ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ (III)

ABONE OL
18:46 - 01/10/2020 18:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Eleştiri kültürünü, kavga ve savaş gibi ölüm kalım meselesi olarak algılayanlar, amaçlarla araçları birbirine karıştırmaktadırlar. Sözün amacı yerine konuşma araçları olan sözcüklere takılmaktadırlar. Parmağın

“İnsanlardan öylesi vardır ki, “Allah’a iman ettik” der; fakat Allah gösterdiği yer yerine parmağın duruşuyla ilgilenmektedirler. O yüzden sözler ve davranışlar onlara çok ağır gelmekte, çok fazla etkili olmaktadır.uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah’ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden ‘bir yardım ve zafer’ gelirse, ant olsun, “Biz gerçekten sizlerle birlikteydik” demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?” (Ankebut: 10)

İlahi dinin temel karakteri, “uyarı” üzerine kuruludur. Tüm Allah’ın elçilerinin birincil görevleri uyarmak ve sonra bu uyarıya olumlu tepki verenleri müjdelemektir.

İlahi kültürde kim olursa olsun insanlara olan güven, bağlılık, sevgi ve dostluk, daima şartlıdır. Belli koşullara bağlıdır. Vahyin özünde insanlara onlar ne yaparlarsa yapsınlar, her halükarda koşulsuz sevgi ve koşulsuz bağlılığa sıcak bakılmaz. Muhataplarımız dürüst iseler, çalışkan iseler onlara güveniriz, onları severiz, onlara kendimizi yakın hissederiz. Onların dürüstlükten uzaklaştıkları, sorumsuzca yaşadıkları ölçüde onlara olan sevgimizde, güvenimizde ve bağlılığımızda gitgide azalmalar meydana gelir. Onlar doğru, güzel ve yararlı işler yaptıkça da onlara olan güvenimiz, sevgimiz ve bağlılığımız gitgide artar.

Eğer insanlara kendi eksiklikleri ve öncelikleri ile ilgili vahye uygun bir uya(ndı)rma yapılıyorsa, gerçek değer budur. Öğüt yerine sıcak ilgi bekleyen kişilik, yaşadığı (yaşayacağı) veya yaşattığı (yaşatacağı) sıkıntılarda beklenti içine girdiği bu sıcak ilgi, ortaya çıkacak olan acıları ve sancıları dindirebilecek mi, giderebilecek midir?

Her insan ilgiye, sevgiye ve değer verilmeye layıktır. Evet… İlgi, sevgi ve değer, her insanın ihtiyaç duyduğu, ancak doğru davrananların hak ettiği, bile bile yanlış davranmakta ısrarcı olanlara anlamlı bir katkısının olmadığı bir kazançtır. Bu kazanç, bir ödül ve ganimet gibidir, bilinçli bir emek sonucunda elde edilmiştir. Dürüst ve çalışkan insanlar, daha fazla ilgiyi, sevgiyi, değeri ve ödülü hak ederler. Dürüst olmayan ve sorumsuzca yaşayan insanlar, doğal olarak daha az ilgi, sevgi ve değer görürler. Doğru iş yapmadığı, emek harcamadığı halde yüksek değer beklentisi, Kur’an’da bildirildiğine göre Allah’ın sözünü geçersiz (işlevsiz) kılma anlamına gelmektedir. Hele, ciddi yanlışlar yaptığı halde değer beklentisi içine girmek ilahi mesaja karşı yeni bir anlayış türetmek olup bu, daha büyük bir hatadır.

Fetih: 15-“Siz (ey inananlar) ganimetleri almaya gittiğiniz zaman (daha önce savaştan, zorluktan kaçanlar) geride kalmış olanlar: “Bırakın (ganimet paylaşımı için) sizinle gelelim!” diyecekler; Allah’ın sözünü değiştirmek istiyorlar. De ki: “Bizimle hiçbir zaman gelemeyeceksiniz. Allah daha önce (ganimetleri kimin kazanacağını) bildirmiştir”. Bunun üzerine onlar: “Hayır, aslında bizi(m ganimetten alacağımız payı) kıskanıyorsunuz!” diye cevap verecekler. Hayır, onlar hakikati çok az kavrayıyorlar!”

Yüksek (sevgi ve değer) beklenti(si) içine giren kişi bilmelidir ki ilahi mesaj zaten değer yüklüdür. Kur’an-ı Kerim, ifadesinde “kur’an” ‘okumak’, “kerim” ‘değerli” demektir. Buna göre Kur’an-ı Kerim, “değerli okuma” veya “değerleri (değerli olanları) okuma” demektir.

