse, ya yarın bu konuda suçlanırsam veya ya vebal alıyorsam diye düşünmez mi?!
 
Gerçi görünüre göre; ne suçlanmak, ne kuşkulanılmak, ne vebal, ne de insan hayatı umurunda değil ama!..
 
Aslında daha öylesi çok soru var ki aklımda!..
Duyduğum acıyı ve kahroluşu ise anlatmaya sözcükler yetersiz…
 
Allah hepsine rahmet eylesin, varsa, hepsinin günahları affolunsun ve cennetine kabul etsin hepsini; geride bıraktıkları tüm yakınlarına tahammül gücü ve sabır versin dilerim.
 
Şimdi hata, eksik, ihmal, yanlış var mıydı, varsa kimlere aitti, suçlusu ya da suçlular kimdi bulunacak ya da pek çok olaydaki gibi çarpıtılıp yalanlarla, başka adresler göstermelerle ve gerçekler saklanarak, sözüm ona aydınlanacak olay!.. Hoş olay gerçeğiyle aydınlansa da, neye yarayacak, neyi değiştirecek bu saatten sonra?
 
Şimdi il il toplanıp da yürüyüşler düzenlense, tepkiler dile getirilse, isyan edilse, feryat edilse ne fayda?!
 
Suçlular bulunsa da, her kim olurlarsa olsunlar, hangi konumda olurlarsa olsunlar, hak ettiklerinden fazlasıyla cezalandırılsa da, hatta darağaçları kurulup teker teker ipe de dizilse neye yarar? Dindirir mi acıyı, ana babanın, eşin, evladın, kardeşin yüreğindeki yangını söndürebilir mi?
 
En önemlisi de, o yüzlerce canı geri getirebilir mi?!!
 
Testi kırıldı bir kere, ne yapılsa nafile!!!
 
Perihan Reyhan Alkan



Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.