DÜNYA VE TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ FARKLI MI?

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ortadoğu kaynarken; Dünya ve Türkiye farklı konulara odaklanmış durumda.

Dünya stratejik merkezlerinde; Nükleer savaş, Enerji savaş ve Finansal savaş konuşuluyor.

Biyolojik saldırılar karşısında Siber güvenlik tedbirleri tartışılıyor. Rouge state serseri devletlerin olası faaliyetleri takip ediliyor.

Yeni ideoloji büffetizm ile finans dünyasını yeniden düzenliyor.

Elektronik istihbarat örgütü NSA ile Yüksek teknolojiye dayalı ağ Echolen sistemi ile dünyayı dinliyor takip ediyor.

Örtülü ve açık örgütler ülkelerde Algı operasyonu düzenliyor.

Glasnost ve perestiroyka (Açıklık ve değişim) ile Doğu blokunu dolaysıyla batı için en büyük tehdit olan SSCB’yi dağıtan batı 20 yüzyılda törpülenen sevimsizleşen emperyalizm yerine kürselleşmeyi sevimli gösterme çabası içinde.

ABD ve Avrupa; refahını zenginliğini borçlu olduğu enerji havzasını BOP ile yeniden tanzim etmeye çalışıyor.

Türkiye ise başka merkezlerce düzenlenen projeleri uyguluyor. Ülkeyi yönetenler ise halkı oylamak, meşgul ederek uygulanan planların farkına varmasını önlüyor. Yani uyuşturucu uyutma taktiğini uygular. Halkta, bunları kendilerinin yönettiğini sanıyor.

Ekonomide; IMF programları uygulanmaya devam ediyor. Özelleştirerek satılmadık şey kalmadı. Yatırım, istihdam, işsizlik, faiz, TL’nin değeri gibi konular hükümetin gündeminde değil.

Gündemde, ABD ve Avrupa Birliği taleplerinin yerine getirilmesi var.

Türk Sanayicileri ve İşadamları, yapısal reform sürecini hayata geçirmek anlamında sorunlu bir dönem yaşandığını belirterek, Çünkü yapısal reform sürecimizde dikkate değer bir tempo kaybının ardından, bugün artık bir duraklama süreci içerisindeyiz, diyorlar.

Türkiye’de seçim önplana çıktı. Dünya ise ekonomiye odaklanmış durumda.
Bu süreçte gelişmekte olan ülkelere sermaye akışı hala devam etmektedir. Çin ve Hindistan ile diğer Uzak Doğu ülkelerindeki gelişmeler etkisini dünyada hissettirmektedir.

Böyle bir ortamda Türkiye; kendi geleceğine egemen olabilmesi için mevcut ekonomik yapısını, dinamiklerini, ihtiyaç ve imkanlarını çok iyi değerlendirmek zorundadır.

Konuya mevcut faiz, kur, enflasyon tartışmasında bir tutum takınmak gibi dar bir bakış açısıyla yaklaşmamak gerekir..

Bizim bu bakış açımız bazı temel prensiplere dayanmaktadır. Büyümenin yavaşladığını, YTL’nin değer kazanmaya devam ettiğini, 12 ay sonrası için bile reel faiz beklentisinin yüzde 10’un üzerinde olduğunu, cari işlemler açığının hala ekonominin en kırılgan noktasını oluşturduğu, bütçe açığında bozulmaya bıraktığı gözardı edilememelidir.

Şimdi asıl zorlu etabın önümüzde durduğunu, istikrarın sağlanmasının ardından ekonomiyi küresel arenada rekabetçi hale getirmek gerektiği açıktır.

Türkiye’nin küresel rekabet gücünün artması ise ancak bir dizi ısrarlı reformların hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır.

Bu bakımdan, yapısal reform sürecini hayata geçirmek anlamında sorunlu bir dönem yaşamaktayız. Çünkü; yapısal reform sürecimizde dikkate değer bir tempo kaybının ardından, bugün artık bir duraklama süreci içerisindeyiz. Oysa Türkiye; genç nüfusuna gerekli istihdamı yaratabilmek, gelir dağılımı dengesizliğini ortadan kaldırabilmek, bölgeler arası farklılıkları azaltabilmek için yapısal reform sürecini hızlı bir büyüme ortamı içinde gerçekleştirmek durumundadır.

Bunun için de rekabetçi sektörlerin desteklenmesi, girdi maliyetlerinin dünya fiyatlarının seviyesine çekilmesi gerekir.

Günün Sözü; Önünü göremeyen insan, bocalayan kararsız insandır.

Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.