ELVEDA RAMAZAN

ABONE OL
18:23 - 01/10/2020 18:23
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ELVEDA RAMAZAN

Son İftar Sofraları: Şen’den Şen bir Sofra- Şii Cemaati- Hikmet Kütüphanesi 


Berlin’de Ramazan’ın son iftar sofraları kuruldu. Genelde iftar sofralarında aynı simalar olsa da, iftar sofralarının tadı bir başka. Dudaklarda tebessümler, hal hatır sorarak başlayan dertleşmeler, şık giysiler, özenle seçilmiş menüler, Ramazan ayının önemine vurgu yapılan konuşmalar, okunan Kur’anlar, yapılan dualar, tartışmalar ne güzeldi. Bunlar geride kaldı. Vuslat bir sene sürecek. Elveda Ramazan deyişimiz böylesine hayırlı işlerin yapılmasına vesile olan bu misafirimizi çok sevmiş olmamızdandır.

İftar Sofrasını evinin bahçesine taşıyan T.C Berlin Başkonsolosu Ahmet Başar Şen, birlik beraberlik ve paylaşım mesajları veren konuşmasının sonunda, coğrafyamızda yaşanan acılara dikkat çekti:. “Komşumuz Suriye’de iki buçuk yıldan bu yana yaşanan insanlık dramı iki sene önceki ramazan ayında son derece şiddetlenmiş, o zamandan bu güne kadar yüzbinlerin canına mal olmuş, milyonların yerlerinden edilmesine sebebiyet vermiştir. Türkiye, komşu Suriye’den bir milyondan fazla misafiri, kim olduğuna ya da kimin taraftarı olduğuna bakmadan kabul etmiş ve onların günlük ihtiyaçlarını kayda değer bir uluslararası yardım almadan karşılamaktadır ” dedi.

 


Şen, İsrail’in Filistin’de yürütmekte olduğu operasyonlara da değinerek, “ İsrail devletinin Gazze’de gerçekleştirmekte olduğu askeri operasyonlar, Gazze’de yıllardır abluka altında zor şartlar altında yaşamını idame ettirmeye çalışan mazlum Gazze halkının acılarını daha da arttırmıştır. Kutsal ramazan ayında başlatılan bu operasyonlar yüzlerce sivilin, çocuk ve kadının hayatını kaybettiği, yaralandığı, evini barkını kaybettiği bir toplu cezalandırma eylemi niteliğine bürünmüştür. Özellikle son birkaç gündür gerçekleştirilen kara operasyonunda meydana gelen masum insan kayıpları hepimizi derinden üzmekte, yaralamaktadır.

 


Dışişleri bakanlığımız İsrail’in harekâtının Filistin halkı üzerinde, uluslararası hukuk ve insanlık vicdanının asla kabul etmeyeceği kayıplara ve yıkıcı sonuçlara neden olduğunu açıklamış, İsrail’in bu harekâtı derhal durdurmasını ve taraflar arasında en kısa sürede kalıcı bir ateşkes sağlanmasını talep etmektedir.” dedi. Bu konuşma Türkçe ve Almanca olarak yapıldı. 

Yas günlerinden birinde, iftar yemeğindeyiz. Rezidans’ın gönderdeki bayrağı yarıya indirilmiş. Başkonsolos lisanı haliyle; Türk milleti yastadır dostlar diyor. Bu yas resmi yastır. Tüm Türkiye halklarının yasıdır diyor. Daha kapıdan içeri adımınızı atar atmaz sevinciniz hüzne dönüşüyor. 

Başkonsolos Şen, eşiyle birlikte çadırın önünde misafirlerinin tek tek ellerini sıkarak içeriye buyur etti. Çadırda kurulan iftar sofrası. Mükemmel bir organizasyon. Türkler geçmişlerini ve kültürlerini unutmamalıdır. Biz çadırda büyüdük, çadırda yetiştik ama, o çadırdan çıkan irade imparatorluklar kurdu. İmparatorluklara örnek oldu. Adalet kalkanıyla, mazlumlara siper oldu. Çadırın anlamı buradan geliyor olmalı.

 


Türk mutfağından seçilmiş bir menü var. Bizim tatlarımız iftar sofrasındaydı. İç Anadolu yöresinden seçilmiş tatlardı bunlar. Saray şerbeti ikram edildi. Türk kahvesi lokumsuzdu gene. Ama, çay ince belli bardakta seviş edildi. Ancak çay yine Türk çayı değildi. Sayın Şen, “Bak Rüştü bey, bugün çayımız Türk çayıdır, gel sana ikram edeyim” dedi ama, ben ikram edilen seylan çayının kutusunun resmini Mehmet Ayık’a çoktan çektirmiştim. Söyleyince şaşırdı, görevliyi çağırdı ama, görevli sayın Şen’i duymazdan gelerek oradan hemen koyboldu.  Demek ki işgüzarlar, verilen emri dinlemeyen duyarsız görevliler ve insanlar olduğu sürece bu tür eksiklikler devam edecektir.

 


Türk Milleti, kendine ait kültürü olan bir millettir. Kendine ait mutfağı vardır. Damak tadı vardır. Dini, dili, adetleri, örfü vardır. Bugün bazı devletler sadece gazlı  bir içecekle bütün dünyaya kültürlerini pazarlıyorlar ve kendilerinden söz ettirebiliyorlar. Biz bu konularda duyarsız olursak, sonumuzu kendi elimizle hazırlıyoruz demektir. 

