FUTBOL VE UYUM ÜZERİNE

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Futbolda Uyum ya da “Entegrasyon” Üzerine

Son yıllarda Almanya genelinde yaşayan yabancı uyruklu insanların sayısı her geçen gün artıyor ve göçmenlerin başını Türkler çekiyor. Durum böyle olunca, doğal olarak; farklı dil, din ve kültüre ait olan Türk insanının bir kısmı Almanya ya ve onların yaşam biçimlerine uyum sağlarken büyük bir bölümü de globalleşen dünya nimetlerinden yararlanarak, uyuma filan gerek duymuyor ve gittikçe getolaşan bir yaşam biçimini tercih ediyor.

Almanya’ya binlerce kilometre uzaktan gelen insanlarımızın büyük bir bölümünün bu konuda masum olduğunu söylemek, Almanya toplumu için biraz haksızlık olur diye düşünüyorum ama Alman otoritelerinin farklı çalışma alanlarındaki yanlış tutum ve davranışları da bu uyumsuzluga hizmet etmiyor mu?

Rheinland Pfalz eyaletinin şarap bahçeleri ile ün salmış şirin kenti Neustadt’da 18 bine yakın Türk insanı yaşıyor, Ayrıca Neustadt, Mersin Yenişehir kenti ile kardeş şehirdir. Kentin, Fransa’dan, Çin’den, Polonya’dan ve hatta eski Doğu Almanya’dan kardeş şehirleri var ve tüm bu kardeşlik sözleşmelerinin altında yatan en önemli şey, farklı kültür zenginliklerinin paylaşılması ve büyük bir özveri ile insanların birbirine karşı toleranslı davranması diye vurgulanıyor… 

Oysa Neustadt’da spor alanında ve özellikle de futbolda yaşanan gelişmeler (özellikle son yıllarda Alman futbol federasyonunun uyumda futbolu kullanarak uyum konusunda yararlı şeyler yaptığı ve projeleri teşvik ettiği bir dönemde ) bizleri hem üzüyor ve hem de endişeye düşürüyor. Niye mi?

Yaşadığım eyalet olan Rheinlandpfalz’da olup bitenler ve sonuçlarını sizlerle paylaşınca bana hak vereceğinizi düşünüyorum…

Neustadt kentinin tek Türk kulübü olan FC Türk Gücü 2004 yılında kurulmuştur. Bu kulüp aslında Almanya’daki tüm diğer kulüpler gibi yasal olarak Alman futbol federasyonlarından biri olan Südwest Fusball Verband’ın denetimi altında olup bu kuruluşa kayıtlı bir Alman kulübüdür.

Yine bu kulüp sırası ile; 2004-05 yılını ikincilikle, 2005-06 yılını ikinci olarak, 2006-2007 yılını üçüncülükle ve 2007-08 yılınıda yine ikinci olarak kapatmış ve şampiyonlukları hep kılpayı kaçırmıştır ancak kulübün şiddet olaylarına adının karıştığı bilinmektedir. Kulüp yetkililerine, bu tür şeylere niçin dikkat etmediklerini de sordum elbette. Hakemlerin (bir kısmının) taraflı davrandıkları ve sporcular provoke ettiklerini, adaletsiz davrandıklarını ve maç esnasında rakipleriden yana taraf sergiledieklerini ısrarla vurguladılar ve ayaptıkları kötü davranışların cezasını hem parasal hem duygusal ödediklerini ifade ettiler.

Ancak kulüb Eyalet futbol federasyonu tarafından, futbolcuların, kulüp kurulduğundan bu güne her seferinde yeniden sorun yarattığı ve rakibe, hakeme, yöneticilere karşı şiddet uyguladığı için kapatılmak isteniyor. Kulübün başkanı Ali Kılıç bu yıl askerlik görevini yerine getirmek üzere Türkiye’de iken -fırsat bu fırsat- diyen federasyon bu yıl oynanacak fikstürü çekmek üzere o katagorideki tüm takım yöneticileri ile bir toplantı yapıyor ve tabiiki askerde olan başkanın bilgisi dışında üç dört takımın da onayını alarak Türk Gücü’nün kapatılması dogrultusunda bir karar aldırtıyor. Kararın altında da -nasıl olduysa- Südwest Fussbal Verband Başkanı Schnarr’ın imzası bulunuyor…

