EMPATİ SANATI II

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Empati kavramı iki dilin bir araya gelmesinden oluşmuştur. Em öneki Latincede iç, içine, içinde anlamı ile Yunancadan gelen patheia sözcüğü duygu, acı, ıstırap, algılama anlamları birleştirilmiştir.

Küçük çocuklarda yapılan denemede birisi ağlayınca grupta bulunan bebeklerin hepsinin ağladığı, aynı şekilde gülme esneme gibi davranışlarda da görülmüştür.
Anne ile çocuk arasında duygusal yoğunluğunda çocuğun acı ve ıstırabından annenin daha fazla etkilendiği tespit edilmiştir. Okulda öğretmeni ve sınıf arkadaşları tarafından ruhsal şiddet gören bir çocuğun duygusal ortamında annenin de psikolojisi bozulur. Ailenin şikâyetleri öğretmen ve arkadaşlarının davranışları çocuğa geri tepki yapıyorsa, bu durumda sınıf, hatta okul değiştirmek zorunludur. Okulun bağlı olduğu daireler sorumlu davranmalıdır.
İlhan Selçuk bir anısını şöyle yazmıştı:
”İşkenceden getirilen genç, koğuşun ortasına bir çuval gibi atılmıştı. Koğuşta bulunan tutuklular adeta şok geçirip, sessizliğe bürünmüştü. Bu ortamda sözün hiç bir anlamı olamazdı. İçlerinden biri kalkarak yaralı gencin yanına gidip, eğilip kollarına almış ona o anda en elzem olan insan sıcaklığını vermişti.” Hapis görmüş düşünür ve yazarların çağrılarına tüm insanlık duyularını açmak gerekiyor.
Empati olumlu amaçlar için kullanılırsa işbirliği, üretkenliği, refah ve mutluluğu artırır. Bazı firmalar bu konuda seminer yapıyor, iş verimi artıyor. Çalışanlar arasında ahenkli çalışma ortamı huzur içinde işlerini yürütmelerini sağlıyor.
Bir toplumda çatlak fikirler, çatışmaları bir müddet yok eden, halkı tamamıyla bir duyguda birleştiren sevinci futbol yaratıyor. Dünya veya kıta futbol yarışma süresince polisiye olayların hemen hemen yok olduğu gözlenmiştir.
Almanya’nın yarı finale yükselmesinde Federal Almanya Başbakanı Dr. Angela Merkel’in alman futbol takımı gol atınca gösterdiği sevinç davranış bütün dünya televizyonlarında onu toplumun, ülkenin adeta annesi yaptı. Hâlbuki politikacı olarak soğuk, fenci mantık insanı olarak tanırız. Türk asıllı alman futbolcu Mesut Özil ile fotoğrafı en çok izlenen yılın fotoğrafı seçilmeliydi.
Mesut hakkında çıkarılan ırkçı söylemlere, internette ayırımcı ifadelere en iyi cevabı oyunda bütün güç ve becerisini göstererek verdi. Bu başarıya, adaletli doğru seçici alman milli futbol takımı antrenörü Joachim Löw yolu kapıyı açmıştır.
 