İftar öncesi Kur’an okundu. Seçilen ayetler günün mana ve ehemmiyetine uygundu. “İnsanları Allah’a çağıran, kendisi de sâlih amel işleyen ve “Doğrusu ben Müslümanlardanım!” diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?
İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel olan şeyle sav, en güzel şekilde önle. O zaman bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.
Buna (bu güzel haslete) ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak büyük nasibi olan kimse eriştirilir.”(Fussılet 33-35)

Meali Türkçe ve Almanca olarak verildi. Fazla da vakit almadı. İstenirse olabiliyormuş demek. Fark etmez demek, yanlışta ısrar etmek, dilimizi, dinimizi, geleneklerimizi küçümsemek aşağılık kompleksindendir. Kendimizden olanın yerine başkasınınkini koyarsak fark eder, hem de çok fark  eder. 90 sene sonra geldiğimiz yerden geriye bakarsak, çok şeyin fark ettiğini görürüz zaten. Fark etmez anlayışının sonuçları o kadar da uzağımızda değil. Gözü olan görür.

Şii Cemaatinin İftar Sofrası

Hasan Babur’un davetlisi olarak Şiilerin/Caferilerin iftar sofrasına davet edildik. Ayakta karşıladılar bizi, izzet ikramda bulundular. Kerim Uçar’ın sohbetine katıldık. Değişik bir uygulama. Sünnilerden yaklaşık 20 dakika sonra iftar yapıyorlar. İftardan önce bir cüz okunuyor. Sonra sohbet var. Soru cevaba da zaman ayırıyorlar. Yemekten önce akşam ve yatsı namazı cem edilerek kılınıyor. Namazın ilk iki rekâtında imam duaların ve surelerin hepsini sesli okuyor. İkinci, üçüncü ve dördüncü rekâtların sonunda tahıyyat(ettehıyyatü), salli ve barik duaları okunmuyor. Hamdediliyor, şahadet kelimesi okunuyor. Namaz bitince selam verme yerine tekbir alınıyor. 
Teravih namazını cemaatle kılmıyorlar, isteyenler evlerinde kılıyorlarmış. Şii mezhebinde müstehap namazlar cemaatle kılınmazmış. Namazdan sonra İmam Kerim Hoca’ya dedim ki; “Sizin imamların masum olduğu inancınız olmasa, ibadetlerinizin Sünnilerden daha tutarlı olduğunu söyleyebilirim.”.

 


Yemeklerdeki baharatlar ve pilav, Asya mutfağını hatırlattı. Her akşam iftar verilirmiş camide. Üyeler çocuklarıyla birlikte bir ay boyunca camide yaparlarmış iftarlarını. Yemekler camide pişirilirmiş. Bunun için bir aşçı tutulmuş. Çok güzel bir uygulama. Ah, bir de seylan çayı ve filtre kahve olmasaydı, bu konuda da duyarlı olunsaydı tam not alacaklardı. 

Hikmet Kütüphanesinde İftar

Program 20 de başladı. Hakan Doğan, sazıyla ve sözüyle Anadaolu’da gezdirdi bizleri. Duygulandık. Gurbet türkülerini dinleyip de duygulanmamak olur mu hiç? Bektaşi deyişlerine de yer verdi Doğan. Sonra Berlin’in duayenlerinden Atalay Özçakır, Ahmet Külahçı ve Hayati Boyacıoğlu birer selamlama konuşması yaptılar. Konu Gazze’ye geldiğinde, duygusal anlar yaşandı. Ölenlere rahmet dilendi. Birleşmiş Milletler göreve çağrıldı.

 


T.C. Başkonsolosluğu Çalışma Ataşesi Sayın Ethem Zeybek günün hatibi olarak misafirlere takdim edildi. Emeklilik konusu üzerinde konuşuldu. Sorular da bu konu hakkında oldu. Zeybek özetle şunları söyledi. “Emeklilik yasası birkaç kez değişti. Son şeklini torba yasası olarak bildiğimiz yasa ile bugünlerde alıyor. Artık Almanya’da da sigortalı bir işte başlangıç yapan kişiler Türkiye’den emekli olabilecekler. Mavi kart sahipleri de Türkiye’den emekli olabilecekler. Tabii ki şartları var. Konsolosluklara gelerek detay bilgi alabilirsiniz. Emekli olanlar, sadece 6 aydan fazla kaldıkları ülkenin sağlık sigortasından yararlanabilecekler. Bağlı olunan sigorta şirketinden alınacak olan bir numarayla sağlık hizmetlerinden yararlanma imkânı getirilmiştir.

 

Ancak emekli maaşı alınabilmesi için. Sosyal yardım alınmaması gerekiyor. Maaşın alınabilmesi için, mini job dahil olmak üzere hiçbir yerden para alınmaması, kazanılmaması gerekiyor.”

Hikmet Kütüphanesi’nde misafirlere Rize çayı ikram edildi. Bakalım 2015 yılında iftar sofralarında bir değişiklik olacak mı? Ömrümüz varsa göreceğiz.





Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.