EVLİLİK ERKEĞE MAÇO OLMA HAKKI VERİR Mİ? (1)

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Erkek ve kadın yaşamlarını beraberce aynı çatı altında sürdürmek için evlenirler. Bu ortak yaşamda haklar ve görevler ister istemez gündeme gelir. Cicim balım dönemi bitince, evlilik saygıya dayalı olarak devam eder. Saygının olmadığı yerde evlilik fiilen biter, belki bazı zorunluluklar varsa kerhen devam edebilir ama ona evlilik dememek lazımdır.

Evlilik yoluyla oluşan aile fertlerinin birbirlerine karşı sorumlulukları vardır. Bu sorumlulukları yerine getirirken taraflar sağ duyularıyla hareket etmelidirler. Burada karı koca hakkından ve vazifesinden bahsedebiliriz. Ancak aile müessesesine sadece haklar ve görevler kurumu olarak bakmak doğru olmaz. Böyle bir durumda karşılıklı saygıdan bahsedemeyiz.

Taraflar, birbirlerinin insan olmalarından doğan haklarına ve hürriyetlerine saygı göstermelidirler. İnsanların evlilik öncesinde var olan haklarının ve hürriyetlerinin, evlilik sonrasında da devam etmesi gerekir. Kadın ve erkek evlenmekle ne haklarından ne de hürriyetlerinden vazgeçerler. Tabiatıyla taraflar evlilik anlaşması sebebiyle yeni görevler üsleneceklerdir. Bu yeni görevler insan hakları ve hürriyetleri çerçevesinde yerine getirilmelidir. Evlilik kurumu, ne erkeğe ilave hak verir, ne de kadının elinden bazı haklarını ve hürriyetlerini alarak görevlerini artırır.

Evlilikle birlikte yeni bir ortam oluşmuştur. Birbirlerine yabancı iki insan birlikte yaşamaya karar vermişlerdir. Bu yeni ortamda bir ömür boyu devam etmesi gereken bir hayat yaşanacaktır. Tabiatıyla ilşikilerde farklılıklar olacaktır. Bu farklılıklar sorumlulukların değişmesi veya artması olarak değerlendirilmelidir. Evlilik ne erkeğe maço olma hakkını verir, ne de kadına hizmetçi olma görevini getirir.

Evlilik, bir ortaklık kurumu gibi düşünülmemelidir, kaldı ki; ortaklığın bile iflasla (boşanma) sonuçlanmaması ve uzun ömürlü olması için ortaklar zaman zaman otururlar, görev ve yetkileri konusunda konuşurlar anlaşırlar. Bu anlaşma tarafların eşit şekillerde çalışmalarına ve kazanç elde etmelerine mani olacak şekilde yapılmaz. Geçerli olan hukuka rağmen de yapılmaz. Şartlar değiştikçe ortaklık anlaşması da yeni kazanımlar elde etmek için yeniden gözden geçirilir. İyi niyetli olan ortaklar ortaklığın devam etmesini isterler. Kötü niyetli ve gözü yükseklerde olan ortaklar, ufak tefek şeyleri bahane ederek ortaklığı sona erdirmek için bahane ararlar. Ortaklığı bitirmek istemeyen taraflar birbirlerinde eksiklik aramazlar, aksine birbirlerinin hatalarını kapatırlar.

Ticari bir ortaklıkta bazı kurllara dikkat etme zorunluluğu ortaklığın devamı için şart olurken, evlilik kurumunda bu kurallara haydi haydi dikkat etmek gerekir. Evliliğin oluşmasına vesile olan sevgi ve saygıyı da buraya eklersek aile kurumunu yıkılması imkansız bir hale getirmek mümkün olacaktır.

Yüce Yaratıcı evliliğin temelinde olması gereken en temel şeyin sevgi olduğunu şu şekilde ifadeye koyar: ” İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen toplumlar için dersler vardır.” (Rum, 21)

Bu ayetten biz şunu anlıyoruz; seven sevdiğine sövmez, seven sendiğini dövmez, seven sevdiğini kırmaz, seven sevdiğini aşağılamaz, seven sevdiğini incitmez, seven sevdiğine ihanet etmez, aldatmaz. Saygı denilen şey işte böyle oluşur.

Buyruk hem kadına hem de erkeğedir, onlara yön verir. Evlilik müessesesiyle birlikte oluşması gereken saygının ve sevginin temelinde bu haklar, hürriyetler, sorumluluklar ve görevler bulunmaktadır.

Kur’an bu konularda çok hassastır. Tarafların ne incitilmesini ister, ne de şımartılmasını. Nisa Sûresi’nin 34. âyeti Yaratıcı’nın konu ile ilgili hassasiyetini bir ikaz bir uyarı olarak beyan etmektedir:

“Erkekler kadınları gözetirler. Zira ALLAH herbirine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. Nitekim erkekler evin geçiminden sorumludur. Erdemli kadınlar, (Tanrı’nın yasasına) boyun eğer ve ALLAH’ın korumasını emrettiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar. İffetlerinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve nihayet onları çıkarın(boşayın). Sizinle anlaşmak isterlerse onlara karşı bir yol aramayın. ALLAH Yücedir, Büyüktür.”

