FAŞİZM (1)

ABONE OL
18:50 - 01/10/2020 18:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Faşizm, emperyalizmin önündeki engelleri ortadan kaldırmak için kullandığı en acımasız, en ahlaksız, en baskıcı rejimdir.
Faşizm varlığını korku, baskı, işkence ve kitlesel cinayetlerle sürdürür.
Faşizm, kapitalizmin çıkmazda olması, halkın alım gücünün zorlaşması, ülkedeki yönetimin kararsızlığı, yönetim yetersizliği, anarşi ortamlarında oluşturulur.

Faşizm genellikle ülkenin silahlı kuvvetlerinin desteği ve gücüyle yürütülür.
Otoritenin sağlanması için iletişim araçları, istihbarat, yasama, yürütme, yargının iktidar erkine bağlanması gerekir.
Faşizm zamana, ülkeye, ülkenin koşullarına, bulunduğu coğrafyaya bağlı olarak çeşitli şekillerde gelişir, uygulanır.
Zaten tarihi gelişimi ve kapitalizmin emperyalist güce dönüşmesi aşamasında birbiriyle benzeşmeyen şekillerle ortaya çıkması nedeniyle Faşizmi tek bir kalıpta tanımlamak yanıltıcı bir saptama olur.

19. yüzyılda başlayıp 20. yüzyıl Avrupa’sında İtalya ve Almanya’da halkın oylarıyla iktidara gelmesi, her seçimin ve seçimlerle iktidara gelen rejimlerin demokrat olamayacağının somut göstergesidir.

İtalyan felsefeci Giovanni Gentile’nin 1917 yılında yazdığı Faşizmin Doktrini adlı kitabıyla ortaya attığı Faşizm kuramını peş peşe yazdığı kitaplarla toplumu etkilemeye başlamıştı.
Benito Mossolini’nin 1922 yılında İtalya’da iktidara gelmesiyle Faşizm, ilkeleri belirlenmiş resmi bir ideolojiye dönüşmüştür.
Mussolini İtalya’da Yahudi sermayesinin ve Mason locasının desteğini almıştır. Mussolini, Palermo Locası tarafından 33. derece madalya ile ödüllendirilmiştir. (Henry Michel- Faşizmler)
Faşizm’in kurucusu olan Mussolini kral tarafından başbakan olarak atandıktan sonra 1924 seçimlerinde oyların yüzde 61’ini alarak iktidarını daha da pekiştirmiştir.
1943 yılında kurşuna dizilerek öldürüldü. Cesedi İtalyanlar tarafından yerlerde sürüklenerek parçalandı.

9 Kasım 1923’te Hitler Münih’te bir darbeyle hükümeti devirme kalkışması başarısızlıkla sonuçlanınca tutuklandı.
Yargılanıp beş yıl hüküm giydi ama dokuz ayda serbest bırakıldı.
Hitler bu mahkumiyeti mağdur edebiyatına çevirerek propaganda aracı olarak kullandı.
1922 yılında Nazi ilkeleriyle yetiştirilen gençlik örgütleri Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin alt kuruluşu olarak doğrudan Hitler’e bağlandı.
Faşizmin seçimle işbaşına gelerek tüm ülkeye hakim olduğu İtalya ve Almanya’da örgütlenme gelişme araçları darbecilere ve faşist diktası oluşturmaya özenen hükümetlere ve politikacılara önemli bir yol gösterici olmuştur.
Yolsuzluğu, işsizliği ortadan kaldıracağı, şeffaf bir yönetim hedeflediğini halka inandırdı.
5 Ocak 1933 yılında başbakanlığa atanan Hitler, 5 Mart 1933 yılında yapılan genel seçimlerde yüzde 43 oy alarak Anayasa değiştirme gücüne ulaştı. Diğer partileri yasaklayarak Faşizmi uygulamaya başladı.
Karizmatik bir dille alt ve orta tabakanın duygularını okşayıcı ve ekonomik beklentilerine umut verici nutuklar atıyordu.
Hitler’in kahverengi gömlekliler dediği SA örgütü; işsiz, lümpen suç işlemiş gençlerden seçiliyordu.
Acımasız, sadist bir cinayet şebekesi gibi çalıştı.
Daha sonra görevleri bitti gerekçesiyle dağıtıldı, karşı koyanlar öldürüldü.
Gizli Polis Teşkilatı-Gestapo-, sınırsız yetkiler verilerek, yargı karalarını bile uygulamama yetkisiyle ülkeye korku salan duruma getirildi.
Muhalifleri, demokratları, Yahudileri izleme, toplama ve hapsetme görevini acımasızca yerine getirdi.
Savaş sonrası Gestapo militanları çeşitli ülkelerde mafya benzeri yapılanmalarla uyuşturucu, kaçakçılık, fedailik gibi görevlerle çetelerin hizmetine girdiler.
Hitler çevresinin de kışkırtmasıyla hırslarına yenildi, dünyaya hükmetmeye kalkıştı.
Komşularına saldırdı, Yahudilere soykırım uygulayarak milyonlarca insanın ölümüne, şehirlerin yakılıp yıkılmasına neden oldu.
Hırsının kurbanı oldu ve yenilgiler peş peşe gelmeye başladı.
30 Nisan 1945 yılında savaşı kaybedince intihar etti.

