FİİLİ DURUM

ABONE OL
18:09 - 01/10/2020 18:09
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

FİİLİ DURUM

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 11 Ekim 2016 Salı günü grup toplantısında yaptığı konuşmada başkanlık sistemiyle ilgili açıklamalarda bulunarak şunları söyledi; “bugün yapmamız gereken fiili durumu yasal hale getirmektir. Bunun yolu da yeni anayasadır, yeni anayasada başkanlık sistemidir.” Devlet Bahçeli’nin bu açıklamaları, bazıları için bulunmaz bir fırsattı. Başbakan Binali Yıldırım da bu fırsatı değerlendirerek şunları söyledi: “milletten yana tavır koyan Sayın Devlet Bahçeli’ye teşekkür ediyorum. Millet için örnek bir davranış sergiledi. Dün yaptığı açıklama umut verici bir açıklama. AK Parti olarak bizim baştan beri söylediğimiz şey, Türkiye fiili durumu hukuki durum haline dönüştürmek mecburiyetindedir. Bir anayasa ihtiyacı artık acil hale gelmiştir. Sayın Bahçeli’nin beyanatları cesaret verici. Biz hazırız.”

13 Ekim 2016 Perşembe günü Uluslararası İstanbul Hukuk Kongresi Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ şunları söyledi: “Bahçeli’nin sözlerinden sonra Türk siyasetine bu konuyu ele almak ve gereğini yapmak düşüyor. CHP farklı düşünüyor, öbürleri farklı düşünüyor. Siz farklı düşündüğünüzde durum değişiyor mu? Fiili başkanlık durumu yok mu? İstediğiniz kadar yok deyin, var. Gerçek çok açık ortada. Öyleyse bizim bu gerçekle yüzleşmekten kaçmamızın ülkemize ne faydası var?” Yıllardır hukuk dışı tutum ve davranışlarda bulunan siyasi iktidarın özellikle hukuka sahip çıkması gereken Adalet Bakanı’nın söylediği bu sözler, çok açık olarak anayasayı ihlalin ve hatta vatana ihanetin itirafı değil midir? 

Adalet Bakanı, mevcut anayasa sayesinde sahip olduğu kamusal güce dayanarak, cebir ve şiddet yoluyla  Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye ya da mevcut düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmektedir. Bu söylem, TCK 309. maddeye göre açıkça anayasayı ihlal suçunu oluşturmaktadır.

Adalet Bakanı, hukuku da, anayasayı da ayaklar altına aldıklarını ve kendi istedikleri şekilde fiili bir başkanlık sistemi kurduklarını açık açık itiraf ediyor ve bununla da övünüyor. Buna karşı çıkacak ve yeri göğü inletecek ne yargı var, ne hukuk var, ne TBMM’de siyasi partiler var, ne de ortada yasalarla çalışan bir devlet var. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı nerededir, ne iş yapar? Anayasayı ve hukuk düzenini böyle mi savunur? Üniversitelerin hukuk fakültelerinden, barolardan, demokratik kitle örgütlerinden, hukukçulardan, sözde bilim insanlarından ve aydın geçinenlerden bu duruma karşı ses çıkmamaktadır.

Ülkemizde Lozan Antlaşması tartışmaya açılmış, yeniden Sevr konuşulmaktadır. Her gün onlarca insanımız genç yaşında hayatını yitirmekte, ülkenin her yerinde bombalar patlatılmaktadır. Antalya’da roket saldırısı yapılmış, ordumuz paramparça edilmiş, kışlaları boşaltılmış, hastaneleri, okulları kapatılmıştır. Komşularımızla savaş kapımızdayken, ülkemiz parçalanmanın, bölünmenin ve iç savaşın da eşiğine getirilmiştir. Ekonomik kriz her kesimi vurmakta, insanların belini bükmektedir. Eğitim yok edilmiştir. Laiklik ortadan kaldırılmak üzeredir ve ülkemiz ortaçağ karanlığına doğru sürüklenmektedir. 14 yıldan bu yana ülkemizi yöneten siyasi iktidarın yaptığı sivil darbeyi henüz kavrayamayanlar, 15 Temmuz çakma darbesinin peşinde, olmayan demokrasinin savunuculuğuna soyunmaktadırlar.

TBMM’de bulunan muhalefet partileri Adalet Bakanı’nın da söylediği gibi anayasaya aykırı olarak yaratılan bu fiili başkanlık sistemine karşı ciddi bir tepki vermemişlerdir.  CHP, başkanlık sistemine karşı görünse de, AKP iktidarı ile yeni bir anayasa yapmaya oturmanın başkanlık sistemine gideceğini görmek zorundadır. Adalet Bakanı’nın açıkça itiraf ettiği gibi, anayasanın bazı maddeleri fiilen yürürlükten kaldırılmış ve bu suçun itiraf edilmesine karşın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı harekete geçmediği için, görev TBMM’de grubu bulunan siyasi partilere düşmektedir. Bu durumda TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler, bu açık suç itirafına işaret ederek, AKP’nin kapatılması için dava açılmasını isteyebilirler. 

Tarihte görülen bütün diktatörler gibi, topluma zulüm yapanlar gibi, bütün hainler gibi anayasayı ihlal edenlerin de sonu gelecektir. Şüphesiz bu karanlık günler aydınlığa dönüşecektir. Ancak bunun için “namuslu insanların da, namussuz insanlar kadar cesur olmaları gerekmektedir.”

Suay Karaman    

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.