ERKEK VEYA KADINA İHTİYAÇ KALMAYACAK MI?

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Dünyanın en saygın üniversitelerinden Amerika’daki Stanford Üniversitesi uzmanları, insanın embriyonik kök hücresinden sperm ve yumurta hücresini üretebilecek tekonolojiye ve bilgi birikimine sahip olduklarını, 5 yıl içinde döllenebilecek yapay yumurta ve onu dölleyecek yapay sperm elde edebileceklerini açıklıyorlar.

Uzmanlar, yaptıkları açıklamada insan embriyonik kök hücresinden, sperm ve yumurta hücresinin üretimini sağlayan germ hücreleri elde edildiğini söylüyorlar..

Bu buluş sayesinde, erkek sperm ve dişi yumurta hücrelerinin üretimi ile başlayan insan gelişiminin, şimdiye kadar sır olarak kalmış bir çok noktası aydınlatılabilecek. Bu sayede genetik hastalıkların çocuğa geçiş süreci daha iyi anlaşılabilecek ve önleminin alınmasının farklı yolları bulunabilecek.

ABD’nin Stanford Üniversitesi’nden Dr. Renee Riejo Pera, Nature dergisinde yayımlanan çalışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada, “tam kaynağına giderek, insanın normal ve anormal gelişiminin kökenlerine ulaşmaya çalışıyoruz” diyor..

Yumurta ve sperm hücrelerinin üretimini sağlayan germ hücrelerinin bunu nasıl yaptıklarının, bunun yapılması sırasında hangi genlerin ve yolların kullanıldığının bilinmediğini belirten Pera, genetik yapıların farklı olmasından ötürü, bu gelişimi hayvan germ hücrelerinden anlamanın da mümkün olmadığını ifade ediyor.

Çalışmaya katılan, Birleşik Krallık Kent Üniversitesinden Darren Griffin, “buluşun sağlayacağı olanaklar devasa boyutlarda. Genetik araştırmalardan, kirlilik dahil, çevre koşullarının hamileliğe etkisine kadar bir çok konu araştırılabilecek” diyor..

Uzmanlar, doğru kimyasal maddeler ile, insan embryonik hücrelerini, sperm veya yumurta hücrelerine dönüştürmeyi başardı. Uzmanlar şimdiki amaçlarının, bu hücreleri insanların deri hücresinden geliştirmek olduğunu söylüyor.

Japon bilim adamları, tüp bebek yöntemiyle oluşan embriyonların ilk aşamada ana rahmindeki kadar hızlı gelişmesi için `yapay rahim` geliştirmişlerdi. Halen, yapay döllenmeyle oluşan embriyon, ana rahmine yerleştirilmeden önce özel olarak hazırlanmış bir sıvı içinde tutuluyor. Ancak yapay döllenmeyle oluşmuş embriyonlar bu sıvıda, kendilerine mükemmel bir ortam sunan ana rahmindeki kadar hızlı gelişemiyorlar.

New Scientist dergisinde yayımlanan araştırma sonucunda, doğal rahmin koşullarının benzerinin sağlandığı, 0,5 milimetreye 2 milimetre boyutlarında bir çip geliştiriliyor. Hızlı büyüyen embriyonların ana karnına yerleştirildikten sonra yaşama şansının daha yüksek olduğunu, yapay rahmin eski yöntemin bu olumsuz yanını ortadan kaldıracağını belirtiyor.

Peki ya Türkiye’de tıp ne durumda;
Mezuniyet töreninde Tıp birincisi; Hoca yüzü görmüyoruz. Doktor arkadaşıma, anne babamı teslim etmem diyordu.
Başka ne diyordu; “İnternetler arasında yaptığımız ankete göre arkadaşlarımızın sadece yüzde 2.8’i gelecekten umutlu. Geri kalan kısım ise meslek yaşantısı ile ilgili beklentilerinin gerçekleşmesi konusunda umutsuz ve karamsar. Hekimlik gibi prestijli bir mesleğe birkaç adım kala hekimlerin karamsar olmasının nedeni çok açık. Çünkü bizler siyasi dengeleri hâlâ oturmamış, sağlık politikalarının sürekli değişiyor olduğu ve hekimine gereken değer ve imkanın verilmediği bir ülkede yaşıyoruz. Anket sorularından biri de şuydu: ‘Kendi döneminizden bir hekim arkadaşınıza anne babanızı emanet eder misiniz?’ Çıkan sonuç vahim. Sadece yüzde birimiz ailemizi tam güvenerek, aynı dönemde mezun olduğumuz hekim arkadaşına emanet ediyor….Cevap bir başka anket sorusunda saklı. ‘İnternlük döneminizde eğitiminizi kimlerden aldınız?’ İntern arkadaşlarımız bu soruya, iş yükü zaten ağır, vakti kısıtlı olan ve zaten kendisinin burada bulunuş amacı eğitim almak olan asistan hekimler olarak cevap vermişler. Oysa ki tıp fakültesinde sadece bir sene sonra tek başına hasta bakacak olan hekim adaylarına eğitim vermesi gereken kişilerin öğretim üyeleri olması gerekli değil midir?”

Özeleştiri yapabilen, kendi kusurunu, eksiğini ortaya koyabilme cesaretini gösteren, mesleğin daha mükemmel hale gelmesi için şahsi hesaplarını bir kenara bırakıp, kamu yararına her türlü cesareti ve beraberinde riski göz önüne alan, söz söyleyebilen insan o kadar azaldı ki!

Günün sözü: Öğrenmeden, heyecan duymadan gerçekleri algılaman mümkün olamaz.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.