Francisco Franco Afrika’da Fransız kuvvetleriyle birlikte Fas’ta savaşan yabancı lejyon kuvvetlerinde komutanlık yaptı.
1936 seçimlerinde iktidarın solculara Halk Cephesine geçmesi üzerine çıkan iç savaş sonunda darbe ile İspanya`da iktidarı ele geçirerek faşist bir yönetim kurdu.
Koyu bir Katolik olan Franco kadınların çalışmalarını kısıtladı. İspanyolların güçlü bir devlet için çok çocuk yapmalarını istemiş, kürtajı yasaklamıştır.
1975’te öldüğünde dünyada en uzun iktidarda kalan, faşizmi uygulayan diktatör olmuştur.

11 Eylül 1973 Şili’de gerçekleştirilen Faşist Darbe, diğer faşizmlerden ayrı bir özelliği dış destekli olmasıdır. Amerika kıtasında başlayan, Avrupa ve Asya’da, Afrika’da gerçekleştirilen darbelerin ABD’nin güdümünde ve desteğinde olmasıdır.
Şili’de seçimle iktidara gelen Sosyalist Salvador Allende, yabancıların elinde bulunan madenleri ve fabrikaları devletleştirdi. Güney Amerika’da ilk kez seçimle iktidara gelen bu sosyalist ABD’nin desteklediği darbeyi General Pinochet yönetimindeki Şili Ordusu yapmıştır.
Allende bir CİA ajanı tarafından öldürüldü.

ABD’ denin desteğiyle Arjantin’de 24 Mart 1976′ da General Vedela’nın önderliğinde askeri faşist darbe gerçekleştirildi. Otuz bin insan öldürüldü.
2010 yılında halkın sokaklara dökülerek darbecilerin cezalandırılmasını istedi
Arjantin yargısı Vedela’ya ömür boyu hapis cezası verdi, işkencecilere, darbeye karışanlara ağır cezalar verildi.
Halk bu darbeyi destekleyen medya sahiplerinin, işadamlarının, akademisyenlerin de yargılanıp cezalandırılması için mücadeleye devam etmekteler.

12 Eylül 1980′ de ABD’nin Oğlanları Türkiye’de faşist darbeyle iktidarı ele geçirdiler.
Kenan Evren komutasında TSK ABD’nin temsilcisi Turgut Özal’ı ekonominin başına getirdi. İşkencelerin, idamların gölgesinde Anayasayı değiştirerek faşist ve baskıcı bir devlet yapısını oluşturdu. (Anayasa referandumda yüzde 98 oyla kabul edildi)
Aydınlar, demokratlar, solcular, laik cumhuriyetten yana olan yurtseverler Sıkıyönetim Mahkemelerince idama, çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı.
Özal iktidarından sonra gelen koalisyon hükümetleri SHP’nin ve CHP’nin ve DSP’nin ısrarı ile anayasa’da değişiklikler yapıldı. Ama sağ hükümet ortaklarının direnmeleri sonucunda asıl baskıcı maddeler değiştirilemedi.
Sağ partiler bu baskıcı anayasanın laiklik ve demokrasi karşıtı hükümetleri dikta yetkileri sağlayacağını kavrayamadılar.
Sonuçta demokratların öngörüsü haklı çıktı.
Bugün 12 Eylül Anayasası AKP iktidarı ile koşar adımla bir dikta devleti yaratma aşamasındadır.
ANAP, DYP, DP ve diğerleri silinip gittiler.
Bir MHP kaldı.
O’ da her zaman olduğu gibi yedek lastik olarak tutulmakta.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.