Bazı müfessirler ayetin ilk cümlesini “Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler” biçiminde çevirmişlerdir. Bu “Kavvama” kelimesinin dört anlamından biridir. Diğer anlamları şöyledir: “Gözetmek, dikkat etmek, ayakta tutmak”(4:135; 5:8; 4:127; 2:229; 20:14; 55:9.)

Bu gibi kelimelerde cümlenin gelişine göre anlam seçilir. Burada seçici tarafsız olmalıdır. Arap geleneklerine bağlı kalmayı tercih eden müfessirler “Kavvama” kelimesine ‘hakim olmak’ anlamını verdikleri için cümle yukardaki gibi dizilmiştir. “Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler”.

Cümlenin bu şekilde dizilmesi, İsl’am’a dost olmayan insanların elini güçlendirmiştir. Bu zemini onlara müfessirler hazırlamışlardır.

Kadın Orta Çağ Avrupası’nda insan bile değildir. Aynı durum Araplar arasında da geçerlidir. Araplar da kadınları insan olarak görmezler. Mesela onurlu olan Araplar kız olarak doğan üçüncü çocuklarını orta malı olmasınlar diye toprağa gömüyorlardı: Araplarda böyle bir gelenek vardı, bilhassa panayırlarda bu kadınlar çalıştırılarak para kazanılırdı.

İşte Kur’an böyle bir ortamda nazil olmuş ve kadını erkeğe velî tayin etmiştir. Ayet şöyledir:

“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velîleridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah ve Resul’üne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir.” (Tevbe 71)

Başka bir ayette de erkeğin kadın için, kadının da erkek için elbise olduğu buyrulmuştur:

“Onlar sizin örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. ” (Bakara 187)

Ahzap Suresi’nin 35. ayetinde de erkek için ne emredilmişse kadın için de onun ayniyle emredildiğini görüyoruz, Allah kadın ve erkek arasında ayırım yapmıyor:

“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, inanan erkekler ve inanan kadınlar, söz dinleyen erkekler ve söz dinleyen kadınlar, doğru sözlü erkekler ve doğru sözlü kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygılı erkekler ve saygılı kadınlar, yardımsever erkekler ve yardımsever kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetli erkekler ve iffetli kadınlar, ALLAH’ı çok anan erkekler ve çok anan kadınlar; işte ALLAH onların hepsine bağışlanma ve büyük bir ödül hazırlamıştır.”

Bunlar ve benzeri ayetleri birlikte değerlendirdiğimizde “Kavvama” kelimesine hakim olmak anlamını vermenin mümkün olamayacağı görülecektir. “Gözetmek, dikkat etmek, ayakta tutmak” anlamlarından biri, bu ayeti değerlendirirken “Kavvama” kelimesi için daha uygun bir anlam olacaktır.

Peygamberimizin vefatından sonra Araplar eski örflerini tekrar canlandırmak istediler. Kadınları eski konumlarına getirmek için özellikle gayret sarfettiler. Ayetleri kadınların aleyhine yorumladılar. Kadınlarla ilgili hadisler uydurdular. Mesela: “Kocanın vücudu irin ile kaplı olsa ve karısı onu diliyle yalayarak temizlese yine de kocasının hakkını ödemiş olmaz.”(İbni Hacer El Heytemi 2/121, Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 239)

Sonraki dönemlerde de bu konuların üzerinde ciddi olarak durulmadı. Dînî meseleler erkek çıkarcılığına uygun olarak yorumlandı. Kadınlar haklarına sahip çıkmadılar veya çıkamadılar. Dînî konularda duyarlı olan, hassas olan alimler çeşitli şekillerde iftiralara uğradılar ve toplumdan dışlandılar. Bilhassa Emevi ve Abbasi devletleri döneminde bid’at ve hurafeler ön plana çıktı. Günümüze kadar gelen din, bizim şu anda yaşadığımız din, Allah’ın dini olmaktan çıkarıldı, insanların uydurdukları hikayelerden oluşan bir din haline getirildi. Biz şimdi bu hikayelerden oluşan dini yaşıyoruz. Yani, indirilen dini değil uydurulan dini yaşıyoruz.

İyi niyetli olmayan insanlar bu durumdan istifade ederek, “Allah şu ayetinde…, peygamber şu hadisinde… böyle buyuruyor” diyerek dine ilişmeyi marifet sayıyorlar. Dini bu hale getiren art niyetli insanlar ne kadar suçluysa, onların yanlışlarını dinin doğrularıymış gibi takdim eden bu insanlar da o kadar suçludur.

Haftaya devam edecek….

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.