Kötü niyetliler tam tersine ulaştı. Benim gibi futbolla ilgilenmeyenleri bile televizyon başına getirdi. Beş yaşındaki torunum Özil oluyor, ben onunla futbol oynuyorum. Dede bize gülüyor, neşeleniyor. Özil yazılı spor giysisini hediye olarak istiyor.
Haydi, büyük ve genç anne babalar mağazalara! Irkçılara her alanda varlığımızı göstermeliyiz. Ticaret yani para en etken gösterge oldu.
Sevgili Mesut, yeri gelmişken sana selâm ve sevgilerimi yolluyorum. Moralini sakın bozdurma. Irkçılara, ayırımcılara vereceğin en güzel cevap çocuklarımıza, torunlarımıza iyi örnek olmaya devam etmen olacaktır. Bilhassa erkek çocukları senin gibisini elli senedir bekledi, yolun açık, Tanrı yardımcın olsun!
Empati konusunu tekrar ele almam gerektiğini okuduğum bir haberden sonra karar verdim. George W. Busch politikasından, yani 2000 yılından sonra dünyada durumun çok kötüye gittiği, üniversite öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada tespit edilmiştir. Küreselleşmenin kötü etkisi, kariyer hırsı rekabet, işbirliği yardımlaşma gibi insanı insan yapan niteliklerden uzaklaştırıyor.
Dünyadaki krizler, savaşlar doğuştan getirdiğimiz empati niteliğimizi körleştiriyor. Bir nevi insan korunma mekanizması örüyor, yaşamını devam ettirme üç maymun misaline dönüyor, duyma, görme, konuşma prensipleri ile yaşayanlar dünya nüfusunun çoğunluğunu teşkil ediyor. Böylece savaş silahları satanlar rahatlıkla varlık içinde yaşıyor. Halkları, ülkeleri fitne ve ayrımcılık yaparak birbirine düşürüyor.
O halde dünyada halk üç gruba ayrılıyor. Birinci grup her şeyin farkında olan yazan, çizen anlatan sanatçılar, gazeteciler, duyarlı iyi politikacılar azınlıkta. İkinci grup empatiyi kötü amaçları için kullanan yıktığı büyük, ama sayısı az olanlar.
Üçüncü grup dünya nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden üç maymun misali yaşayanlar.
Birinci grupta olanlar yok olur, gittikçe azalırsa insanlığın sonu gelecek demektir. Bunların yapabildiği üç kural şöyle:
1.
Kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakma yeteneğini iyi kullananlar.
Sokakta yaşayan evsizlere yardım eden emekli bir öğretmen dolabına 30 cm eninde 30 cm boyunda bir plastik torba asmış, üstünde şu yazılı: Düşünün ki, her şeyinizi kaybettiniz. Geride kalan eşyanız bu torbanın içine sığıyor. Kendisini evsizin yerine koyarak yardımlaşma niteliğini öne çıkarıyor.
2.
Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak, hissetmek ve bildirmek.
İşte bunu becerebilen yazarlar, çizerler diğer sanatçılardır. Bir sanatın eser olması için zaman gerekir. Ama köşe yazarları güncelliği koruyarak halkı uyandırmaya, okurlarına öncü kanaat düşüncelerini gününde bildirerek sorumlu bir görev yükleniyor.
Başlanacak müessese okullar olmalıdır. Okullar çocukların severek isteyerek gittiği öğretim yuvaları olmalıdır.
Empati eğitimine çok önem verilmelidir. Üniversiteye giden gençlerin duygu, düşünce ve sorunlarını iyi dinlemek, çözüm önermektir.
3.
İkinci kuralı basamak olarak kullanırsak karşımızdaki kişi ve kişileri anladığını gösteren sorumlu, büyüklere ihtiyaç vardır.
Bu bilim insanları uzmanlar daha yüksek sesle konuşup, düşüncelerini karar mercilerine korkmadan iletme cesaretini göstermelidir.
Yazarlar, sanatçılar gönülden gönüle bağlantılar kurma, yani empati sanatını yaratma becerisini gösteriyorlar. Yazma, çizme sanatı empati ile iç içedir. Devletleri idare eden sayılı mertebeye ulaşmış politikacılar eleştiriden korkmak, yazarları zayıflatmak yok etmek yerine onları dinleyip anlamaya çalışmalıdırlar. Yazarların düşüncelerini sorunlara çözüm amaçlı kullanmalıdırlar.
İkizler arasında yapılan bir denemede ayrı yerlerde yaşadıkları halde vücutlarının aynı organında ağrı hissettikleri tespit edilmiştir.
Taklit yapmayan domuz maymunu türünde yapılan bir denemede aynı etki beyinlerinde elektronla ölçülmüştür. Bir taburenin üstüne konan cevizi sopayla alması ve yemesi sağlanan maymun, ikinci aşamada camla ayrılan bölümde aynı yöntemle cevizi alıp yiyen diğer maymuna bakarken beyninde aynı etkiler ölçülmüş, sanki kendisi yemiş gibi.
Yeni doğan bebeklerde verdiğim örnekte görüldüğü gibi, doğuştan getirilen empati duygusunun olumlu geliştirilmesi ailede ve okulda görülen eğitimle mümkündür. Burada Türkçede hep yanlış kullanılan sözcüğe vurgu yapmak istiyorum.
Almancada bilgi Bildung anlamına gelen sözcük eğitim diye tercüme ediliyor. Eğitim Almanca Erziehung demektir. Eğitiminiz nedir, sorusuna genç, lise mezunuyum diyor. Öğreniminiz nedir diye sorulması lâzım. Öğretmene yalnız Eğitimci demek yanlıştır. Okul bir sirk, hayvanat bahçesi değildir. Benim eğitim dediğim kavramın karnede diplomada notu da yok, adıda yoktur.
Empati Hayat Bilgisi ve Etik derslerinde ele alınmalıdır. İnsan ilişkileri, ruh sağlığı yerinde olan çocuk ve gençler yetiştirilirse, kavgalar kıskançlıklar ve hele hele savaşlar sona erecektir. İnsanlık ilişkileri iyi eğitilmiş öğrenci, diğer derslerinde iyi öğrenerek başarı gösterecektir. Eğitim öğretime zemin hazırlar, eş anlamda değildir.
Birçok kavramı içinde barındıran empati kelimesini Almancada ilk olarak 1848 yılında filozof Rudolf Hermann Lotze kullandı. Daha sonra Sigmund Freud tekrar güncelleştirmiştir.
Türkiye’den ulaşan ölüm haberlerinde, cenaze merasimlerinde komutanlar ağlarken, ben de televizyon karşısında gözyaşı döktüm. Gözyaşlarımı çağrıya dönüştürüp, ey sorumlular artık terörü politikaya alet etmekten vazgeçiniz, kendinizi acı çeken annelerin yerine koyunuz ve etkin kararlar alınız, diyorum.
Hoşça ve olumlu Empati ile kalınız!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.