ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ (II)

ABONE OL
18:46 - 01/10/2020 18:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ailede, toplumda ihtilafların çıkması gayet anlaşılır bir durumdur. Hayat boyunca ihtilaflar hep olacaktır. İlahi kitabın iniş amacı, anlaşmazlıklara çözüm getirmektir.

“Sana kitabı, ancak ayrılığa(ihtilafa) düştükleri şeyleri onlara açıkça ortaya koyman için ve hakka inanan bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.” (16Nahl: 64) Ayrıca bkz. 2Bakara: 213.

İhtilaflar karşısında yalnızca durum tespiti yapmak yeterli değildir. Bilmek bir durum, inanmak bir duruştur. “Türkiye’de şu kadar sayıda sigara içen vardır” bir bilgi, bir durum tespiti iken, “sigaraya karşıyım” bir duruştur. İlahi değerler, haklının yanında haksızın karşısında yer almayı ilahi bir görev olarak öğütler:

“Ey iman edenler! Kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” (4Nisa/135)

İlahi dinde sosyal bir sınıfa mensup olmak kimseyi ayrıcalıklı kılmaz. Değerlerin işletilmesinde sınıf ayrımı, cinsiyet ayrımı veya din ayrımı yapılmaz. Kast sistemi, değerleri değersizleştirir. Allah katındaki üstünlük değerlere sahip çıkmakla, sorumlu ve iç disiplinli davranmakla gerçekleşir. Yoksa bir kabileye, aşirete, sosyal sınıfa, ekonomik veya akademik özelliğe sahip olmak kendi başına özel bir statü sağlamaz. Erkeklerin gururu okşanarak, kadınların kaprisi çekilerek değerler es geçilmez. Kimse ayrıcalıklı olmayınca kimse eleştiriden muaf olmaz. Erkeklerin kadınlara üstünlüğü olmadığı gibi kadınların da erkeklere üstünlüğü yoktur. Değerler insanı muhatap alır. İlahi dinde erkekliğin veya kadınlığın ayrı bir paradigması yoktur. İlahi din erkeği ayrı terazide kadını ayrı terazide tartmaz, hepsini aynı terazide tartar. Orada insanlara ve inananlara hitap vardır.

“Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (değerli) olanınız, (ırk ya da soyca değil) sorumlulukça (takvaca) en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” (49Hucurat: 13)

“Allah, size emanet edilen (şey) leri ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hüküm verecek olursanız adaletle hükmetmenizi emreder. Allah’ın size yapılmasını tavsiye ettiği (şey), mutlaka en güzel (şey) dir: Allah, kesinlikle her şeyi işitendir, her şeyi görendir.” (4Nisa: 58)

Erdemli ve iç disiplinli yaşama, ahlaklı olma, kişilikli davranma konusundaki uyarıları gurur meselesi yapmayı ilahi mesaj mahkûm eder. Onun kişisel ve basit çıkarları konusundaki savunmasını haklı bulmaz. İnsanlara şirin görünmek için kaypaklık gösteren tiplemelerin, ellerine güç geçince ne denli bozguncu ve yıkıcı olacağına işaret eder.

“İnsanlardan öylesi var ki, bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider; (dahası) kalbindekilere Allah’ı da şahit tutar(yemin eder), üstelik tartışmada son derece ustadır.” (2Bakara: 204)

“Ancak hâkimiyeti eline alır almaz yeryüzünde bozgunculuk(fesat) çıkarmaya, ekini (ürünü) ve nesli(soyu) yok etmeye çalışır; Allah bozgunculuktan(fesattan) asla memnun olmaz.” (2Bakara: 205)

“Kendisine ne zaman “Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde(takvalı) ol!” dense, yersiz gururu(izzet) onu günaha sevk eder: Böylelerinin payına cehennem düşecektir; ne kötü bir konaklama yeridir orası!” (2Bakara: 206)

“Ama insanlar arasında öylesi de var ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder: Allah ise, kullarına karşı daima şefkatlidir.” (2Bakara: 207)

“Yoksa kalplerinde hastalık (bozukluk) bulunanlar, Allah’ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?” (47Muhammed: 29)

“Eğer biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları yüz ifadelerinden (simalarından) tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından (üslubundan) da tanırsın. Allah, yaptıklarınızı bilir.” (47Muhammed: 30)

Doğru bir amaca hizmet etmeyen “yapıcı ve yıkıcı eleştiri” tanımları esasında aldatıcıdır. Sizden kopmayı, sizi harcamayı, sizinle ilişkileri kesmeyi, sizi daha kötü koşullarda yaşatmayı amaçlayan her türlü eleştiri yıkıcıdır; sizi kazanmayı, size daha yakın olmayı, sizi geliştirmeyi amaçlayan her türlü eleştiri yapıcıdır. Ayrıca sözü doğru anlama yerine her sözü yıkıcı/aleyhte anlamak yolunu daha net belirlememiş kararsız ikiyüzlülerin davranışıdır.

“Ey kavmim! Nasıl olur da ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırırsınız?” (40Mümin: 41)

“Şimdi sen onları gördüğünde dış görünüşleri hoşuna gider ve konuştuklarında söylediklerine kulak vermek istersin. Onlar, yere dikilmiş kütükler gibi (olduklarına emin görünseler de) her çığlığı kendilerine (yönelik) sanırlar. Onlar düşmandırlar, öyleyse onlara karşı dikkatli ol. (Ve bedduayı hak ederler:) “Allah onları kahretsin!” Akılları nasıl da (hakikatten) sapıyor!” (Münafıkun: 4)

Devam edecek

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.