GEÇMİŞİN İZDÜŞÜMÜ…

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bugün; Federal Almanya’nın, gerek iç ve gerekse dış politikada yaşadığı birçok sorunun temelini, 15, 20 hatta 25 yıl öncesinde aramak gerekiyor.. Bunun en güzel örneğini, geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir televizyon söyleşisi bir kez daha ortaya koydu… Genç kuşaklar pek hatırlamazlar ama geçmişte CDU’nun en güçlü kişilerinden birisi ve aktif politika günlerinde partisinin Genel Sekreteri (Genel Başkan’dan sonra gelen kişi) olan Heiner Geissler ki, şu anda bir poltika bilgesi, bir politika gurusu konumundadır,  kendisi ile yapılan bu söyleşide, adete günah çıkarttı… Tabii o son derece ince, politik uslup ve dikkatle seçilmiş kelimelerle… 1980’li yıllarla ilgili söyledikleri, aslında bugüne bir gönderme niteliği de taşıyordu… Anlattıklarını kısaca ve konunun özüne dokunmadan özetliyelim… 

” 1980’li yıllara kadar Liberal Ekonomi ile Sosyal Devlet kavramlarını at başı götürüyorduk… Ancak; İngiltere’de Margaret Teacher iktidara gelir gelmez bir tür Neo-Liberalizm diyebileceğimiz, uygulamalara geçmişti… O dönemde iktidarda olan SPD/FDP koalisyonu, bu tip ekonomi politiklarının uygulanması veya eskiyle devam arasında sıkışmış durumdaydı… FDP, Teacher’in yaptıklarını çağa ve Avrupa’ya uygun buluyor SPD ise eski uygulamalara devam diyordu… Tabii, bir de Sovyetler’den alınacak gaz konusu vardı… SPD, ekonomik olarak her geçen gün sıkışan Sovyetler’in, kısa sürede geri adım atarak, Almanya’nın, sözleşmeye koymak istediği, gaz akışını güvenceye alacak  ve fiyat ayarlamalarına ölçü olacak bazı maddeleri kabul edeceğini söylerken, enerjinin ucuzlaması, ekonominin ve sanayinin gelişmesi adına FDP sabırsız davranıyordu… Işte tam bu noktada CDU/CSU devreye girerek, FDP’nin her iki konuda istediklerini kısmen yapabileceğin söyleyince, FDP yön değiştirdi ve böylece de SPD/FDP koalisyonu çöktü… Biz (CDU/CSU) olarak FDP ile kurduğumuz koalisyon hükümetinde, belki FDP’nin istediği çabuklukta bazı değişiklikleri yapmadık ama sonuç olarak Federal Almanya belli oranlarda değişti… Önce; fazla beklenmeksizin Sovyetler’le gaz anlaşması imzalandı… Ardından, planlı bir biçimde sosyal devletin yapısı bir miktar değiştirildi ve İngiltere’nin benzeri bir piyasa ekonomisine geçilmeye başlandı… Biz de bekleyebilir, ağırdan alabilir ve isteklerimizi daha kapsamlı bir biçimde Sovyetler’e kabul ettirebilirdik… Beri taraftan apar, topar yapılmış koalisyon protokolündeki FDP’nin bazı isteklerini erteleyebilirdik ama FDP’nin tekrar yön değiştireceğinden çekinildi ve yola devam ettik…
Sosyal Devletin bugün geldiği noktadan daha da gerilemesi, önü alınması son derece zor  sosyal patlamalara neden olabilir… Bizim 16 sene içersinde yaptığımız çok güzel şeyler olmasına reğmen, gerek iç politikanın gerçekleri ve gerekse dünya politikalarının konjüktürel gelişmeleri doğrultusunda, bazen istemeden de gereğinden fazla hızlı olarak bazı şeyleri yapmamız gerekiyordu… Bunların başında, oluşmuş dünya konjüktürünü  kaçırmadan iki Almanya’nın birleşmesini gerçekleştirmemizi sayabilmek mümkündür..”  
Acaba bu söylenenler sizlere, Federal Almanya’daki politik gelişmeler, yani bugünlerle ilgili bazı gelişmelere ışık tutması açısından ilginç gelmiyor mu..?
Yaklaşık olarak aynı dönemlere denk gelen Türkiye’nin Özal’lı yıllarını düşünün… Süleyman Demirel, dünyadaki ve özellikle de Avrupa’daki ekonomik gelişmeleri iyi okumuş, bu gelişmelere adım, adım da olsa, ayak uydurabilmek için, yakın çalışma arkadaşı ve Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal ile birlikte ” 24 Ocak 1980 İktisadi Tedbirler Paketi ” ni hazırlamış ama ülkedeki politik karşıklıklar, sağ sol çatışmaları, devlet kurumlarının bölünmeleri ve  muhalefetle dialog kurup anlaşamadığı için hayata geçirememişti… 12 Eylül 1980’den sonra işbaşına gelen Bülent Ulusu hükümetinde, özellikle ekonomik konularda söz sahibi olan Turgut Özal, bu paketin toz kaldırmayacak maddelerin yavaş, yavaş uygulamaya koymuş, 1983 yılında tek başına iktidara gelince de tam gaz uygulamaya geçmişti…Ekonomik gelişme ve büyüme açısından, 1990’lı yılların ortalarına kadar Türkiye, Avrupalı birçok ve o tarihe kadar gelişmiş olarak bildiğimiz ülkeden, daha reformist bir görüntüye kavuşmuştu… 
Dünya ve Avrupa’daki gelişmeleri iyi okuyan liderler ülkelerine çok faydalı hizmetler yapıyorlar, okuyamayanların ülkeleri de, dünya gerçeklerinin gerisinde kalıyor…  
İktidara geldikleri 2002 yılından bu yana, Türban, İmam Hatipler, ne pahasına olursa olsun, yeter ki para gelsin zihniyeti ile yapılan özelleştirmeler, yandaş işadamları yaratma, kendilerine bağlı belediyelere dış kredilerde devlet garantisi vermek  ve kadrolaşmaya önem verildi ancak  bir önceki hükümetten devir alınan ekonomik kurallara genelde uyuldu… Uyuldu da ne oldu..? Ekonomik büyüme yıllık hiç bir zaman % 6’nın altına düşmedi… Ancak; 2007 seçimlerine girilirken durum değişti… Belediyelerin dış kredileri ödeyemiyeceği anlaşılınca devlet borçlanmaya başladı, ancak beri taraftan da belediyeler eli ile zenginleşen yandaş iş adamları belli bir taban oluşturmaya başladı… 2002 seçimlerine girerken elinde devletin bütçesi olmayan iktidar 2007 seçimlerine girerken, hatta 6 ay öncesinden ekonomik disiplini bir tarafa bırakarak, devletin parasını seçim yatırımlarına harcamaya başladı… Buna ek olarak, gerek oluşturduğu yandaş medya, gerekse belediyeler aracılığı ile yaygınlaştırdığı işadamlarının ciddi destekleri ile sandıktan % 47 ile çıktı…  
Sadece sandıktan çıkmakla kalmadı, gerek kendisi ve gerekse Türkiye çığrından çıktı… Son gelinen nokta ise, içler acısı ve ap, ayrı bir yazı konusu…  
Kalın sağlıcakla efendim…  
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.