DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDAN

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Görmek istediğim son kıta olan Avustralya’nın Melbourne kentine hareket edecek olan Etihad’ın dev A340-600 uçağına Abu Dhabi’den bindiğimde ilk gözüme çarpan yolcuların yüzde doksanının Avrupalı olması oldu. Yani Dünyayı gezme şansına adeta beyaz ırka verilmişti… Uçakta her yolcunun kendi monitörün seçerek izleyebildiği aralarında şu an sinemalarda oynayan filmlerin de olduğu 78 film seyretme, binlerce müzik çeşidi dinleme ve de ardı arkası kesilmeyen ikramlara rağmen sıkılarak 14 saat aralıksız uçtuk. Yorgun argın indiğimiz Melbourne’n Tullamarine havalimanında bizi oldukça güler yüzlü pasaport polisleri karşıladı. Burada da Amerika gezimde olduğu gibi zorluk çıkaracakları endişem boşa çıktı. Yalnız herhangi bir gıda maddesi girişimini önlemek için sırt çantalarımız kontrol edildi. Havalimanında ilk dikkatimi çeken oldukça genç ve güler yüzlü memurların çalışıyor olması oldu. Havalimanında fotoğraf çekemeyeceğimi de oldukça güler yüzlü bir şekilde belirttiler.

Bavullarımızı taksiye yerleştirirken, “Bismillah” dediğimi duymuş olan Pakistanlı genç taksi sürücüsü hemen “Müslüman kardeş” diyerek soru yağmuruna tuttu. Planladığımız geziyi anlatınca Avustralya trafiğiyle ilgili birçok öğütler verirken otelimize geldik. 17. kattaki otel odamızın (oda değil tam anlamıyla süitti) en güzel özelliği ise altmış metrekarelik bir apartman dairesi olması. Bu dairede, özel banyolu ebeveyn odasının yanı sıra çocukların odasının da özel banyo, tam teşekküllü mutfak, büyük salonunda büyük bir yemek masası, oturma takımı, çalışma masası, TV, müzik seti, çamaşır, bulaşık makinası vs. bulunuyor olması bizi çok mutlu etti.
ahmet-incel-21-09-b.jpg
Geç oldu, kapanacak telaşıyla acele acele gittiğimiz otelin karşı caddesindeki süpermarketin 24 saat açık olması bizi hem şaşırttı hem de mutlu etti. Marketteki Koska ve diğer Türk ürünlerini görmek de beni ayrıca duygulandırdı. Daha geleli bir kaç saat oldu, hemen vatan hasreti falan mı çekiyoruz nedir?
ahmet-incel-21-09-a.jpg
Melbourne, 3,37 milyon nüfusuyla gençlerin kenti… Avustralya’nın Sydney’den sonra ikinci büyük kenti olan Melbourne merkezinde gökdelenlerin arasındaki temiz geniş caddelerde genelde kravatlı takım elbiseli ve çoğu çekik gözlü gençler gözlemledim. Melbourne 2002, 2004 ve 2005 Dünyanın yaşanacak en güzel kenti seçilmiş. Kentin dışına doğru gittikçe New York’ta olduğu gibi binaların yükseklikleri düşüyor. Harlem tipi semtteki Sydney Road denilen uzun cadde boyunca da Türkçe, İngilizce, Çince ve Yunanca levhalar birbirine karışmış görünüyor. Tek katlı binaların çoğu19. yüzyıl başından kalma ve tarihi koruma altında. Pakistanlı taksi sürücüsünün bizi getirdiği Alasya aldı Türk restoranından da Türk personelinden de pek memnun kalmadık. Ortalama olarak altı yılda bir Türkiye’ye gittiklerini söyleyen Türk personelin oldukça Türk misafirperverliğinden habersiz duruma gelmiş olmaları bizi üzdü. Söylemek acı da olsa bu kentteki Avustralyalılar bana bizimkilerden daha sıcakkanlı ve misafirperver geldi. Ayrıca yine bu semte İstanbul Fatih semtindeki İranvari manzaraları gözlemledim. Sanırım belli tarikatlar burada oldukça faal durumda. Aralarında çok sayıda dini amaçlı olan elliye yakın derneğin bulunduğu Melbourne ve civarında her yıl bir Türk Film Festivali düzenlediğini öğrendim. Çanakkale Savaşı’nda son erine kadar şehit olan Kahraman 57nci Alay’ın efsanevi sancağını da ne Melbourne Müzesi’nde ne de Melbourne Askeri Müzesi’nde görebildim. Yani kahramanlık efsaneleri yazılan bu sancağın hikayesi de Kaptan Custo’nun veya Neil Armstrong Müslüman olduğu efsanesi gibi palavra… Ama hemen hemen tüm kitapçılarda Çanakkale savaşını anlatan kahramanlık kitapları ile dolu. Anzak müzeleri de hala büyük ilgi görüyor…
ahmet-incel-21-09-c.jpg
Melbourne gelmişken, kentin sembolü Dünyanın en yüksek gökdelenlerinden sayılan Euroka Tower’ı görmeden olmazdı. Bu gökdelenin 88. katındaki tüm kenti kuş bakışı izleme olanağı sağlayan platforma saniyede 9 metre hızla çıkan asansörle 40 saniyede çıktık. Dakikalarca muhteşem görünüşün tadını çıkardık. Burada unutmadan bir noktaya değinmek istiyorum, New York’ta gezdiğimiz her atraksiyonda, müzede bir saate yakın güvenlik kontrolünden geçerken, Melbourne’deki gezilecek yerleri, müzeleri tek bir güvenlik görevlisi bile görmeden huzur içerinde kenti yaşayabiliyorsun. Avustralya adeta bir barış adası… Bu kentte gezerken dev akvaryumu, değişik alanlardaki müzeleri ve özellikle ülkeyi anlayabilme açısından göçmen müzesini mutlaka görmenizi öneririm.

Bugün kiraladığımız sağdan direksiyonlu Toyota ciple büyük bir acemilik içersinde, sileceklerle sinyali karıştırarak uzun gezimize başlamak üzere bu güzel kenti buruk bir duyguyla terk ediyoruz. Hedef yaklaşık 120 km. ötedeki altın arayıcıları kenti: BALLARAT…

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.