GECİKMİŞ İSTİFALAR

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

29 Temmuz akşama doğru TSK’nın zirvesindeki dört komutanın istifa haberiyle siyasal gündem sarsıldı. AKP iktidarı süresince sürekli örselenen, baskı altında tutulmaya çalışılan ordunun ilk ciddi tepkisiydi bu istifalar. Baskılar, son haftalarda sistematik saldırılara dönüştü. Bir yandan terör örgütü dağlarda askere vururken bir yandan da yandaş medya, dünya tarihinde görülmemiş bir biçimde TSK’ya vuruyor. Hemen hemen tüm basın yayın organlarında başlatılan bir psikolojik savaşla ordu kuşatma altına alındı.

TSK’ya karşı yapılan psikolojik savaşın üç önemli ayağı var. Birincisi, orduyu terör örgütü karşısında başarısız kılmak. Bunun içindir ki verilen şehitler konusunda sürekli komuta kademelerini suçlama kampanyası başlatıldı. Buradaki asıl amaç, bir yandan suçlamalarla orduyu iş göremez hale getirmek, bir yandan da terör örgütüne psikolojik üstünlük sağlamaktır. Birçok emekli ya da muvazzaf askerin Silivri ve Hasdal’a doldurulması da bu süreci hızlandırmıştır. Çeşitli gerekçelerle tutuklanan ya da gözaltına alınan askerler nedeniyle orduyu halkın gözünde suçlu göstermek vahim bir durum. Bu yolla kamuoyu yoklamalarında en güvenilir kurum olma özelliğini sürdüren TSK’yı itibarsızlaştırma operasyonu hız kesmeden sürdürüldü. Neredeyse dağdaki eşkıya mazlum, ülkesini savunan asker zalim olacak! Bazı basın organlarının terörün nedeni olarak orduyu gösterme gayretinin nasıl da art niyetli olduğunu anlamamak mümkün mü?

“Soruşturma ve uzun süreli tutuklamaların bir amacının da TSK‘nın sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, bunu fırsat bilen yanlı medyanın da her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır. (Koşaner’in veda mesajından)” Türk ordusunu, dünyanın birçok ordusundan ayıran en önemli özellik, milletin bağrından doğmasıdır. Bu psikolojik savaşla amaçlanan, orduyla milletin bağını koparma isteğidir. Çünkü ulusun desteğini almayan ordu ayakta kalamaz.

Psikolojik savaşın ikinci ayağı, küresel destekli ılımlı İslamcı anlayışın Cumhuriyet kurumlarının tasfiyesini bitirme isteğidir. Kuvvetler ayrımını yok ederek otokratik bir yönetim kuran iktidar, ordu engelinden de kurtulmak istemekte. Çağdaşlığın, modernleşmenin, dünyadaki ilk antiemperyalist mücadelenin bayraktarı olan TSK’yı tarihsel bir rövanş isteğiyle etkisizleştirmek düşüncesindeler. Böylelikle cumhuriyet çınarının önemli bir kökünü de koparmaya çalışıyorlar. 1919’la başlayan kurtuluş ve kuruluş sürecini kaybeden, yenilen kutsal ittifakın cumhuriyetçi güçlerden intikam alma hırsıdır asıl amaç.

TSK’ya karşı psikolojik savaşın üçüncü ayağı ise hükümet güdümlü bir ordu oluşturmaktır. ABD’nin Ortadoğu’yu yeniden biçimlendirmeye çalıştığı günümüzde, küresel emperyalizmin isteklerine boyun eğen bir ordu yeğlenmekte. Gerektiğinde emperyalist çıkarlar uğruna kardeş ülkelere karşı kullanılabilecek bir silahlı güçten yana günümüz egemenleri.

Orgeneral Işık Koşaner’in veda mesajı anlamlıdır ve bir TSK komutanına yakışır bir açıklamadır. “Şu anda yüz yetmiş üçü muvazzaf, yetmiş yedisi emekli olmak üzere iki yüz elli general-amiral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş, hürriyetlerinden yoksun olarak tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, birçok hukukçunun da ifade ettiği gibi, mümkün değildir. Bu durum, birçok defa yetkili makamlara iletilmesine, anlatılmasına ve takip edilmesine rağmen soruna yasal çerçevede bir çözüm bulunması mümkün olmamıştır. Haklarında henüz hiç bir kesin yargı kararı olmamasına rağmen tutuklu bulunan 14 general-amiral ile 58 albay, hürriyetlerinin tehdit edilmesinin yanı sıra mevcut yasalarımız gereğince bu yıl yapılacak Yüksek Askeri Şura‘da değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş ve peşinen cezalandırılmıştır.” Veda mesajındaki bu sözler, hem yürürlükte olan hukuk sisteminin haklı bir eleştirisi hem de adaletsizliğe karşı bir isyandır. Daha önceki genelkurmay başkanlarının yapması gereken gecikmiş bir karşı çıkış ve direniştir. Koşaner’in bu açıklaması, asker arkadaşlığının namus olduğu bir orduda kendi mensuplarına sahip çıkmanın onurlu tavrıdır. Hem de yirmi iki asker hakkında tutuklama kararının çıktığı bir günde olması, tarihsel bir anlam katmıştır istifalara. Akıl almaz suçlamalarla ordu mensupları hapse atılırken ordu komutanlarının buna sessiz kalmaları anlaşılamaz, kabul edilemez bir durumdu.

Yüz yıllardır savaş meydanlarında yenilmeyen orduyu, tek bir mermi atmadan teslim almak istemekte küresel oyuncular. Bu istifalarla oyun bozulmuştur. Ordu, kendisine yapılan saldırıya karşı komutanları nezdinde karşı çıkarak direnç göstermiştir. Aynı direnci Türk Ulusu’nun da göstermesi gerekir. Ülkemiz üzerinde oynanmakta olan emperyalist oyunları boşa çıkardığımızda hem biz hem de tüm bölge halkları rahat bir nefes alacaktır.

Böylesine anlamlı bir tarihsel kararı verdikleri için Sayın Koşaner’i, Sayın Ceylanoğlu’nu, Sayın Yiğit’i ve Sayın Aksay’ı kutluyorum. İstifalarla ülkemizde yeni bir süreç başlamıştır. Bu süreç, BOP hesaplarının tersyüz olacağı bir dönemin başlangıcı olabilir.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.