Yüksek beklenti içine girenlerin de beklenti içine girdikleri kişilerin de özgürlükleri gitgide azalır, zamanla birbirinin kölesi konumuna gelirler. Sürekli ödül beklentileri olan kişi, “adeta herkes ve her şey kendisine hizmet için vardır” diye düşünen bir karakteri ve doyumsuz bir kişiliği yansıtır. O, ha bire alkış ve takdir bekler. Her defasında daha fazlasını ister. Bir türlü doymaz. Kendisini ve çevresini kaprislerinin kurbanı yapar. İlgi gösterildikçe kaprisleri, ilgi azaltıldıkça kompleksleri çekilmez olur. Bu tutumla ne kendisi mutlu olabilir, ne de muhatapları.

Yüksek beklenti, aynı zamanda bir kibir göstergesidir, benmerkezci (egosantrik, narsist*) bir kişilik yapısını yansıtır. Çocukluk dönemini (4 yaşına kadar olan dönem) yetişkinlikte yaşamaktır. Oysa kişi, benmerkezci bir yaşam yerine, empati kurarak “biz bilinci”ne sahip bir tutum içinde olursa muhatapları arasındaki güven, ilgi, sevgi ve değer daha artacak, aralarında optimum doğal mesafe oluşacaktır.

Yüksek beklenti, kendisini ve beklenti içine girdiği kişiyi bir çeşit tanrısal karaktere büründürür. Kişi, gücünü muhataplarının alkışlarından değil dürüstlüğünden ve çalışkanlığından (ürettiklerinden) almalıdır. Kendi işiyle meşgul olan kişi, başkalarını köleleştirmez. Gücünü hak ve adalet duygusundan alır. Allah’a inanıyorsa, kendisi dürüst oldukça, çalıştıkça Allah’ın olup biten her şeyi gördüğüne, duyduğuna ve bildiğine inandığı ve her şeye güç yetirdiğine inandığı için emeklerinin boşa çıkarmayacağına da inanır. Ayrıca muhatapları da dürüst ve sorumlu iseler kendisine haksızlık yapmayacaklarını bilir.

Devam edecek

*Narsist:

Narsist kelimesi, narsistik kişilik bozukluğu olan kişileri nitelemeye yarayan sıfat olarak kullanılmaktadır. Halk arasında kendini beğenmiş kişilere kullanılan terim olarak da bilinmektedirnarsist

Narsist kişiler her zaman, tüm ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışırlar, sürekli her konuda kendi laflarının geçmesini isterler. Narsist kişilerin her zaman amacı en mükemmele ulaşmak, toplumda parmakla gösterilen nadide insanlardan olmaktır. Narsistler kendilerini her zaman büyük bir özveriyle en ufak ayrıntısına kadar mükemmele ulaştırmak için çalışır. Bu şekilde sadece ilgiyi kendi üzerinde toplayan narsistler başka insanları görmezler, onların haklarına saygılı olmazlar. Kısaca iş birliği gerektiren işlerden her zaman kaçınırlar. İş birliği yapamazlar.

Narsistler başkalarının hak ve gereksinimlerini göz önüne almadan kendilerini öne çıkarmaya ve her şeyi istedikleri gibi yönlendirmek için baskalarından yararlanmaya çalışırlar. Gerçek dışı güç, para, başarı, güzellik ya da ideal aşk fantazileri geliştirirler. Hiç bir zaman doymazlar. Bunun sonucunda kendine önem verme duygusunun yerini depresyon ve değersizlik duyguları alır. Çünkü sergiledikleri bu üstünlük tavırları derin bir güvensizliği gizler.

Narsist insanlar eğer bir şeye ulaşmak isterlerse o şey uğruna başkalarınının haklarını hiçe sayabilirler. Çünkü narsist insanların istekleri her şeyden öndedir. Narsistlerin bir diğer özelliği de şöhret ve para uğruna herşey yapabilmeleridir.

Narsistlerin özellikleri nelerdir?

1- Egoist insanlardır. Dünyada sadece kendilerinin olduklarına inanırlar.

2- Kendilerini başkalarının yerine koyamazlar. Empati yapma özelliğine sahip değillerdir.

3- Şöhret, para ve toplumda üst düzey bir yerde olma gibi hayalleri vardır.

4- Başarılı insanlara karşı kin beslemek ve nefret duymak.

5- Eleştiriye açık olmama durumu.

6- Eksiksiz yaratıldığını, mükemmel olduğunu düşünmesi.

Narsistliğin belirtileri nelerdir?

1- Kritize edilmeye karşı öfke, utanç ve aşağılanma hissi duyar.

2- Kendi çıkarları için başkalarını kullanır.

3- Sadece kendini düşünmek.

4- Yeteneklerini ve başarılarını abartır.

5- Başarı, güç, güzellik, zeka yada ideal aşk ile ilgili fantaziler kurar.

6- Başkalarının kendisine farklı davranması gerektiğine dair beklentiler.

