EMİNİM Kİ ÇOK ŞAŞIRACAKSINIZ SİZ DE BENİM GİBİ!

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yıkmak da, yapmak da çok kolay insan gönlünü! Adam olmak, insan olmak da çok kolay bu anlamda da. Bir atasözünde der ya; “Güzelliğe bir sivilce yeter” İnsanı yıkmaya, yaralamaya da, mutlu edip yaşama tutundurmaya da bir sözcük, ifa edence minicik ama karşısındaki kişi için de devasa bir güzel ya da çirkin sözcük, bir davranış yeter.
Bu görüşümden yola çıkarak; Geçmişte kalmış lakin tatsız ve kötü yanını da, yaşatanı da çoktan unuttuğum halde; güzel ve ibretli yanını ve yaşatanını da hiç unutmayıp her geçen gün kendisini daha bir sevip daha bir saygı duyduğum insan bir insandan da söz etmek istiyorum. Bu olay aynı zamanda, burada bulunma ve bundan böyle sizlerle birlikte olma nedenime de açıklık getirmiş olacak.
Bu olayın güzide kişisi ve onun kalem arkadaşlarıyla aynı çatı altında bulunmak, yine siz güzide okurlarına onların yanı sıra seslenebilmek, benim için çok büyük mutlanış ve onur olacak bundan böyle…
…….
Olayın yarattığı ruh durumsalımdan henüz tam anlamıyla çıkamamıştım. Rahatsızlığıma da sebep oldu. Sonucunda da yatağa düşürdü beni, yazamıyordum birkaç gündür, duygularım donmuş, düşüncelerim kilitlenmişti tek bir konuda. Oysa dünya şiir günüydü o gün. Ne güzel yazılar tasarlamıştım, ne güzelliklere kalem oynatacaktım, olmadı, yapamadım, gerek yıkıntı, gerekse sonucunda yıpranıp yatağa düşüşümle.
Kalem durmuyor ki. Hele de yattığınız yerde iyiden iyiye dürtüyor, bin bir duygu ve düşünce eşliğinde. Dayanamadım, sabredemedim. Uzatmamalıydım fazla ama hep derim, “Çirkinliklerin karşısında durup yererken, güzelliklerin de yanında durup takdirle dile getirilmeli!!!”
Sevginin başaramayacağı şey yoktur; tüm güzelliklerin kapılarını açar bize, mutluluğa uzanan yolların, yaşam sevinçlerinin! Sevmeyi bilmek gerekir öncelikle. Anlamaya çalışmak karşımızdakini. Hoş görüyle bakabilmek ve yaklaşabilmek, düşünüp anlamaya çalışmak.
Dost acı söyler; lakin uluorta, bağıra çağıra herkese duyurarak değil. Kulağımıza fısıldar yanlışımızı. Ola ki farkındasızlıkladır o yanlış, bilerek yapılmamıştır, dalgınlıktır, gözden kaçmadır. Bilir aslında ne ve nasıl olduğumuzu, bilmiyorsa da, “Belki de!”, “Acaba mı?” diye düşünür insan oluşuyla. Dostumuz bile değilse, insanlık adına fısıldar yine de kulağımıza yanlışımızı. Anında fark eder, özür diler, döneriz hatamızdan. Çünkü gerçekten farkındasız bir dalgınlık sonucudur o.
Ya da mümkünse; hiç hissettirmez bile bize yanlışımızı, vurmaz yüzümüze hata ya da ayıbımızı. Görmezden, duymazdan gelir ve yetiyorsa gücü, duyurmaksızın bize düzeltir o yanlışımızı.
18.3.2008 tarihli bir köşe yazımın başlığında dalgınlıkla yaptığım hatayı okurlarımdan bir Beyefendi fark edip “Ben mi yanlış yapıyorum, göremiyor muyum” şeklinde sorup zarif bir biçimde dile getirerek, kırmaksızın, incitmeksizin, hiç tanımadığım halde kendilerini, son derece dostane uyarmıştı. Teşekkür ederek düzeltmiştim yanlışımı.
Bir başka okurum olan Bey ise, düşüncemi tasvip etmeyişiyle, hakaretler yağdırıyor, cahillik, ahlaksızlıkla suçluyordu beni, üstelik hastalığımla alay ederek hiç anlamlandıramadığım bir şekilde.
Katılınmayabilirdi fikrime, yanlış da gelebilirdi birilerine. Her okuyanla aynı siyasi görüşte ya da inanç boyutunda olmam zaten mümkün değildi. Ama bazı kişilerle aynı siyasi görüşü, aynı inancı paylaşmıyor oluşum onları bana hakaret etmeye, ya da cahillikle, ahlaksızlıkla suçlamaya, hele de hastalığımla alay etmeye haklı kılmazdı.
Ayrıca nedenleri ısrarla açıklayıp, yazımda siyasi ya da inanca yönelik bir savunu olmadığını belirttim. Çok başkaydı amacım. Gerek siyasi, gerekse inanç boyutu ne olursa olsun kişilerin, sağduyuyla hareket edip, eğindikleri doğrularda ortak noktada buluşabileceklerini vurgulamak istemiştim. Birilerine, insanları çok kesin çizgilerle ayırmayıp dar kalıplara sokmamak gerektiğini de hatırlatmaktı amacım, yanlış yapmakta olanlarını belirtip doğruya eğindirmek yanı sıra…
Sağduyuya ve nezakete davet etme gayretlerime rağmen, hâlâ ısrarla hakarete devamını ise anlayamamaktaydım. Üstelik son olarak da yine rahatsızlığımla vurmaya çalışmış, görmekte olduğum kemoterapi tedavisinden bahsedip, “Az önce kemoterapi alıp döndüm hastaneden, aklımda başka bir isim vardı, dönüş yolunda bir başka isim daha takıldı aklıma, hangisine atıfta bulunsam tereddüdünü yaşadım, o nedenle olsa gerek, yanlış isim kullanmışım özür dilerim.” Diye açıklamama rağmen söylemişti o insana yakışmaz sözleri.
“Ne yapalım kansersen; cahilliğini kanserin ardına gizleme, madem kansersin ne diye o yarım aklınla hâlâ yalan yanlış yazmaya çalışıyorsun, git hasta yatağında yat da, bizi de uyduruk yazılarınla meşgul etme. Sen yarın yine cahilane bir şey yazarsın, merak ediyorum, o zaman hangi hastalığın ardına sığınacaksın, geç bu palavraları terbiyesiz kadın, bir de utanmadan yalan söylüyorsun.”
Ertesi gün, o ilk önce zarif şekilde uyaran Beyefendi; köşesinde bu durumu ele almış, bana yapılanın yanlışlığından, çirkinliğinden; diğer Beyin daha önce de çeşitli vesilelerle sergiledikleri gibi, bana yaptığının da yanlış ve çirkin oluşundan ve çok çok üzüldüğünden bahsediyordu. Bu yazıya yapılan yorumlarda da epey bir tartışma konusu olmuştu bu durum ve tüm okurlar benden yanaydı, ayıp ve çirkin görüyorlardı o Beyin davranışını ve de bana yaptığının yanlışlığını kınıyorlardı.
Okuyanların hepsi biliyordu gerçeğimi ve olayın gelişimini. Hiç kimsenin bilmediği bir boyutunu da aktarmam, sergilemem gerekirdi, bende gizli kalmamalıydı böylesi erdemli ve insani bir davranış ve onun kişisi. İnsan olmanın erdemini, güzelliğini özümsemiş ve de bunu son derece mütevazı bir tavırla taşıyan bir Beyefendinin sergilediği örneği aktarmak boynuma borç olmuştu ayrıca. Bende kalamazdı, herkes bilmeliydi. Bana bile hissettirmeyip duyurmayışıyla, bir yanlışa yaklaşımının ve tavrının güzelliğini sergilemek için de bahsetmeliydim.
Üstelik nasip de alınmalıydı bu örnek davranıştan…
Ağladım, hem de hıçkıra hıçkıra. Ölmemiş insanlık, yaşayan ve yaşatanları var güzelliklerin, insan olmanın erdemi ve gereğinin bilincinde olanlarımız var henüz şükür ki azalmış da olsalar. Böylesi, yüce bir ruh, insanlık örneği asil bir davranış tasavvurum ötesiydi doğrusu…
Donup kaldım gördüğümde. Şaşırdım, çok şaşırdım!
Ve dediğim gibi, hıçkıra hıçkıra ağladım ardından, az öncesindeki üzüntü ve acıyla ağlayışımdan çok farklıydı bu gözyaşlarının taşıdığı anlam…

