ETİ HELAL KILAN NEDİR? (II)

ABONE OL
18:46 - 01/10/2020 18:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Burada bakmak lazımdır, ihlal edilen kural nedir? Söylenildiği gibi besmele çekmeden kesmek mi, yoksa Allah’tan başkası adına kesim yapmak mı? Bu kural ibadet maksadıyla kesilen hayvanlar için midir, yoksa ticaret maksadıyla kesilen hayvanlar için de geçerli midir? Besmelenin imani boyutu nedir? Kur’an durduk yerde helal olan bir şeyi niçin haram kılmıştır? Soruların cevabını vermeye devam ediyoruz. Konumuz Ehl-i Kitap’ın kestiği yenir mi, yenmez mi?

Ehl-i Kitap

“Kitap ehli, kitaplı, kitaba bağlı olanlar” demektir. Dinî bir terim olarak Ehl-i Kitap’ın mânâsı konusunda İslâm müçtehitleri farklı görüşlere sahiptirler. Hanefîlere göre, sonradan bozulmuş, değiştirilmiş bile olsa aslı itibarıyla ilâhî olan, vahye dayanan bir kitaba iman eden kimseler Ehl-i Kitap’tır. Buna göre yahûdîler ve hristiyanlar Ehl-i Kitap oldukları gibi, Hz. İbrâhîm’e, Hz. Dâvûd’a gönderilen kitaplara iman edenler de Ehl-i Kitap içinde yer almaktadırlar. Diğer müçtehitlerin çoğuna göre Ehl-i Kitap’tan maksat, yalnızca yahûdîler ile hristiyanlardır. (Fetâvâyı Hindiyye, c. I, s. 281.)

Kur’ân-ı Kerîm, nüzulü sırasında mevcut Ehl-i Kitap’ın özelliklerinden, inanç, âdet ve ibadetlerinden bahsetmektedir. Bunlar arasında onların tevhidden saptıkları, kitaplarını değiştirdikleri, helâl-haram çizgisine riâyet etmedikleri… zikredilmektedir. Bu vasıfta olan kimselere Kur’ân-ı Kerîm Ehl-i Kitap dediğine göre, aynı çizgiyi devam ettiren yahûdî ve hristiyanlara bugün de Ehl-i Kitap demek, onları Ehl-i Kitap olarak kabûl etmek gerekecektir.

Hz. Peygamber (s) Medîne’ye hicret ettiklerinde burada yahûdîler, Yemen vb. uzak çevrede de hristiyanlar vardı. İlk İslâm devleti olan Medîne devleti anayasasında yahûdîlere de ğer verilmiş, onlar tebanın bir parçası olarak kabul edilmiş, devletin himayesi altına alınmış ve kendilerine adlî muhtariyet ve din hürriyeti bahşedilmiştir. Hususi hukuk ve sosyal ilişkiler sahasında da Rasûlullah’ın (s) ve ashâbının sonrası için örnek teşkil eden davranış ve tasarrufları vardır. Ehl-i Kitap ile evlenilmiş, iş ortaklığı kurulmuş, kendilerinden kredi alınmış, komşuluk haklarına riâyet edilmiştir.

Bu vesile ile Hz. Peygamber’in (s), Necrân hristiyanlarının şahsında bütün kitaplı gayr-i müslimlere hitaben yazdırdığı antlaşma metnini vermekte fayda görüyorum. Bu metin, gayr-i müslimlere verilen düşünce ve vicdan hürriyetinin muhteva ve sınırlarına ışık tutmaktadır:

“…. Hiçbir din adamının görevi, rahibin ruhbanlığı değiştirilmeyecek, kimse seyahatten menedilmeyecek, mabetleri yıkılmayacak, binaları İslâm mescidlerine veya Müslümanların binalarına katılmayacaktır. Kim bunları yaparsa Allah’ın ahdini bozmuş, Rasûlüne (s) karşı durmuş ve Allah’ın verdiği emandan yüz çevirmiş olacaktır… Papazlardan, din adamlarından, kendilerini ibadete vermiş kişilerden, keşişlerden, tenha yerlerde ve dağ başlarında ibâdetle meşgul olanlardan cizye ve haraç (vergi) alınmayacaktır… hristiyan dînini benimsemiş bulunan hiçbir kimse Müslüman olması için zorlanmayacaktır; ‘…ehl-i kitap ile ancak güzellik yoluyla mücadele edilecektir.’ Onlar nerede olurlarsa olsunlar kendilerine merhamet kanatları gerilecek, kimsenin onları incitmesine izin verilmeyecektir… Bir hristiyan kadın kendi isteği ile bir Müslüman erkeğin yanında bulunursa, Müslüman koca onun hristiyanlığına râzı olacak, kendi büyüklerine uyma ve dini görevlerini yerine getirme konusundaki arzularına uyacak ve onu bunlardan men etmeyecektir. Kim buna uymaz ve kadını dîni konusunda sıkıştırır, baskı altında tutarsa Allah’ın ahdine, Rasûlü’nün (s) antlaşmasına karşı çıkmış olur ve o kişi Allah nezdinde ‘yalancılardan’ biridir.

