EN BÜYÜK TÜRK ATATÜRK

ABONE OL
18:06 - 01/10/2020 18:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

EN BÜYÜK TÜRK ATATÜRK

ÖLÜMÜNÜN 79- ÖLÜMSÜZLÜĞÜNÜN 136. YILINDA

Seni konuştuk dün arkadaşlarımla.
Hani diyorsun ya:
“Ey Türk Gençliği; birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini, sonsuza değin korumak ve savunmaktır.”
“Gençlik kendisine verilen bu birinci görevin bilincinde mi?” diye sorduk kendi kendimize.
“Varlığının ve geleceğinin tek dayanağı budur. Bu dayanak senin en değerli hazinendir. Gelecekte de hem içeride hem de dışarıda, seni bu dayanaktan yoksun bırakmak isteyenler olacaktır.,” diyorsun ya hani.
“Gençlik; bu hazinen kendisi için en değerli dayanak olduğunun içerideki ve dışarıdaki yol saptırıcılarının ayrımında ve bilincinde midir?” diye sorduk.
“Bir gün, bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunda kalırsan” diyorsun, “içinde bulunduğun durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar son derece elverişsiz bir durumda ortaya çıkabilirler.” diye de sürdürüyorsun ona seslenişini.
“Var mı böyle düşünecek bir gençlik?” diye sormadan da edemedik.
“Bağımsızlığına ve cumhuriyetine göz diken düşmanlar tüm dünyada örneği görülmemiş bir yenginin sahibi olabilirler. Zorla ve hile ile, kutsal vatanın tüm kaleleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve ülkenin her köşesi etkin bir biçimde kuşatılmış olabilir.” söylemin daha da düşündürücüdür sonucunu çıkardık.
Bugün; bağımsızlık ve cumhuriyetimize göz dikenler mi var?
Ülkemiz kuşatılmış mıdır?
Bu güçler dünyada örneği olmayan bir yenginin sahipleri midirler?
Tüm kalelerimizi ele geçirerek ordularımızı dağıtmış mıdırlar?
Kuşatılmamış tek köşemiz kalmamış mıdır?”
Bu sorulara; ne yazık ki, olumlu yanıtlar veremedik.
“Bütün bu koşullardan daha acıklı ve üzücü olarak ülkeyi yönetenler şaşkınlık, sapkınlık, bundan da öte, ihanet içinde bulunabilirler.” diyorsun.
Bu nasıl bir uzağı görüştür. İnsan nasıl taa o günden bugünü görür dedik hep bir ağızdan.
Kim gafil, kim sapkın, kim bu vatana ihanet içindedir gün gibi ortada.
Ne sana öykünerek, ayakta körüklü çizme, bacakta binici pantolon, sırtta arkadan kuşaklı ceket, kafada sekiz köşe kasket, elde asa giyinmeleri…
Ne anıtkabrindeki deftere “Aziz Atatürk” hitabıyla, ama; özellikle seçtikleri Türkçe olmayan sözcüklerle ve içtenlikten uzak yazdıkları silebilir onların alınlarından gafleti, dalâleti ve de ihaneti…
“Hatta bu yöneticiler kendi kişisel çıkarlarını ülkeyi kuşatan birleşiklerin siyasi çıkarlarıyla birleştirebilirler.” diyerek ihaneti de, haini de tanımladığını söyledik birbirimize.
O işbirlikçilerden birinin dünyanın en zengin politikacısı olduğu savı dolaşıyor birkaç zamandır ortalıkta.
Salt onun da değil. Avenesinin de…
“Ulus, yoksulluk ve güçlükler içinde yıkık ve yorgun düşmüş olabilir.” diyorsun.
İnsanı ve emeği sermayenin insafına teslim ettiler.
Ekmeklerini aldılar ellerinden.
Kimi ölümü seçti onların, kimi de ölüm orucuna yattılar.
Ne insana ne de onun alın terine saygıları var.
Ama; karamsarlığa düşülmesine de izin vermiyorsun.
“Ey Türk geleceğinin çocuğu!” diyorsun, “İşte; bütün bu durumlar ve koşullar içinde de görevin Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır.”
“Nasıl?” sorusuna yanıt da, sana en yakışır biçimde, gene senden:
“Gereksinim duyacağın güç damarlarındaki soylu kandadır!”
Ne karamsarız, ne de korkak!
Bize verdiğin görevin bilinciyle bağımsızlık ve cumhuriyetimizin yılmaz bekçileriyiz.
Işıklar içinde yat!
Rahat uyu!

Hasan Arslan

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.