Askerden dönen başkan kendisine yollanan mektupların bir kısmını alıyor ve durumu 1 ay sonra öğreniyor, hemen zaman kaybetmeden avukatı Jürgen Dincher aracılığı ile itiraz ediyor ve doğal olarak konu adli makamlara taşınıyor, mahkeme kararı Türkgücü lehine çıkıyor… Ama bunu kendine yediremeyen Federasyon başkanı Schnarr, konunun bir üst mahkemeye taşınması için müraacatta bulunuyor, bu arada liglerin başlaması gerekiyorken Türk Gücü durmadan mahkemelerle uğraşıyor. Konu bir üst mahkemeye taşınıyor ve üst mahkeme de Türkgücü’nü haklı buluyor. Başkan bu sefer daha da hiddetleniyor ve mahkeme kararlarını hiçe sayıyor, mahkemeyi kazanan takımın yöneticilerini bir toplantıya davet ederek oynıyamadıkları maçları oynaması ve yeni bir fikstür çekimi için toplantıya davet ediyor.

Toplantıda en üzücü ve acı olanı şu ki; başkan fikstür düzenleme yerine diğer takımların yöneticileirne yüksek sesle bağırarak “Türklere karşı oynamayın bunlar çocuklarınızın sakatlanmasına neden oluyor. Sporcularımız, işlerinden okullarından olacak ! diye veryansın ediyor ve adeta ırkçılığa davetiye çıkarıyor.

Bu ve buna benzer olayları yaşayan Almanya’da yüzlerce kulübümüz var. Benim aTürk spor kulüplerine naçizane tavsiyem şudur; Alman futbol federasyonunun 2006 dünya futbol şampiyonasından sonra devreye soktuğu futbolla uyum projelerinden hem yararlanmak ve hem de ekonomik bir destek alabilmeniz için takımlarınıza artık milliyetçilik kokan isimler koymaktan sakınınız. Takımlarınızın bünyesine farklı ülkelerin insanlarını alın ve barındırın, şiddet hiç bir insana yarar getirmemiştir bundan sonra da getiremez (Bunu kim uygularsa uygulasın).

Bizim ülke insanlarımızın futbol sporundaki şiddete yönelik davranışları ve getolaşmalarını onaylamıyorum ama Alman futbol federasyonu yetkililerine de şu soruları sormadand a geçemiyorum; Bu alt kümelerdeki futbol maçlarında görev yapan hakemlerin kalitesi ve bilgileri yetersiz ön yargılı davranıyorlar. Bu sorunu çözmek için bir planınız var mı? Futbol sporunu böyle en üst düzeyde yöneten başkanların daha demokratik ve daha paylaşımcı davranması gerekmez mi? Eğer bir federasyon başkanı kendi ülkesinin yasalarının verdiği kararlara itiraz ederek (hiçe sayarak) bireysel kin ve ihtirası doğrultusunda davranırsa bunun sonucu ne olur? Ve uyuma ne kadar hizmet eder? Bu mudur modern bir ülkenin yöneticilerinin tutum ve davranışları? Uyumdan bahseden ama katılmda bulunmayan insanlarla mı uyum sağlanacak?

Hem kendi ülkemiz insanlarına ve hem de Alman dostlarıma, Uyumdan sorumlu Bakan Bayan Böhmer in sözlerini hatırlatmak istiyorum; Bayan Böhmer; ‘Entegrasyon politikamızın birinci prensibidir. Göçmen Kökenli ailelerden gelen insanlarla doğrudan ve güven içinde beraber çalışmak ve ortak geleceği oluşturmalıyız. Spor yolu ile uyum (için potansiyelleri kullanmak, olanakları geliştirmek ve iletişimi sağlamak şarttır’ diyor. Böhmer, uyumu bu tür federasyon başkanları ile mi sağlamayı düşünüyor? Böyle olaylara karşı tepkisiz kalmamız kesinlikle kabul edilemez. Tüm ilgililere ha-ber.com aracılığıyla duyurulur

En içten sevgi ve saygılarımla.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.