7- Sürekli insanların dikkatinin ve beğenisinin üzerinde olmasını beklemek.

8- Başkalarını kıskanmak ve haset etmek.

9- Aşırı gurur ve mükemmel olduklarına dair inanç.

10- Suçunu kabul etmez ya da eleştiriyi kaldıramaz.

11- Fedakarlık ya da iyilik yapmaz ama gösteriş amacı ile küçük davranışlarda bulunabilir.

12- Empati yapamaz.

13- Herşeye hakkı olduğuna inanır.

14- Yüzeysellik.

15- Sürekli şöhret, zenginlik ve başarı hayalleri kurar.

16- Dikkat çekmek, ilgi odağı olmak ve övülmek arzusu.

Kişinin narsisist davranışlar göstermesi neye bağlıdır?

Narsisist kişiliğin altında, paradoksal olarak, derin bir kendine güvensizlik yatar. Nitekim bu kişiler çok alıngan, eleştiriye oldukça tahammülsüz insanlardır. Şuuraltı bu kendine güvensizliği bir nevi bastırarak kendini aşırı beğenen insanı üretir. Narsisistler ayrıca empati kuramayan, başkalarının duygularını anlayamayan kişilerdir. Kendine güvensizlikle başkalarını anlayamama birleşince, narsisistik kişilik gelişir.

Narsisist davranışların eğitim ile bağlantısı var mıdır?

Narsisistler övgüyle beslendikleri için, çok çalışırlar. Dolayısıyla hayatta başarı kazanma, iyi bir yere gelme ihtimalleri yüksektir. Başarı, kendini beğenmişliklerini iyice besler, böylece narsisistin yakın çevresiyle ilişkisi iyice bozulur. Parlak bir statüsü olan, ama yalnız bir insan vardır tepelerde bir yerde. Çalışkan olmayan, başarı kazanamayan narsisistlerin de hayatları kötüdür, çünkü çok ihtiyaç duydukları övgüyü bir türlü elde edemezler.

Narsisist kişiler çevresine zarar verirler mi?

Önemli özelliklerinden biri empati eksikliğidir. Başkalarının duygularını anlayamazlar. Zaten başkalarını önemsemezler. Başkaları, ancak kendilerini övmek, onaylamak için vardır. Bu yüzden yakın ilişkileri; evlilik ve yakın dostlukları sürdüremezler. Fedakarlığı hep başkalarından beklerler, çünkü onlar uğruna her türlü fedakarlığın yapılacağı insanlardır. Vermezler, alırlar. Aşkta bile, beğenilmek için vardırlar. Başkalarının hakkını çiğnemekten çekinmezler, hatta hak çiğnediklerinin farkına bile varmazlar, zaten her şeyin kendi hakları olduğuna inanırlar. Çıkarcıdırlar.

Narsistliğin tedavisi nasıldır?

Narsistik kişiler genelde psikoloğa ya da psikiyatriste kişilik problemleri dışında başka sorunlar için gelirler. Genelde başka insanlar ile yaşadıkları problemleri kendi davranışlarının bir sonucu olarak düşünmezler aksine dış etkenlerin ya da o insanların hataları sonucu olduğuna inanırlar. Bu kişiler çoğunlukla duygusal problemlere tahammül edemezler ve depresyon yaşadıklarında terapiye gelirler. Çoğunlukla gerçekler ile hayalleri arasında fark olduğunu gördüklerinde ya da mükemmel olduklarına dair inançlarını sarsacak bir kriz yaşadıklarında (eşlerinin terketmesi, iş kaybı gibi) depresyona girerler.

Terapiye girmek genelde bu kişiler için zor olabilir çünkü yardıma ihtiyaçları olduğu fikri onlar için aşağılayıcı bir olaydır. Fakat ciddi bir kriz yaşıyorlarsa, kendilerine olan güvenlerini kazanmak, mükemmel oldukları inancına ve fantezilerine yeniden kavuşmak için tedaviye gelebilirler. Kendileri hakkındaki düşünceleri, geçmişleri, şu anki durumları ve tedavinin ne için gerektiği konusunda ki fikirleri itibarlarını yükseltme arzusu ile çarpıtılmıştır. Dolayısıyla gerçeklere dayalı yorumları redderler ve yeterince egoları beslenmezse terapiyi bırakabilirler. Dolayısıyla belli bir ölçüye kadar kişinin gururunun okşanması tedavinin devamını sağlamak açısından önemli olabilir.

Psikoterapi başkaları ile ilişkilerinde daha pozitif ve faydalı şekillerde davranmayı öğrenmesi, kendisi ve başkaları hakkında daha gerçekçi düşünceler geliştirmesi açısından faydalı olabilir, fakat doktorun hasta ile oldukça dengeli bir iletişim geliştirmesi çok önemlidir.

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.