Eğer onlar (Hristiyanlar) kilise ve manastırlarını tamir, yahut başka bir din ve dünya işinde Müslümanların yardımına muhtaç olurlarsa, Müslümanlar onlara yardımda bulunacak ve bu onları borç altına sokmayacaktır, yardım, dinî bir ihtiyaçlarından dolayı onları destekleme, Allah Rasul’ünün (s) ahdine vefa, onlara bağış ve Allah’ın bir lütfu olarak yapılacaktır…” (M. Hamidullah, el-Vesâık, s. 124-126)

Bu antlaşma Rasûlullah’ın (s) halifeleri tarafından teyid edilmiş, yalnızca İslâm ülkesinin istiklâl ve bütünlüğünü, İslâm toplumunun izzet ve düzenini koruyacak bazı ekler getirilmiştir.(M. Hamidullah, age. s. 128, 133vd.)

Bu antlaşmada, müşrik, dinsiz ve materyalistlere nispetle Ehl-i Kitap’a bazı ayrıcalıklar tanındığı görülmektedir. Bir önceki maddede verilen vesika bu ayrıcalıklara ışık tutar mahiyettedir. Bunlara ek olarak, diğer kâfirlerin yiyecekleri Müslümanlara helâl olmadığı hâlde, Ehl-i Kitap’ın yiyecekleri -domuz, şarap gibi özellikle Müslümanlara haram kılınanlar dışında kalanlar- helâl kılınmış, Müslümanların bunlardan yiyebilecekleri bildirilmiştir.(Mâide 5)

İşte Ehl-i Kitap budur. Bu Ehl-i Kitap’ın kestiklerinden ve yediklerinden yenilebileceği Kur’an’ı Kerim’de ve Efendimiz (s)’in sünnetinde beyan edilmiştir.

Burada dikkate alınması gereken husus “Ehl-i Kitap’ın kestiği hayvanların etleri yenilebilir” denilirken, bu kitlenin şirkine herhangi bir katılım ve destek verilmeyecektir. Kesim işlerinde gerçekten bir şirk varsa, bu durumda da, kestikleri hayvanların etleri tabii ki haramdır, yenilmeyecektir. Fakat Allah’a ve ahirete inanan ve kendilerini semavi Kitab’a nisbet eden bu kimseler, kesim işinde Allah’a eş koşmuyorlar ve Allah’tan başkası adına kesmiyorlarsa, bu şekilde kestikleri hayvanların etleri Müslümanlara helal olmaktadır.

Sadece Ehl-i Kitap’ın değil, Müslüman kabul ettiğimiz bir kimsenin dahi, keseceği hayvan -Allah’tan gayrisi adına boğazlıyorsa- bu hayvanın eti kesinlikle haramdır, yenilmez. Tekkelerde, türbelerde, anıtlarda ve daha birçok yerlerde bu şekilde kesilen hayvanlar, ister azılı bir kafir adına, ister salih bir mü’min adına kesilsin, o et murdardır, durum değişmez. Bu hükmünde istisna yoktur. Hatta ve hatta Resulullah (s) adına kesilen kurbanlar da, aynı şekilde haram hükmüne girer.

Elektroşok yöntemi ile ilgili fetva

Beynine çekiçle vurulan veya Elektroşok yöntemi ile kesilen hayvanlara gelince: O hayvanlar daha canları çıkmadan kesiliyorsa helaldir, özellikle ve kasten öldükten sonra kesiliyorlarsa bu hayvanların eti de leş hükmündedir ve haramdır.

28 Haziran – 3 Temmuz 1997′de Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde toplanan Mecmau’l-Fıkhi’l-İslâmî bazı şartlar altında hayvanların bayıltılarak kesilebileceği yönünde bir karara varmıştır. Buna göre kesimden önce hayvanlara şu şartlar altında elektroşok uygulanabilir denilmiştir:

a. Elektroşok aletinin kutupları hayvanların ya şakaklarına ya da alın bölgelerine uygulanmalıdır.

b. Uygulanacak voltaj 100 – 400 volt arasında olmalıdır.

c. Elektrik akımı şiddeti koyun cinsinde 0,75 – 1 amper, sığır cinsinde ise 2 – 2,5 amper olmalıdır.

d. Elektrik akımı 3 – 7 saniye süresince verilmelidir. (Mecmau’l-Fıkhi’l-İslami, Karar Rakam: 101 (3/D10) “Bi Şe’ni’z-Zebâih”, Mecelletu Mecmai’l-Fıkhi’l-İslami, Cidde, Yıl: 1997, Sayı: 10, C:I, s: 653-654.)

Bu kadar açıklamadan sonra, gelelim işin can alıcı noktasına. Hayvanı besmele ile kesmek şart mıdır?

Devam edecek

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.