DUYARSIZLIK

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ülkemize, vatanımıza, bağımsızlığımıza, bölünmez bütünlüğümüze yönelik alçakça hain saldırılar artarak devam etmektedir. 12 Haziran seçimlerinden bugüne kadar PKK terörüne 25 şehit verildi. Bunun yanında yaralananlar ve kaçırılanlar da oldu. Emperyalizmin maşası, PKK terör örgütünün başı için ”sayın”, ”sosyalist”, ”lider” gibi sözcükleri kullananlar, aymazlık ve sapkınlıkları sayesinde ülkenin bölünmesine çanak tutmaktadırlar.

14 Temmuz Perşembe günü verilen 13 şehidin dışındaki olaylarda, herkeste bir suskunluk, bir boş vermişlik ve bir duyarsızlık vardı. Yüksekova’da iki uzman çavuşun öldürülmesi, gazetelerde başlık olmadı, televizyonlarda ilk haber olamadı. PKK tarafından kaçırılan insanlar, toplumun ilgisini çekmedi. Toplum duyarsız, siyasiler, ilgisiz, genelkurmay sessiz, demokratik kitle örgütleri çaresiz. İşte böylece emperyalizmin istediği konuma getirilmiş olduk…
Bu hain saldırıları basın geçiştiriyor, siyasiler kınamıyorlar. Son saldırı üzerine iktidarın PKK ve uzantılarına karşı tepkisi; ”kardeşlik projemize devam edeceğiz…” şeklinde oldu. Ana muhalefet partisinin tepkisi de; ”terörle mücadelenin özü ve çözümü silah değildir…” şeklinde oldu. Sorunun özüne girmeden, beylik sözlerle durumu kurtarmaya çalışanlar, ABD’yi memnun etmek için uğraşmaktadırlar.
ABD, PKK terör örgütünü kanatları altına alarak, Türkiye’ye bir sınır çizmiştir. Ve bize: ”o sınır dışına çıkmayacaksın, bu işi PKK ile anlaşarak çözeceksin” dayatmasında bulunmaktadır. Ne iktidar, ne de ana muhalefet partisi, o sınırın dışına çıkmayı düşünememektedirler. ”Tunceli’de sabaha kadar helikopter ve kurşun sesleri nedeniyle uyuyamadık, Türkiye’nin en acil sorunu Kürt sorunudur, bu sorunun çözümü konusunda ne yapılacaksa çok hızlı bir şekilde yapılmalı” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, bu alçakça saldırılar hakkında ne düşünmektedir?
Siyasi iktidar son olaylardan sonra; ”eğer barışı istiyorlarsa terör örgütü silahı bırakacaktır, gerekirse sınır ötesi operasyon yapılacaktır” gibi sözler söyleyerek, halkın tepkisini azaltmaya çalışmaktadır. Ancak koltuğunu ABD’ye bağlayanların, bu sözleri gerçekleştirmesi olanaksızdır. Çünkü kendi ordusunun komutanlarını hapse atarak, ordunun gücü ve morali kırılarak, terör önlenemez. Terör örgütünün başının bulunduğu hapishaneden örgütü yönetmesine izin verilerek, terör önlenemez. ”Bir şehidimiz olduğu zaman Türkiye’de nasıl yaygaraların kopartıldığını görüyoruz değil mi?” diyen ve emperyalist güçlerin işgal projesinin eş başkanı olmakla övünen bir başbakan ile terör önlenemez. Terör örgütü silah bırakmadan, teslim olmadan müzakereye de oturulmaz. ”Terör örgütüyle, iktidar değil, devlet görüştü” diyerek, sorumluluktan kaçarak, terör önlenemez. Terör örgütüyle müzakere edilerek değil, mücadele edilerek terör önlenir. Bu mücadele ile terörü önlemenin yolu, karşınızdaki silahlı gücü tasfiye etmektir. Ancak siyasi iktidar ABD’yi ikna edip sınır ötesine geçip, vurucu darbeyi indirememektedir. Çünkü işgal projesinin eş başkanı olmak, ABD’nin isteklerini yerine getirmek anlamına gelmektedir.

ABD’nin desteğiyle ayakta duran PKK terör örgütü, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okumaktadır. Subayların, savcıların, yargıçların, üniversite öğretim elemanlarının, gazetecilerin nefes alışlarını dinleyen F tipi istihbaratçıların, terör örgütü hakkında bilgi toplayıp, bu hain saldırıların önlenememesinin üzerinde düşünülmelidir. Güvenlik güçlerimize pusu kurarak, saldıran terör örgütünün yerlerinin gelişmiş teknolojilerle belirlenememesi ve ardından kayıplara karışmaları kuşkuları arttırmaktadır.

Silvan’da 13 şehit verdiğimiz sıralarda, terör örgütü destekli Demokratik Toplum Kongresi Diyarbakır’da, demokratik özerkliği ilan etmiştir. Bu tesadüf değil, Türkiye’de iç savaş başlatmak isteyenlerin planlı bir eylemidir. Bu özerklik, alternatif bir devlet oluşumudur. Böylece AB’nin ve ABD’nin yıllardır özlemle istediği Sevr gerçekleşmektedir. 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr antlaşması iki aşamada uygulanacaktı. Önce yerel özerklik sağlanarak, güneydoğuda özerk bölge kurulacaktı. Ardından Bağımsız Kürdistan yaşama geçirilecekti. 91 yıl önceki plan başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak şimdi toplumu uyuşturarak ve duyarsızlaştırarak, emperyalist güçler, yerli işbirlikçilerin yardımıyla yeniden Sevr için çalışmaktadırlar. Yıllardır her türlü ortam hazırlanarak, bugünlere gelinmiştir.

Ancak emperyalist güçlerin anımsayamadığı bir şey var; Anadolu topraklarından Mustafa Kemal Atatürk geçmiştir. İnönü’de, Sakarya’da, Kocatepe’de, Dumlupınar’da bozguna uğratarak, İzmir’de denize dökülen emperyalizmin artıklarına, yeniden derslerini vermenin zamanı gelmiştir. Anti emperyalist çizgide ve tam bağımsızlık ilkesinde buluşan tüm ulusalcı güçlerin, tüm yurtseverlerin birleşerek, demokratik ve laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü için suskunluklarını bozarak, mücadele etmelerinin zamanı gelmiştir. Büyük önder Atatürk’ün sözü bize ışık tutmaktadır: ”Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur. Bu itibarla, kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.”

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.