Sayın Tahsin Melan Beyefendi; bir başka sitenin kurucusu, yöneticisi ve editörü. Devamlı okurlarımdan kendileri, beni yazılarımdan da olsa tanıyışıyla, ne ve nasıl olduğumu az çok bilen bir Bey. 1-2 dakika aradan sonsa o siteye de aynı yazıyı göndermiştim. İlk uyaran Beyefendinin uyarısının utancıyla, o siteye de anında dönüp Sayın Tahsin Melan Beyefendi’ye, hatamın düzeltilmesine yönelik ricamı iletmek üzere sayfayı açtığımda, yazımın sonunda gördüğüm notuna şaşırmamak, duygulanmamak, ağlamamak mümkün değildi.
Aynen kopyalıyorum bu buram buram erdem, insanlık, nezaket kokan notu.
Saygıyla eğiliyorum böylesi yüce ruhlular karşısında!!!
“Sayın Alkan’ın bana göndermiş olduğu yazıyı aktarırken, başlıkta dalgınlıkla NAZIM HİKMET yerine CAN YÜCEL yazmışım. Bunu daha sonra fark ettim ve gerekli düzeltmeyi yaptım.”
” Başta Sayın Alkan olmak üzere tüm okuyucularından özür diliyor, bu dalgınlığımdan dolayı beni bağışlamalarını rica ediyorum”.
Tahsin Melan

BİRİMİZ HEPİMİZ, HEPİMİZ DİLİMİZ İÇİN!
Bilmem anlatabildim mi efendim?!!
Hoş buldum…
Hepinize selam saygı ve iyilik dileklerimle…

Perihan Reyhan Alkan

Küpe:
Arkadaşını yalnızken eleştir, başkalarının yanında öv. (Publius Cyrus)
Bir kimseyi eleştirmeden önce, o işin aslını anlamalıdır. (Thomas Carlyle)
Yalnız erdemi bilmek yetmez, ona sahip olmak, onun gereğini yapmak da gerekir. (Aristo)
Çocuklarınıza erdemli olmayı öğretin. Onları mutlu edecek olan para değil, erdemdir. (Beethoven)
En büyük erdem; insanın iyiliğe doğru çaba göstermesi ve vicdanının sesini dinlemesidir. (Confucius)
Erdem sağlık, erdemsizlik hastalıktır.(Francesco Petracco)
Erdem altından değerlidir. (Horatius)
Erdem ruhun güzelliğidir. (Socrates)
Bir ulusun büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve erdemli kişilerinin sayısıyla belli olur. (Victor Hugo)
İyi ahlaklı ve erdemli iseniz, ömrünüzün son demlerinde size kimsenin veremeyeceği gücü onlar verirler. (Walter Scott)
İnsan erdemi bildikten sonra, tersini yapamaz. (Eflatun)

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.